 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1982/7-1869
K. 1983/390
T. 20.04.1983
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "tapulama tesbitine itiraz" davasından dolayı yapılanyargılama sonunda; ( Sincanlı Tapulama Mahkemesi )- nce verilen 31.1.1979 günve 116 - 6 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesiüzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin 6.6.1979 gün ve 5452 -6379 sayılı ilamıyla; ( ...Davacı, nizalı taşınmazı babası olan davalıdan tapu dışı işlemle satın aldığını ileri sürmüş ve dava açmıştır. Davacının tapulamatesbitine karşı itirazı tapulama komisyonunda incelenmesi sırasında babasıölmüştür. Hal böyle olunca, davacının terekeden ayrı satın almaya dayalıhakkı ile tereke arasında hak çatışması doğmuştur. Bu durumda MK. nun 581.maddesi hükmünce terekeye temsilci tayin edilmesi ve onun huzuruyla davanın görülmesi gerekir. Davacı dışındaki diğer mirascının komisyon kararına karşı açılan davada hasım olarak gösterilmesi davada terekenin temsiledildiğianlamına gelmez. Mahkemece, tarafoluşturulduktan sonra iddiave savunma çerçevesinde inceleme ve araştırma yapılmalı sonucuna göre birkarar verilmelidir. Mahkemece bu yönde gözönünde tutulmaksızın işin içinegirilerek yazılı şekilde hüküm verilmesi isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonundamahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kagıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava konusu taşınmaz malların tapu kaydına dayanılarak Mehmet adına yapılantapulama tesbitine karşı davacı Hüseyin tarafından itiraz olunmuş ve itiraznedeni olarak, tapulama tesbitinden önce taşınmazların Mehmet tarafından kendisine haricen satıldığı ileri sürülmüştür.
Tapulama komisyonunca itirazın reddedilmesi üzerine, davacı diğer mirasçıkardeşi Dudu'yu hasım göstermek suretiyle ve aynı nedenlere dayanarak TapulamaMahkemesinde açtığı davada tesbitin iptaliyle, dava konusu taşınmazlarıntümünün kendi adınatapuya tescilinekarar verilmesini istemiş; davalı ise, iddiayı reddederek, tesbitin doğru olduğunu savunmuştur.
Tapulama Mahkemesi işin esasını incelemiş ve, ( ...satış iddiasıyla Tapulama Kanunu'nun 32/C maddesinde öngörülen koşulların davacı lehine gerçekleşmediği nedeniyle iddianın reddine; ancak, davacının miras payını gözönündetutarak 1/2 payın davacı ve 1/2 payın da davalı adına tesciline ) kararvermiş; davacının temyizi üzerine, metni yukarıya alınan özel daire kararında yazılı nedenlerle mahkeme kararı bozulmuş; ancak, bozma sebeplerinekarşı önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararında, ( ...miras bırakanın, davanın taraflarını oluşturan mirasçılardan başka mirasçısı bulunmaması karşısında, miras şirketinin bu davadaşirket mümessilince temsiline yer olmadağı... ) gerekçesine dayanılmaktadır.
Görülüyor ki, özel daireyle yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık yalnız, davanın miras şirketi temsilcisi huzuruyla görülmesinde zorunluluk bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Tarafların iddia ve savunmalarıyla, dosyadaki belgelerden anlaşıldığına göre,lehine tesbit yapılmış bulunan ve dava konusu taşınmazların önceki malikiolan Mehmet, tapulama tesbitinden sonra ve fakat Tapulama Mahkemesinde davanın açılmasından önce, 27.2.1976 gününde ölmüş, mirasçı olarak davacı oğluHüseyin ile davalı durumundaki kızı Dudu'yu bırakmıştır. Adı geçenlerden başka, dava dışı mirasçısı da bulunmamaktadır. Miras bırakanın ölüm gününe göreterekesi iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabidir.
İştirak halinde, mülkiyetin esası MK. nun 629 - 631 maddelerinde düzenlenmiştir. 629. maddeye göre iştirak halinde mülkiyet yasadan veya yasada belirlenmişolan sözleşmelerden doğar. Kaynağını doğrudan dogruya kanunda bulanve kanundan ötürü iştirak halinde mülkiyete varlık veren tek yol mirasortaklığıdır. Bu da MK. nun 581. maddesinde düzenlenmiştir. ( 11.10.1982 günve E. 1982/3, K. 1982/2 sayılı Yargıtay İçt. Bir. Kararı gerekçesinden ).
İştirak halinde mülkiyette ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı vardır. Terekeye dahil bir taşınmaz hakkında MK. nun 618. maddesine dayalıolarak mirasçılar üçüncü kişilere karşı açacakları davada birlikte hareketetmek zorunda oldukları gibi, aynı sebeplerle üçüncü kişilerinaçacaklarıdavalarda da davanın bütün mirasçılara yöneltilmesigerekir. ( Kanundandoğan ayrık durumlar saklı kalmak kaydıyla ) bu zorunluk MK. nun 630/2. maddesinden ve iştirak halindeki mülkiyetin niteliğinden kaynaklanmaktadır.
Ancak, bu katı kural yargısal kararlarda kısmen yumuşatılmıştır. Şöyleki;yalnız bir ortağın ya da tümünü kapsamayan birkaç ortağın dava açılmış olmasıhalinde bu davanın yürütülebilmesi, diğer ortakların onayının ( muvafakatının )alınması ya da miras şirketine tayin ettirilecek temsilcinin huzuru ile mümkün olabilecektir.
Bu kuralların ışığı altında somut olay incelendikte görülecektir ki, davacımirasçı olmakla birlikte, davadaki iddia ve istemi mirasçılık sıfatındankaynaklanmayıp, doğrudan doğruya kendi kişisel hakkına ( alım - satım sözleşmesine ) dayanmaktadır. Bu iddia ve istem terekeye karşı yöneltilmiştir.Öyle ise, iddianın ileri sürülmüş, şekline göre, davacı tereke üzerinde hakiddia eden üçüncü bir kişiden farklı durumda değildir. Böyle olunca daüçüncü kişilerin M.K.' nun 618. maddesine dayanarak tereke mallarına karşıaçacakları davalarda uygulanan yargılama şartlarının bu davada da uygulanması,yani ( yerel mahkeme ile özel daire arasında doğan uyuşmazlıkla sınırlıolarak konu ele alındıktan ) miras şirketine M.K.' nun 581. maddesi hükmüncetemsilci tayin ettirilip, onun huzuruylagörülmesi gerekmektedir. Bu davada davalımirasçının terekeyi temsil etme yetkisi olmadığından ve diğer ortak da davacı durumunda bulunduğundan miras şirketinin, usulen tayin ettirilecek birtemsilci tarafından davada temsil olunması zorunludur. Aksi görüşün kabulü,yani bu davanın açıldığı şekliyle görülüp sonuçlanması durumunda kesinleşecek kararın miras şirketini bağlayıcı ve onunaçısından, maddi anlamdakesin hükmün sonuçlarını doğurucu bir niteliği ve etkisi olmayacaktır. Çünkü,miras şirketi davada taraf değildir.
Bu itibarla, ( davada bütün mirasçıların davacı ve davalı olarak hazır bulunmaları ve Tapulama Kanunu'nun 54. maddesi hükmünce hakimin gerçek haksahibini re'sen saptamakla görevli olması... ) nedeniyle miras şirketine mümessil tayini gerekmediği yolundaki görüş, ( ....gerek yukarıda açıklanan nedenlerle ve gerekse, Tapulama Kanunu'nun 54. maddesi hükmünün, genel davakoşullarını ortadan kaldırmayacağı ve özellikle, tapulama davalarında daiştirak halinde mülkiyet söz konusu olan durumlarda taraf teşkili ile ilgili olan esas ve usule ilişkin genel kurulların ihmalini gerektirmeyeceği... ) gerekçesiyle, Kurul'un çogunluğu tarafından paylaşılmamıştır.
O halde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen özel daire bozma kararınauyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi Usul ve Yasa'ya aykırı olduğundan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararınınözel daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.'nun 429. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), ilk görüşmede yeterli oy saglanmadığından ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.