 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1983/5619
K: 1983/6570
T: 22.12.1983
DAVA : Ölen eşinin sigorta başlangıç tarihinin 1.1.1972 olduğunun ve kendilerine ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tesbiti ile ölüm aylığından fazlaya ait hakları saklı kalmak üzere 60.000 lirasının davalıdan tahsili davasının bozmaya uyularak yapılan yargılaması sonunda : davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı avukatında istenilmesi üzerine, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : Gerçi, önemli olan maddi gerçek değil, kesin hüküm çevresinde saptanan adli gerçektir. Şu var ki, adli gerçek, eğer maddi yanılgıya dayanmakta ise ve böyle bir yanılgının bulunmaması durumunda adli gerçekle maddi gerçek arasında uyumun varlığı kabul olunabilecekse, bu takdirde, anılan ilkenin istisnası olarak maddi gerçeği üstünlük tanımak yerinde olur. Bu görüş, gerçeği yansıtmasından kaynaklaran itibar ve bağlayıcılığından ötürü kesin hükmün maddi yanılgıya dayanılması yolundaki düşünceye de uygun düşer. Nitekim, bu anlamda kesin hükmün anlatımı sayılabilecek, en azından kesin hükme kardeş bir kurum olan kazanılmış haklar çevresinde de en son Yargıtay İçtihadlarının benimsediği görüş olarak yürürlüktedir. Bu olayda, davacı ilk önce Kurum aleyhine SSK'nun 79/V inci maddesi gereğince dava açmış, bu dava, anılan fıkra hükmünde öngörülen 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş bulunduğu gerekçesi ile red olunmuştur. Oysa, saptanması istenilen eski hizmetlerin başlangıcını da gerekçesi ile red olunmuştur. Oysa, saptanması istenilen eski hizmetlerin başlangıcını da gösterecek biçimde, işveren tarafından Kuruma işe giriş bildirgesinin gönderilmiş bulunduğu, bu bildirge üzerine de SS.İşlemleri Tüzüğü hükümleri çevresinde Kurumca davacının ölü eşine sigorta sicil numarası ve sigorta kartının verilmiş bulunduğu dosya içerisindeki belgelerden açık-seçik olarak anlaşılmaktadır. Bu durumda, artık, 5 yıllık sürenin geçirilmiş olmasından söz edilemeyeceği Dairemizce çok önceleri kurulan ve bugüne dek süregelen görüşün saydırması ve ölüm aylığının kendisine bağlanmasını sağlaması mümkündür. Kaldı ki, sigortalıya ait o sürelerdeki primler dahi ödenmiştir. Ancak, Kurumun bu davada dahi sürdürdüğü uyuşmazlıktan ötürü davacının bu davayı açmasında hukuki yararını var olduğu söz götürmez. Soruna bu açıdan bakıldığında, mahkemece, davanın kabulü yolunda verilmiş önceki redde ilişkin kararın maddi anlamda dahi kesin yargı durumunu oluşturduğundan bahisle bozulmuş bulunması, açıkça maddi bir yanılgıdır. ve mahkemenin maddi yanılgıya dayanan bozmaya uymama ödevi T.C. Anayasanın 138 inci maddesinde anlatımını bulan " Yasaya ve hukuka uygun karar verme" yükümünün zorunlu bir sonucudur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmasızın davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen altıbinbeşyüz lira duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine ve temyiz peşin harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.12.1983 gününde oybirliğiyle karar verildi.