 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1983/6127
K: 1983/6790
T: 29.12.1983
DAVA : Davacı, 2147 sayılı Kanunun borçlanma hükümlerinden yararlanmak üzere süresi içinde Kurum'a başvurduğunun ve borçlanma isteğinin kabulü gerektiğinin tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine işin gereği güşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi :
KARAR : Davada, 2147 sayılı Kanunun borçlanma hükümlerinden yararlanmak üzere süresinde başvurulduğunun ve borçlanmanın kabulü gerektiğinin saptanması istenmektedir.
Davalı Kurum, 1.10.1980 tarihinden itibaren isteğe bağlı sigortalı olan davacının, prim borcunu ödemediği nedenine dayanarak isteğe bağlı sigortalılığına son verdiği, 22.12.1981 tarihli borçlanma isteğini, yurda 16.6.1981 tarihinde kesin dönüş yaptığı halde 6 ay içerisinde başvurmadığı gerekçesi ile reddettiği, ayrıca yurt dışında geçen hizmetlerin tamamının borçlanılmamış olması nedeniyle 7.7.1963 - 1.10.1980 tarihleri arasındaki yurt dışında geçen çalışmaları ile ilgili olarak 2147 sayılı Kanuna göre yapılan borçlanmayı da iptal ettiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Davacı, Kuruma verdiği 17.6.1980 tarihli dilekçesinde, 7.7.1965 tarihinden beri Federal Almanya'da çalışmakta olduğundan bahisle, yurt dışında geçen hizmetlerini borçlanmak ve isteğe bağlı sigortalı olarak prim ödemeye devam etmek istediğini belirtmiştir. Anılan dilekçe ile davacı, yurt dışında geçen hizmetlerinin tümünü borçlanmak iradesini açıklamış olmaktadır. Nitekim, Kurum dahi davacının istemini bu yolda değerlendirmiş, 17.6.1980 talep tarihinden 1.10.1980 tarihine kadar geçen süreyi de dahil etmek sureti ile 7.7.1965 - 1.10.1980 tarihleri arası için 438.777 lira prim tahsil etmiştir. Bu durumda, 17.6.1980 tarihli dilekçe ile, yurt dışında geçen ve geçecek olan çalışmaların borçlanılmak iradesinin açıklandığı, kurumca da bu nedenle 1.7.1980 -1.10.1980 dönemi içinde para tahsil olunduğu düşünülmeksizin 22.12.1981 tarihli borçlanma isteminin kesin dönüş tarihinden itibaren 6 ay içinde yapılmadığından bahisle reddi isabetsizdir. Ayrıca, Kurumun bu tutumunun T.C. Anayasası'nın 60 ıncı maddesindeki ( herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar) şeklindeki hükmüne, yurda kesin dönüş yapılan 16.6.1981 tarihinden sonra davacının verdiği müteaddit dilekçeler karşısında, Kurumun uyarı görevini yapmamasının Medeni Kanunun 2 nci maddesinde anlatımını bulan afaki iyiniyet kurallarına ve 2147 sayılı kanunun ruhuna aykırı bulunduğu da ortadadır.
2147 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin, kısmi borçlanmayı önlediği şeklinde yorumlanmasına olanak yoktur. Zira, böyle bir yorum tüm sosyal güvenlik ilkelerine ve Yasaya ters düşer. Çalışanların sosyal güvenlik yararlanmalarına ilişkin asgari koşulların, sigortalılar aleyhine ve yorum yoluyla ağırlaştırması olanaksızdır. Öte yandan, yönetmeliğin 6. maddesi, 2147 sayılı kanunun 4 üncü maddesine aykırıdır. Hakim idari bir tasarruf olan yönetmeliğin yasaya aykırı hükmünü uygulayamaz. Anayasanın 138/1 inci maddesi, hakimin, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatına göre hüküm vereceğini belirlemiştir. Yasalar hiyerarşisinin alt sıralarında bulunan yönetmelik kuralının, yasa kuralının üstüne çıkarılması söz konusu olamaz. Esasen, yönetmeliğin, üst kurallara aykırı hükmünün yukarıdaki düşüncelerle uygulanmaması, onun iptali anlamına da gelemez. Kurumun, 1.10.1980 tarihinden önceki dönemi kısmi borçlanma kabul edip iptal etmesi, 1.10.1980 -16.6.1981 dönemi hakkındaki borçlanma istemini de, yurda kesin dönüş tarihinden 6 ay geçtikten sonra 22.12.1981 tarihinde başvurulduğu gerekçesi ile reddetmesi açık bir çelişki olup, 17.6.1980 tarihli dilekçe kapsamına göre afaki iyiniyet kuralları ile bağdaşmayacağı kuşkusuzdur.
Anılan bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, davanın kabulü yerine yazılı düşüncelerle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 29.12.1983 gününde oybirliğiyle karar verildi.