 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1982/49
K: 1984/415
T: 13.04.1984
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Adana Asliye 4. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 22.12.1980 gün ve 1980/295-1980/195-1980/964 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 26.3.1981 gün ve 918-1275 sayılı ilamı:
(...Taraflar arasında düzenlenmiş bulunan 12.8.1977 tarihli ve (mukavelenamedir) başlığını taşıyan sözleşmenin 1. maddesinde davalı satıcının tuğlaları davacı alıcaya ait inşaat yerinde teslimi kabul edildikten sonra 3.4.ve 5. maddelerde sipariş konusu tuğlaların nitelikleri, adetleri, fiatları ve ödeme şekli kararlaştırılmış olup, 6. maddede, tuğla teslimine (Kasım-1977) veya (Aralık-1977) tarihinde başlanacağı ve yine aynı sözleşmenin son maddesi olan 7. maddesinde ise, teslimatın yukarıda belirtilen tarihlerde peyderpey başlayıp en geç 18 ay içinde teslim edilmiş ve alınmış olacaktır hükmü yer almış bulunmaktadır.
Metni özet olarak yukarıya çıkarılan sözleşme hükümlerine göre, taraflar arasında BK. 187. maddesi anlamında (teslim için zaman tayin edilmiş) bir mukavele olduğu anlaşılıyorsa da, dava konusu olayda taraflar arasındaki uygulamada ne başlangıç, ne de sözleşmedeki bitim tarihine taraflarca uyulmadığı görülmektedir. Nitekim, dava dosyasına ibraz edilmiş bulunan teslim çizelgesi ve ekleri olan (teslim tutanaklarından) sözleşmede ilk teslimin en geç (Aralık- 1977) tarihinde olacağı kararlaştırılmış iken, ilk teslimatın bu tarihten çok sonra, 1.6.1978 tarihinde başladığı ve yine sözleşme hükümlerine göre, teslimatın en geç (Mayıs 1979) tarihinde bitirilmesi gerektiği halde, bu tarihten sonra dahi belirli aralıklarla 21.1.1980 tarihine kadar satıcı davalının teslim, davacı alacağının da tesellüm yükümlülüklerini yerine getirdikleri ve bu tarihler arasında, TTK. 20/3. madde anlamına uygun bir şekilde uyarı yazısı taraflar arasında teati edilmediği çekişmesizdir. Açıklanan bu uygulama şekline göre, taraflarca sözleşmenin ne başlangıç ve ne de bitim tarihine riayet edilmediği ve bu suretle sözleşmenin (belirsiz süreli) bir akit şekline dönüştüğünün (zımnen) kabul edildiği anlaşılmaktadır. Davalı her ne kadar davacının tesellümden kaçındığını ileri sürmekteyse de, bu konuda BK. 106. maddesi uyarınca bir ihtarname gönderdiğini kanıtlayabilmiş değildir. Aksine uygulamaya göre, 21.1.1980 tarihindeki yapılan teslimden sonra davalının mal tesliminden kaçınması üzerine 8.2.1980 tarihinde davalıyı temerrüde düşüren ihtarnameyi noter aracılğı ile keşide ettiği sabit bulunmaktadır.
Yukarıda açıklanan şu duruma nazaran, belirsiz süreli şahıs sözleşmesine göre, davalının bakiye tuğla teslimatı yükümlülüğü altında bulunduğu, davacı alanın değil, aksine satıcı olarak kendisinin temerrüde tüştüğü kabul edilerek (miktar bakımından) yapılacak inceleme sonucu bir neticeye varılması gerekirken, aksine düşünce ile ve yalnızca takip şekli istisnai tuğla miktarı ile ilgili 3. maddedeki (bildirim) yükümlülüğü sözleşmenin tamamına ait olduğu şeklinde yorum hatası yapılarak davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi Usul ve Yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 13.4.1984 gününde oybirliğiyle karar verildi.