Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu
E: 1982/1
K: 1982/1
T: 24.05.1982
  • GERİ ALMA DAVASI
* ÖZET:4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu hükümlerine göre dağıtılan topraklar üzerindeki mülkiyet hakkının, aynı Kanunun 57 ve 58. maddelerinde yer alan kısıtlamaları [takyitleri] bu Kanun yürürlükten kalktıktan sonra da varlığını saklı tutar: Bu nedenle toprak sahibinin kısıtlamaları [takyitlere] aykırı davranması halinde Hazine, sözü edilen 57 ve 58. maddeler hükümlerince geri alma davası açabilir.
(4753 s. ÇTK: m. 57-58)
Yargıtay 5. Hukuk Dairesi Başkanlığı tarafından Yargıtay 1. Başkanlığı'na sunulan 1521982 gün ve 47 sayılı yazı ile buna ekli aynı Dairenin 15.2.1982 gün!ü kararında, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2511.1981 gün, 1979/1-228-758 ve 1. Hukuk Dairesi'nin 3.3.1978 gün, 1997/2342 sayılı kararları ile 5. Hukuk Dairesi'nin 25.9.1981 gün ve 2445/9174 sayılı kararları arasında aykırılık bulunduğu belirtilerek 1730 sayılı Yargıtay Kanununun 20. maddesi hükmü uyarınca bu aykırılığın içtihadı Birleştirme yoluyla giderilmesi istenmiştir.
Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nca kararlar arasında aykırılığın varlığı üçte ikiyi aşan çoğunlukla saptandıktan sonra işin esası görüşüldü
Hukuk Genel Kurulu ile 1. Hukuk Dairesi'nin kararlarında, 4753 sayılı Kanun 1757 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırıldıktan sonra, daha önce 4753 sayılı Kanuna göre kendisine toprak verilmiş olan kişilerin aynı Kanunun 57 ve 58. maddelerinde yer alan kısıtlamalara aykırı davranması halinde Hazine'nin geri alma davası açabileceği kabul edildiği halde, 5. Hukuk Dairesi'nin kararında aksi görüşün benimsendiği görülmüştür.
5. Hukuk Dairesi, İçtihadı Birleştirmeye konu olan ilamlarında ve 5. Hukuk Dairesi'nin görüşünü paylaşan üyeler tarafından görüşmeler sırasında; 1757 sayılı Kanun Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmekle bu Kanunla kaldırılan 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanununun yeniden yürürlüğe girmeyeceği için artık 4753 sayılı Kanunun 57 ve 58. maddelerinde yer alan kısıtlamaların da kalkmış olacağı ve bu nedenle toprak sahibinin kısıtlama süresi içinde de taşınmazı satma ya da ortakçı ile işletmek gibi yetkilere sahip bulunacağı düşüncesi ileri sürülmüştür.
Anayasa Mahkemesi tarafından 1757 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Kanunu iptal edildikten sonra 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanununun yeniden yürürlüğe giremeyeceği görüşü Yargıtay'ın yerleşmiş içtihadına uygundur. Esasen soruna, ne 1. Hukuk Dairesi ne de Hukuk Genel Kurulu bu açıdan yaklaşmamıştır. Her kanun kural olarak yürürlüğü zamanındaki olaylara uygulanmak ve ilişkileri düzenlemek suretiyle hak ve yetkiler doğurur. Kanun sonradan yürürlükten kalkmış olsa bile hak ve yetkiler hangi nitelikte ve hangi sınırlar içinde doğmuş ise, kendilerini oluşturan Kanun hükmüne bağlı olarak o biçimde varlıklarını saktı tutarlar. Kanunun sonradan yürürlükten kalkmış olması doğmuş olan hak ve yükümlülükleri ve yetkileri ortadan kaldırmaz. Sonradan çıkan Kanunun, önceki Kanuna dayanan hak ve yükümlülükleri açıkça kaldırmış olması, bu kuralın ayrık durumunu oluşturur. Bu itibarla sorunun, 1757 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Kanununun iptal edilmiş olması açısından değil, bu temel kurallar gözönünde tutularak çözüme bağlanmasında zorunluluk vardır.
4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu hükümlerince Devlet, topraksız çiftçiye dağıttığı toprak. üzerinde mülkiyet hakkını kısıtlı olarak tanımış ve aynı Kanunun 57 ve 58. maddelerinde yer alan kısıtlamalardan doğan yükümlülüklere uyulmaması halinde ise geri alma hakkını saklı tutmuştur. 0 halde 4753 sayılı Kanununı 1757 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Kanunu ile kaldırılmış olması, 4753 sayılı Kanunun 57 ve 58. maddelerinde Devlete tanınan hak ve yet. kileri ortadan kaldırmaz. Arazi sahibinin mülkiyet hakkı varlığını sürdürüyor ise. onunla birlikte doğan ve mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili olan kısıtlamanın doğurduğu yetkiler de varlığını saklı tutuyor demektir. İşte bu gerekçe ve düşüncelerle 5. Hukuk Dairesi'nin görüşü kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Sonuç: 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu hükümlerine göre dağıtılan topraklar üzerindeki mülkiyet hakkının aynı Kanunun 57 ve 58. maddelerinde yer alan kısıtlamaları [takyitleri] bu Kanun yürürlükten kalktıktan sonra da varlığını saklı tuttuğuna ve bu nedenle toprak sahibinin kısıtlamalara [takyitlere] aykırı davranması halinde Hazine'nin sözü edilen 57 ve 58. maddeler hükümlerince geri alma davası açabileceğine 24.5.1982 günlü ilk oturumda üçte ikiyi aşan çoğunlukla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI (1)
4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu, 1757 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Kanununun 235. maddesi ile yürürlükten kaldırılarak, 211. maddesinin ilk fıkrası ile "4753 sayılı Kanun uyarınca dağıtılmış olan topraklar bu kanunun dağıtılan topraklara ilişkin hükümlerine tabidir" hükmü getirilmiş ve 211/2 ve 234. maddeleri ile de 4753 sayılı Kanunla verilen toprakların ne sebeple ve nasıl geri alınabileceği hususu düzenlenmiş bulunduğuna göre; veriliş amacına uygun şekilde işletilmemesi nedeniyle taşınmazların geri alınmasına ilişkin davaların hususi dayanağının 211/2 ve 234. maddelerinden ibaret olduğunu kabul zorunludur.
Anayasa'nın 152/3. maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesi'nin iptali kararları geriye yürümeyeceğinden, 1757 sayılı Kanunun 235. maddesiyle ilga edilmiş olan 4753 sayılı Kanunun, 1757 sayılı Kanunun Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesi üzerine yenideni yürürlüğe girmesi, diğer bir ifade ile avdet edebilmesi söz konusu olamaz. Öte yandan, Anayasa'nın 152. maddesinin son fıkrasında açıkça belirtildiği üzere, iptal kararı, Devletin yasama, yürütme ve yargı organlarım, idari makamları, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı cihetle, eski olay ve ilişkilere iptal edilen Kanunun hükümlerini uygulayarak uyuşmazlığı çözümlemek de mümkün değildir.
Bu itibarla yasama organı tarafından bu konuda yeni bir düzenleme getirilinceye kadar halen hukuki dayanaktan yoksun kalan bu tür davalar, (dava tarihinde geri alma koşulları gerçekleşmiş olsa bile) artık dinlenemez. Çoğunluğun yukarda kısaca belirttiğim ilkelere aykırı gördüğüm görüşüne bu nedenle katılamıyorum.
1. Başkan vekili : Nihat RENDA
KARŞI VE DEĞİŞİK OY YAZISI (II)
1-GİRİŞ
Yargısal inançlar arasında ortaya çıkan uyuşmazlıkları gidermek ve böylece inançları birleştirmek, 1730 sayılı Yargıtay Yasası, madde 17 ve 18 ile öngörülmüştür. İnançları birleştirme yoluna gitmenin gerekip gerekmediğine ise, 1. Başkanlık Divanı karar verir (m.20).
Yargıtay 1. Başkanlık Divanı'nca alınan 25.2.1982 gün, 20 sayılı kararda şöyle denilmektedir: " 1757 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Kanunu II- DİVAN KARARI nın Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesinden sonra bu kanunla 'kaldırılmış olan 4753 sayılı Kanunun 57. maddesine dayanılarak açılan tapu iptali ve geri alma davalarının görülmesinde Hukuk Genel Kurulu ve 1. Hukuk Daireleri ile 5. Hukuk Dairesi kararları arasında yakınlık bulunduğu ve bu aykırılığın giderilmesi için içtihadı birleştirme yoluna gidilmesine 5. Hukuk Dairesi'nin 15.2.1982 günlü kararı ile karar verildiği 5. Hukuk Dairesi Başkanlığı'nın 15.2.1982 gün ve 47 sayılı yazılarından anlaşılmıştır. Yukarıda açıklanan duruma göre 1730 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 20/1. maddesi uyarınca içtihat aykırılığının içtihadı birleştirme yoluyla Büyük Genel Kurulda çözülmesi gerektiği" belirlenmiştir.
Görülüyor ki, divan kararı, inançları birleştirme yoluna gitmeyi gerektiren uyuşmazlığın yürürlükten kaldırılmış olan 4753 sayılı Yasanın 57. maddesiyle ilgili bulunduğuna ilişkin olup bu yönden her hangi bir duraksama asla söz konusu değildir. İLGİLİ YARGISAL İNANÇLAR.
Yargıtay 1. Başkanlığı'nca dağıtılan 24.5.1982 Pazartesi, saat 9.30 ile ilgili gündem ve eklerine göre; inançları birleştirme yoluna gidilmesinde zorunluluk olduğu, 5. Hukuk Dairesi Başkanlığı'nın 15.2.1982 gün, 47 sayılı yazısı ile 1. Başkanlığa bildirilmiştir. Bu yazıda sözü edilen 5. Hukuk Dairesi'nin 15.2.1982 günlü kararında, 1. Hukuk Dairesi'nin kararının günü ve sayısı belirtilmiş değildir. Durum böyle olmasına karşın, bu inançları birleştirme kararının girişinde 1. Hukuk Dairesinin 3.3.1978 gün ve 1997/2342 sayılı kararında söz edilememesinin gerçekle bağdaşmamasının ötesinde "Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nca kararlar arasında aykırılık" saptandığına ilişkin açıklama da bu yönden dayanaksız kalmaktadır. Dağıtılan gündeme ekli ve uyuşmazlık yaratan 1. Hukuk Dairesi'nin kararı, 5.12.1980 gün, 15063/15073 sayılıdır. Bu inançları birleştirme kararının girişinde sözü edilen karar ise, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 25.11.1981 gün, 228/758 sayılı kararında ele alınan ve yerel mahkemece direnilen 1. Hukuk Dairesi'nin 3.3 1978 gün, 1997/2342 sayılı kararıdır.
1 - 1. Hukuk Dairesi Kararı
Bu özel dairenin 25.9.1981 gün, 4245/9174 sayılı (ki, inançları birleştirmektedir: "Davalıya 4753 sayılı Yasa uyarınca 1.950 yılında tahsis ve temlik olunan dava konusu taşınmazı davalının 1960 yılında haricen satıp üçüncü şahıslara devrettiği saptandığına ve böylece geri alma koşulları oluştuğuna göre, yazılı şekilde dava kabul olunarak davalı tapusunun iptali ile davacı Hazine üzerine tesciline karar verilmesinde isabetsizlik yoktur."
Besbelli ki, bu yargısal inancın .konusu somut olayda; 4753 sayılı yasanın yürürlüğü sırasında 57. madde uyarınca "tapu iptali ve geri alma" koşulları oluşmuştur. .
2 -. 5. Hukuk Dairesi Kararı
Bu özel dairenin 25.9.1981 gün, 4245/9174 sayılı (ki, inançları birleştirme kararının girişinde 4245 rakamı yerine yanlışlıkla 2445 diye yazılmıştır) kararında ise şöyle denilmektedir: "19/7/1973 gününde yürürlüğe girmiş olan 1757 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Kanunu'nun 235/A maddesine göre (4753 sayılı Kanunun bütün ek ve değişiklikleri ile birlikte kaldırılmış) ayrıca 1757 sayılı Kanunun Anayasa Mahkemesi'nin 17.10.1976 günlü 42/48 sayılı kararı ile iptal edilmiş olduğundan ve sözü geçen kararda verilen bir yıllık süre içinde bu konuda yeni bir yasa da çıkarılmadığından ve bu durumda Hukuk Genel Kurulu'nun 18.5.1977 günlü ve 14-1960/489 sayılı kararında belirtildiği üzere 4753 sayılı yasa hükümleri kendiliğinden yürürlüğe girmeyeceğinden ve karar tarihinde yürürlükte olmayan bir yasanın hükümlerine tutunarak karar verilemiyeceğinden 4753 sayılı Yasaya dayanılarak açılan davanın kabul edilmesine olanak yoktur... "
Görülüyor ki; bu özel daire, yasanın, karar gününde yürürlükten kalkmasını inancına temel almış ve böylece yürürlükte olmayan bir yasa hükmüne tutunarak karar verilemiyeceğini belirtilmiştir.
3 - Hukuk Genel Kurulu Kararı
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 3.3.1978 gün, 1978/1997-2342 sayılı, "4753 sayılı Yasaya göre üç parça taşınmazın geri alınması istenmiştir. Bunlardan Çavdar Mevkii'nde iki taşınmazla ilgili isteğin kabulünü haklı gösteren yasal koşulların (4753 sayılı Yasa, m. 57) gerçekleştiği tespit edilmeden, davanın kabulü" doğru değildir yolundaki bozma ilamına yerel mahkemece direnilmesi ve davalılar vekilinin temyizi üzerine verilen Hukuk Genel Kurulu'nun 25.11.1981 gün, 228/758 sayılı kararında şöyle denilmektedir: "Tarafların iddia ve savunmalarına, dosyadaki belgelere, özel daire bozma ilamında gösterilen gerektirici nedenlere ve özellikle bu davanın açıldığı tarihte davacının geri alma hakkının gerçekleşmiş olması halinde; sonradan davanın kaynaklandığı yasanın Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesinin gerçekleşen dava hakkını ortadan kaldırmıyacağına, zira hak doğduktan sonra davanın geç açılmasının sonucu etkilemiyeceğine ve her dava açıldığı gündeki hukuki duruma göre çözülmesi gerektiğine göre, özel daire bozma ilamına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır; bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır."
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, bozmaya uyulması gerektiğini belirttiği için, iki taşınmazla ilgili davanın reddi sözkonusu olmaktadır. Dava hakkının varlığı yönünden mahkemesi ile özel daire arasında bir uyuşmazlık bulunmadığına göre, yan gerekçenin belirtilmesine asla gereksinim yoktur. Çünkü özel daire 2 parça taşınmazla ilgili olarak "tapu iptal ve geri alma" koşullarının oluşmadığını bildirmiş ve hükmü bu yönden bozmuştur. Yerel mahkeme ise oluştuğunu belirtmiş ve eski kararında direnmiştir. Ne var ki, Hukuk Genel Kurulu, bozmanın yerinde olduğunu vurgulamıştır. Dava 4753 sayılı yasadan kaynaklandığı halde, Genel Kurul kararında, Anayasa Mahkemesi'nce 1757 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Yasasının iptal edildiğinden sözedilmesinde yerinde lik bulunmadığı besbellidir. IV- YARGISAL İNANÇLAR ARASINDAKİ KARŞITLIK
Yukarıda açıklık ve seçiklikle gözler önüne serildiği üzere yalnızca 1. Hukuk Dairesiyle 5. Hukuk Dairesi'nin kararları arasında giderilmesi gereken bir karşıtlık, bir uyuşmazlık vardır. V- TAPU İPTALİ VE GERİ ALMA KOŞULLARININ OLUŞMASI
Önemle vurgulayalım ki, her olaya bağlanan hukuksal sonuçların, o olayın meydana geldiği günde yürürlükte bulunan yasa hükümleri uyarınca belirlenmesi gerekir. Bir yasa sonradan yürürlükten kaldırılsa bile, eğer gerçekleşen olaya bağlanan hukuksal sonuçlar, o yasanın yürürlükte bulunduğu sırada oluşmuşsa, işte bu durumda, uyuşmazlık, sonradan yürürlükten kaldırılmış olan yasa hükümleri çerçevesinde çözüme bağlamaz. Yurttaşlık Yasasına ilişkin yürürlük ve Uygulama Yasası, madde 1, bu yargıyı apaçık doğrulamaktadır. Öyleyse 1757 sayılı Toprak ve Tarım Reformu yasası (m. 235/a) ile yürürlükten kaldırılan 4753 sayılı Yasada yer alan 57. maddenin, az önce sözü edilen 1757 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 19.7.1973 gününe değin oluşan ve sonuçları gerçekleşen olaylara da uygulanacağında asla duraksamaya yer yoktur.
Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilen 1757 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Yasasının 211. maddesi hükmü de gözetilince, iptal karariyle belirlenen 1 yıllık süre içinde yeni bir yasanın çıkarılmamasından ötürü, 1757 sayılı Yasa, 10/5/1978 gününde yürürlükten kalkmış ve böylece varlığını yitirmiş bulunduğundan, yalnızca 10.5.1978 gününe değin "tapu iptal ve geri alma" koşulları oluşmuşsa, işte bu cürümde da 4753 sayılı Yasanın 57. maddesinin uygulanacağı çok belirgindir.
Şu durum karşısında, bu anlat ilanlarla sınırlı olarak, Hazine'ce 4753 sayılı Yasanın 57. maddesi uyarınca "tapu iptal ve geri alma" davasının açılabileceğini kabul etmek gerekir.
VI - GERÇEKTEN SAPMA
Bu inançları birleştirme kararının kimi yerlerinin gerçek durumla bağdaşmadığını belirtmek, kutsal Görevimin ve aydın onurumun gereğinden sayan. Şöyle ki; yukarıda da apaçık saptandığı üzere inançları birleştirmenin konusu, yalnızca 4753 sayılı Yasanın 57. maddesine dayanarak "tapu iptali ve geri alma" davası açılıp açılmıyacağının belirlenmesine ilişkin idi. Büyük Genel Kurulca da, yargısal inançlar arasında görülen karşıtlık, yalnızca 57. maddeyle ilgili bulunuyordu. Nitekim görüşmeler sırasında, 7. Hukuk Dairesi Başkanının açıklaması üzerine, Büyük Genel Kurula başkanlık eden 1. Başkan da, 25 yıllık "'takyit" süresinin, inançları birleştirme konusu dışında olduğunu açıklık ve seçiklikle vurgulamış idi. Yineleyerek belirtelim ki, Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun önüne gelen ve gündemi oluşturan sorun, yalnızca 4753 sayılı Yasanın 57. maddesine dayanarak Hazine'nin "tapu iptal ve geri alma" davasını açıp açamıyacağına ilişkin idi. Tartışmalar da bu madde açısından yapılmış ve konu 57. madde yönünden ve de Hazine'nin "dava açıp açamıyacağı" biçimde oylanmış; böylece bir sonuca varılmış idi. Şu durum karşısında 4753 sayılı Yasanın 58. maddesinin de inançları birleştirme kararının kapsamına sokulmasının, gerekçe ve sonuç içinde gösterilmesinin, gerçek durumla asla bağdaşmadığını dile getirmek kaçınılmaz olmuştur. Tüm bu açıklamalara göre, inançları birleştirme kararına geçirilen 4753 sayılı Yasanın 58. maddesine yönelik düşünceler yokluk anlatır ve hukuksal yönden hiçbir değer taşımaz. 0 nedenle de bağlayıcı güçten tamamen yoksundur.
Bunun gibi, "... aynı Kanunun 37 ve 58. maddelerinde yer alan kısıtlamaları [takyitlerin), Bu kanun yürürlükten kalktıktan sonra da varlığını saklı tuttuğuna" ilişkin açıklamalar, yalnızca Hazine'nin 57. maddeye dayanan "tapu iptali ve geri alma" davası açılması ile sınırlı inançları birleştirmenin ve görüşmelerin ve de oylamanın dışında kalmakta olup o nedenle gerçekle bağdaşmamaktadır. Öyleyse, yokluk anlatan ve inançları birleştirme kararında yer alan bu açıklamanın bağlayıcı gücü yoktur.
VII- SONUÇ
Yukarıdan beri sıralanan bilgilerin ışığında belirtmek gerekirse; 4753 sayılı Yasa, 1757 sayılı Yasa ile yürürlükten kalkmış, varlığını yitirmiştir. Öyleyse, o yasada yer alan hak ve yükümlülüklerin bugün bile varlığını koruduğu yollu düşüncenin ne mantıksal ve ne de hukuksal temeli bulunmaktadır. 4753 sayılı Yasanın yürürlükten kalktığı günden ve öte yandan 1757 sayılı Yasanın yürürlükten kalkmış olduğu günden sonra, 57 ve 58. maddeyi ayakta tutmak olanaklı değildir. Gerçekte de, belirlenen günlerden sonra "tapu iptali ve geri alma" koşullarının oluştuğunu, deyim yerinde ise ölen, varlığını yitiren 57 ve 58 (1.) maddelere göre saptamak demek, bu yasa hükümlerini yürürlükte tutmak anlamına gelir ki, böylece Yargıtay, yasa koyucunun yetki alanına el atmış olur. "Yetki gasbının ise, hukukumuzda asla yeri yoktur. Anayasa Mahkemesince 1 yıl içinde yeni bir yasa çıkarması olanağı kendisine tanınan yasa koyucunun bu süre içinde yasa çıkarmaması, yargı erkinin onun yerine geçip ölen, varlığım yitiren yasa hükümlerine yürürlük tanınmasına bir hak, bir yetki vermez. Burada, Anayasa'da yer alan güçler ayırımı asla gözardı edilemez.
Şu yöne de deyinmekte açıkça yarar ve üstelik zorunluluk vardır. Aralarında karşıtlık olduğu sonucuna varılan inançların konusunu oluşturan davalar. 1757 sayılı yasanın iptalinden ve yürürlükten kalkmasından önce açılmıştır. Böylece "iptal ve geri alma" koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği olmuş bitmiş olaylar yönünden tartışma konusu yapılmıştır. 0 nedenle birleştirilecek inançların kapsadığı somut olaylar bir yana itilerek, eş deyişle soyutlanarak, inançların birleştirilmesi yoluna gidilemez. İleride, yürürlükten kalkmış yasa hükümlerine tutunarak "tapu iptal ve geri alma" koşullarının oluştuğunun saptanacağı yolundaki düşünce, hukuksal dayanaktan yoksundur.
Yineleyerek vurgulayalım ki, Büyük Genel Kurulca aralarında, karşıtlık bulunduğu sonucuna varılan 1. Hukuk Dairesi'nin 5.12.1980 gün, 15063/15073 sayılı ilamının konusu somut olayda, Hazine'nin "iptal ve geri alma" koşullarını 1960' da oluşmasından ötürü 4753 sayılı Yasanın 57. maddesine işlerlik tanınmıştır. 5. Hukuk Dairesi'nin 25.9.1981 gün, 4255/9174 sayılı ilamının konusu somut olayda davanın açıldığı günde Hazine'nin "iptal ve geri alma" koşulları oluşmuş, ne var ki, bu özel daire, karar gününde yürürlükten kalkmış olan yasa hükmüne tutunarak karar verilemiyeceğini belirtmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nun 25.11.1981 gün, 228/758 sayılı ilamında; davanın açıldığı günde Hazine'nin geri alma hakkının gerçekleşmesi durumunda, sonradan davanın kaynaklandığı yasanın iptal edilmesinin ve böylece yürürlükten kalkmasının gerçekleşen dava hakkını ortadan kaldırmıyacağı vurgulanmıştır. Yukarıda anılan kararlarda belirlenen inançlar arasındaki aykırılığının, inançları birleştirme yoluyla giderilmesi sözkonusu olduğuna göre, bunların dışına taşınamaz. 0 nedenledir ki, tartışmalar bu yönden yapılmış ve oylama da buna göre, Hazine'nin dava hakkı varmıdır yokmudur biçimde yapılmış ve çoğunluk, oylarını vardır yolunda kullanmıştır. Durum böyle olduğu halde, inançları birleştirme kararında, bu gün bile 4753 sayılı Yasanın 57 ve 58 (1) maddelerinin yürürlükte olduğu anlamındaki sözcük dizilerine yer verilmesi, apaçık gerçek duruma aykırıdır.
Özetlersek; yasa hükümlerinin yürürlükten kalkmasından önce gerçekleşen olaylar nedeniyle "tapu iptal ve geri alına" koşulları oluşmuşsa, işte ve yalnızca böyle bir durumda Hazine'ye dava hakkı tanınabilir.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi Başkanı : Mustafa Reşit KARAHASAN
KARŞI OY YAZISI (III)
4753 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca, muhtaç çiftçiye dağıtılıp, tapuda adına tescil edilen taşınmazın, anılan Yasanın 57 ve 58. maddelerine göre, Hazinece geri alınmasına ilişkin koşullar oluşunca, geri alınması ve tapu iptali davası borçlanma tarihinden 25 yıl süreyle açılabilecektir.
İçtihadı Birleştirmeye konu olan olaylarda, bu tür davalar açılmıştır.
Davaların yasal dayanağını oluşturan bu yasa hükümleri, kamu yararı düşüncesiyle konulmuş, buyurucu kurallardır.
Davaların yürütülmesi sırasında, 1757 sayılı Yasa, 19 Temmuz 1973 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu Yasanın 235. maddesi, cereyan etmekte bulunan davaların yasal dayanağını oluşturan 4753 sayılı Kanun ile ek ve tadillerini yürürlükten kaldırmıştır. Böylece davalar henüz karara bağlanmadan yasal dayanakları ortadan kalkmış olmaktadır. Ne varki, 1757 sayılı Kanun 211/ l maddesinde, "4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu... uyarınca dağıtılan topraklar bu kanunun dağıtılan topraklara ilişkin hükümlerine tabidir" denildikten sonra, 2. fıkrada, "Bu suretle dağıtılmış olupta Kanunlarındaki sebeplerden biri ile geri alınması gereken topraklar için, ilgili bakanlığın dava hakkı saklıdır" hükmü getirilmiş olduğundan, 4753 sayılı Kanunun 57, 58. maddelerinden kaynaklanan dava hakkı, devam ettirilmiş iken, bu kerre 1757 sayılı Yasanın tümü, Anayasa Mahkemesi'nin 17. 10. 1970 tarih ve 42/48 sayılı kararı ile iptal edilmiş ve bir yıllık süre içerisinde yeni yasada çıkarılmamış bulunmaktadır. Bu durum karşısında, 1757 sayılı Kanunun yürürlükten kaldırdığı ve ancak meriyeti zamanında gerçekleşen 57-58. maddeden doğan geri alma haklarını koruduğu 4753 sayılı Yasa, iptal kararının yürürlüğe girmesiyle, tam anlamıyla ortadan kalkmıştır. Öte yandan, 1757 sayılı Yasanın ilgili hükümlerinin dahi kamu yararı düşüncesiyle konulduğu ve "hükümlerini derhal icra edeceği" intikal hukukunun belirgin kurallarındandır. Ayrıca 1757 sayılı Yasanın iptaliyle, 4753 sayılı Yasanın yeniden ve kendiliğinden yürürlüğe girmeyeceği de ortadadır. Kaldı ki, Anayasa'nın 152. maddesi uyarınca, iptal kararı geri yürümez. Yürürlüğe girdiği tarihten itibaren geçerlidir ve hüküm ifade eder ve eldeki davaları devrettiler.
Bu durum karşısında, davanın yasal dayanağının kalmadığını ve bu konuda bir düzenleme boşluğunun doğduğunu, kabul etmek zorunludur.
0 halde, uyuşmazlığı hangi yasal dayanağa göre çözmek lazımdır Bazı sayın üyelerin önerdikleri gibi, her davanın açıldığı tarihteki yasa hükmüne ve binaenaleyh olayda 4753 sayılı Kanunun 57 ve 58. maddesine göre çözülmesi gerektiği şeklindeki düşüncelere, yukarıda açıklanan safahat, intikal hukuku kuralları ve yürürlükten kaldırılan ve kaldıran yasaların ilgili hükümlerinin kamu yararı düşüncesiyle konulması karşısında, bizce olanak bulunmamaktadır.
Burada yapılacak iş, Medeni Kanunun 1. maddesi uyarınca, ortaya çıkan düzenleme boşluğunu doldurmaktan ibarettir. Gerçekten, hüküm zamanında, uyuşmazlığa uygulanacak bir yasa hükmü kalmamıştır. Böyle hallerde, Hakim, Medeni Kanunun 1. maddesi uyarınca "... kendisi vazu kanun olsaydı, bu meseleye dair nasıl bir kaide vazedecek idiyse, ona göre hükmeder' . Gerçekte ortadan kaldırılan 4753 sayılı Kanunun 57-58 maddesi ve iptal edilen m. 211, verilen toprakların işlenmesini amaçlayan ve işlemeyenlere, hukuki yapıtının uygulayan ve bu itibarla kamu yararını gözeten hükümlerdir. 0 halde, düzenleme boşluğunun, bu hükümler paralelinde dol. durulması, mevzuat üzerindeki tasarruflardan, zamanın 'vukuunda yasalara karşı çıkarılan yararlandırılmaması, aksine, onlara hukuki yaptırım uygulanması, ve ülke gerçeklerinin göz önünde tutulması, gibi düşüncelerle, 57. madde içeriğine uygun bir çözümün yeğlenmesi adalet ve mesafece uygun düşer.
Bu değişik gerekçeyle, Hukuk Genel Kurulu Kararında belirtilen görüşün benimsenmesi gerekir düşüncesindeyim.
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi Üyesi : Teoman OZANOĞLU
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini