 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1982/587
K: 1982/756
T: 30.06.1982
DAVA : Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kızılcahamam Asliye Hukuk Makemesince davanın açılmamış sayılmasına dair verilen 1.7.1981 gün ve 127-174 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 3.12.1981 gün ve 11676-13067 sayılı ilamı: (... ölümle sonuçlanan trafik kazasına sebebiyet verme şeklinde gerçekleşen kusurlu bir eylemde doğan tazminat alacağını tahsili istemiyle açılan dava 6.6.1979 tarihinde reddedilmiş ve hüküm, duruşmalı temyiz incelemesi isteğine rağmen taraflara çağırı kağıdı gönderilmeden dairemizin 31.1.1980 tarih 12391/1101 sayılı ilamıyla bozulmuştur. Davacı vekili 6.4.1981 tarihli dilekçesiyle 11.2.1980 tarihinde hakimlikçe makeme kalemine havale edilen Yargıtay bozma ilamının taraflara tebliğini istemiş ve 29.5.1981 havale tarihli dilekçesiyle de duruşma günü tayin ve tesbitini talep etmiştir. Yerel Mahkeme dosyasının Yargıtay'dan 11.2.1980 tarihinde dönmüş bulunmasına rağmen HUMK.nun 409. maddesinde belirlenen süreler içinde yenilenmediğinden ve yenileme harcı dahi yatırılmadığından bahisle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Bilindiği gibi, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 15.10.1980 tarih ve 198/2-1 sayılı kararı uyarınca Yargıtay'dan bozularak mahkemesine geri gönderilen davalar ön uygulaması gereken HUMK.nun 409/2. maddesi dosyanın işlemden kaldırılması keyfiyetini "son işlem" tarihinden itibaren bir ay içinde gün tayin ettirilmemiş olması koşuluna bağlamış bulunmaktadır. Şu halde 409. maddenin uygulaması açısından, Yargıtay'dan bozularak dönen dosyalar için "son işlemin" ne olduğu ve de ne olması gerektiği hususu büyük önem taşımaktadır.
İlk nazarda, söz konusu "son işlemin" dosyanın Yargıtay'dan döndüğü, yani bozma ilamının hakimlikçe Mahkeme kalemine havale edildiği tarih olarak kabulü gerekir ise de, HUMK.nun 2494 sayılı Kanunla eklenen 442/A. maddenin yürürlüğe girmesinden önce temyiz edilen kararlara ilişkin bozma ilamlarını tebliği için gerekli şarta giderleri peşin ödenmediğinden ve bu nedenle de bozma ilamının resen tebliği söz konusu olamayacağından, dar bir yorum içinde ve katı şekilciliğe bağlı kalarak, hakimin havale tarihini süreye başlangıç olarak kabul etmenin, dava dosyasının Yargıtay'dan döndüğünü derhal bilmesi ve öğrenmesi mümkün olmayan ilgililerin ve özellikle bu davada olduğu gibi, duruşmalı temyiz incelemesi istemesi nedeniyle, kendisine Yargıtay'dan çağırı kağıdı gelmediği sürece dosyanın henüz dönmediği kanaat ve düşüncesi içinde hareket etmesi doğal bulunan davacının hukukunu olumsuz yönde etkiliyeceği kuşkusuzdur.
Şu hale, HUMK.nun 409/2. maddesindeki bir aylık süreye başlangıç olarak dosyanın Yargıtay'dan döndüğü ve hakimlikçe kaleme havale edildiği tarihin değil, bu işlemin ilgili tarafça öğrenildiği, tarihin kabulü zorunludur. Ve Dairemizin yerleşmiş uyulaması da bu yoldadır. (4. H.D. 3.4.1980 T. 1919/4393 ve 2.11.1981 T. 9066/11934 sayılı kararları bunun içinde mahkemece yapılacak iş, dosyadaki belgelere, esas ve temyiz defteri kayıtlarını ve özellikle bu işte olduğu gibi halin icabına göre, dosyanın Yargıtay'dan döndüğünü davacını öğrendiği ve karar düzeltme mühletinin dolduğu tarihi tesbit edip, bu tarihi esas alarak anılan maddedeki sürelerin geçip geçmediğine ve yeniden harç alınmasına gerekip gerekmiyeceğine karar vermekten ibarettir.
Bütün bu hususlar dikkate alınmadan HUMK.nun 409/2-5 maddesindeki sürelerin geçtiğinden ve yeniletme için harç dahi yatırılmadığından bahisle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kanıtlar oknuduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların iddia ve savunmalarına, dosyadaki belgelere, Özel Daire bozma ilamında gösterilen gerektirici nedenlere ve özellikle, Hukuk Genel Kurulunun 12.2.1982 gün ve 1979/13-470 E. 1982/90 K. sayılı ilamının da açıkça vurgulandığı gibi; tarafların usulen muttali olmadıkları bir işlemin, onlar bakımından HUMK.nun 409/II deki bir aylık süreye başlangıç sayılmasına ve bunun doğal sonucu olarak 409/V hükmünce (davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine Yerel hükümlerinin elverişli bulunmasına: Usul Hukukundaki sürelerin, tefhim ve gerekli ise usulüne uygun olarak yapılan tebliğ gününden başlamasının Usulün 160. maddesi hükmü gereği bulunmasına ve bir dosyanın Yargıtay'dan ne zaman döneceğinin bilinmemesi ve kestirilmemesi yönünden, kişilerin yasal haklarını kaybetmelerinin adalet ilkeleri ile de bağdaştırılamıyacağına nitekim, Yasa koyucunun da, sonradan 2494 sayılı Yasa ile yürürlüğe koyduğu 429/II madde ile gerçek amacının tebliğ olduğunu vurgulamak suretiyle, içtihaden kabul edilen yorum ve uygulamayı yasallaştırmış bulunmasına göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle, direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 30.6.1982 gününde oybirliği ile karar verildi.