 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1982/571
K: 1984/660
T: 06.06.1984
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ANKARA Asliye 8. Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 5.10.1982-474 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 9.12.1981 gün ve 7533-8060 sayılı ilamı: (... Bir davada dayanılan olguları belirleme, hukuksal açıdan niteleme ve de uygulanacak yasa hükmünü arayıp bulma hakim'in doğrudan görevi gereğidir. (HUMk. md. 76). Somut olayda ileri sürülüş biçimine göre davacının hizmet sözleşmesi ilişkisine dayandığı anlaşılmaktadır. Genel Kural uyarınca (MK. md. 6) tanıt yükünü taşıyan davacı, hukuksal işlem olan hizmet sözleşmesi ilişkisi bulunduğunu yazılı kanıtla tanıtlaması gerekir (HUMK. md. 288). Dava dilekçesinde belirlenen olgulara göre ilişkinin vekillik olarak nitelenmesi durumu için de, yukarda yapılan açıklama uygulama alanı bulur. oysa davacı yazılı kanıt sunmamıştır. Olayda tanık dinlenmez. Yerel mahkemece tanık sözleriyle uyuşmazlığın çözüme bağlanması usul ve yasaya aykırıdır. Ne var ki, dava dilekçesinde "diğer her türlü sübut delilleri" denmiş olmasından ötürü davacıya ant hakkı anımsatılmalı ve ortaya çıkacak uygun sonuç çevresinde bir karar verilmelidir.
Davalı, Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1978/680 esas sayılı davasıyla hüküm altına alınan alacakla ilgili olarak radyatör tutarı 3500 liranın düşülerek istemde bulunduğunu ve ona göre yararına hüküm aldığını savunmuştur. Ne var ki mahkemece bu savunma üzerinde durulmamıştır. Öyleyse adı geçen dosya getirtilmeli ve gerçekten davalının davacıdan olan alacağından radyatör bedelinin indirilmiş olup olmadığı araştırılmalı ve ortaya çıkacak uygun sonuç çevresinde radyatör yönünden de uyuşmazlık buna göre çözüme bağlanmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı dava dilekçesinde; (... Davalı ile aynı apartmanda oturduğunu; davalıya ait dairede bazı tadilat ve tamirat işleri yapıldığını; mesleği icabı bu işlerden anladığı için, davalının isteği üzerine, işçi ve usta bulup çalıştırdığını, gerekli malzemeyi tedarik ettiğini ve iki ay süre ile bu tamirat ve tadilat işlerinde çalıştığını; ayrıca kendisine ait özel nitelikteki bir radyatörü davalının dairesine taktığını; ancak, iyi komşuluk ilişkileri nedeniyle aralarında yazılı bir anlaşma yapılmadığını, bu konuda tanık dinleteceğini...) ileri sürerek, gördüğü iş nedeniyle 60.000 liranın ayrıca radyatörün bedeli olan 20.000 liranın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ise savunmasında; (.. davacıya herhangi bir iş yaptırmadığını ve aralarında bir sözleşme bulunmadığını; tamirat ve tadilat için usta ve işçileri kendisi temin ederek ücretlerini ödediğini; davacının, ortağı bulunduğu şirketten aldığı perdelerin parasını ödemediğini; bu yüzden davacı aleyhine açılan ve sonuçlanmış bulunan alacak davası nedeniyle bu davanın açıldığını; anılan davada, davacının şimdi istediği radyatör bedelinin de mahsup edildiğini...) bildirmiştir.
Yerel Mahkeme, dinlenen taraf tanıklarının beyanları ile bilirkişi raporuna dayanarak 40.000 liranın, davalıdan tahsiline, fazla isteğin reddine karar vermiştir. Bu karar, Özel Dairenin metni yukarıya aynen alınan ilamiyle bozulmuş; ancak mahkeme önceki kararında direnmiştir.
Bilindiği gibi, HUMK.nun 288. maddesi hükmünce; bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri beşyüz lirayı geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu maddede öngörülen şekil, geçerlik şekli değil, Usul Hukuku bakımından konulmuş ispat şeklidir. Görülüyor ki, değeri beşyüz lirayı aşan (2494 S.K. geçici madde (a) bendi gereğince, 18.8.1981 tarihinden sonra yapılan hukuki işlemler için beşbin liradır) hukuki işlemlerin, kural olarak tanık sözleri ile ispatı olanağı yoktur. Ne var ki, Usul Kanunumuzda anılan bu ana kurala ayrık hükümler de bulunmaktadır. Gerçekten, Usulün 289. maddesi hükmüne göre, senetle ispatı gereken hususlarda, bu yön hatırlatılarak, karşı tarafın açık muvafakatı halinde tanık dinlenebilir. Olayda, davalının böyle bir muvafakatı olmadığına göre, anılan madde hükmüne dayanılarak tanık dinlenmesi mümkün değildir. Ancak, tanıkla ispat yasağına ayrık hallerden biri de Usulün 293. maddesinin 4. bendinde yer almıştır. Bir başka anlatımla anılan Yasanın 293/4. maddesinde belirtilen durumun varlığı halinde de, ayrık olarak tanık dinlenmesine imkan tanınmıştır. Anılan hüküm uyarınca, (halin icabına ve iki tarafın vaziyetlerine nazaran senede raptı müteamil olmıyan muamelelerde) tanık dinlenmesi mümkün bulunmaktadır. Bu hükmün sonucu olarak, bir bölgede, halin gereklerine, tarafların durumlarına göre, herhangi bir hukuki işlemin devamlı olarak senede bağlanmamasının adet haline gelmesi ve bu hususun zaman içinde herkesçe uyulmak suretiyle kararlı bir nitelik kazanmış bulunması ve aynı zamanda kamu oyu tarafından da belirtilen teamüle inanılmış olması takdirinde tanık dinlenebilir (HGK. 21.1.1970 gün, 3/1224 E., 44 K; HGK. 10.4.1974 gün, 3/592 E., 368 K; HGK. 23.6.1982 gün, 15/1707 E., 726 K.)
Öyle ise; mahkemece, işin niteliği, tarafların durumu ve ilişkileri gözetilerek, aralarındaki hizmet sözleşmesinin, devamlı surette senede bağlanmaması hakkında istikrarlı ve toplumca inanılmış bir adet olup olmadığı bilirkişi aracılığı ile saptanarak, rapor içeriğine göre tanık dinlenip dinlenmiyeceği takdir edilmelidir. Yapılacak böyle bir inceleme sonunda, olayda tanık dinlenebileceği sonucuna varılması halinde, tanık sözleri de değerlendirilmek suretiyle; aksi takdirde, Özel Daire bozma ilamında da belirtildiği veçhile, davacıya ant (yemin) hakkı hatırlatılmak suretiyle varılacak uygun sonuç çevresinde bir karar verilmelidir.
O halde, yukarıda açıklanan esaslar çevresinde gerekli inceleme yapılarak, hasıl olacak sonuç uyarınca bir karar verilmek gerekirken, eksik inceleme ve Yasaya uygun düşmeyen gerekçelerle, eski kararda direnilmesi Usul ve Yasaya aykırıdır. Bu nedenle, direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA 6.6.1984 gününde oybirliğiyle karar verildi.