 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1982/3-115
K. 1982/183
T. 24.02.1982
DAVA : Taraflar arasındaki "işgal tazminatı ( ecrimisil )" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ( Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesi )nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 14.10.1980 gün ve 217-647 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 22.12.1980 gün ve 6179-6251 sayılı ilamiyle, ( ... Dava dilekçesinde ecrimisil istenilen yıllara ait her yıl için hesabedilen tazminata yıl sonlarından itibaren hesaplanacak faiz istenmiştir.
Dava tarihine kadar istenen faiz davacı vekiline açıklattırılıp, peşin harç da ikmal edildikten sonra, istek gibi faize hükmedilmesi gerekir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden : Davacı vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca inclenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, elatmanın önlenmesi ve işgal tazminatı ( ecrimisil ) isteğine ilişkindir.
Davacı dava dilekçesinde, ( her yıl tahakkuk eden işgal tazminatı için, yıl sonundan itibaren dava tarihine kadar hesaplanacak ) faizin de, hüküm altına alınmasını istemiştir.
Yerel mahkeme, ( işlemiş faiz hariç olmak üzere ) istek doğrultusunda karar vermiştir.
özel daire, metni yukarıda yazılı gerekçe ile ( faiz yönünden kararı bozmuş; mahkeme önceki kararında direnmiştir. Bu karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Bilindiği gibi, 16.7.1981 gün ve 2494 sayılı Yasa ile, HUMK.nun bazı maddeleri değiştirilmiş ve bu kanuna bazı yeni maddeler eklenmiştir.
HUMK.nun, sözü edilen yasa ile değiştirilen 427 ve 432. maddelerinin değişik hükümlerine göre;
( .... Miktar veya değeri 10.000 lirayı geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.
Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması halinde, 10.000 liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.
Alacağın tamamının dava edilmiş olması halinde, hükümde, asıl istemin kabul edilmeyen bölümü 10.000 lirayı geçmeyen tarafın, temyiz hakkı yoktur. Şu kadar ki, karşı tarafça temyiz yoluna başvurulması halinde, düzenleyeceği cevap dilekçesinde temyize ilişkin itirazlarını ileri sürmesi mümkündür... ) ( Madde 427, fıkra 2,3,4 ).
( ... Temyiz, kanuni süre geçtikten sonra yapılır veya temyizi kabil olmayan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz isteminin reddine karar verir ve Yargıtay'a gönderme için yatırılan parayı kullanarak red kararını kendilğinden ilgiliye tebliğ eder.
Bu red kararı tebliğinden itibaren 7 gün içinde temyiz edilebilir; temyiz edildiği ve gerekli giderler de yatırıldığı takdirde, dosya kararı veren mahkemece Yargıtay'a yollanır. Yargıtay'ın ilgili dairesi temyiz isteminin reddine ilişkin kararı bozarsa, ilk temyiz dilekçesine göre temyiz istemini inceler... ) ( Madde 432, fıkra 4 ve 5 ).
Bu değişik hükümler, 2494 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 18.8.1981 gününden sonra verilen nihai kararlara karşı yapılan temyiz istemleri hakkında uygulanır ( 2494 sayılı Kanun geçici madde ( d ) bendi ).
Temyiz incelemesine konu olan bu davada, ( direnme kararı, 18.8.1981 gününden sonra verildiğinden ) az yukarda sözü edilen hükümlerin uygulanması gerektiğinde hiçbir kuşku yoktur.
O halde, herşeyden önce, mahkemece reddine karar verilmiş olan ve temyize konu yapılan ( dava gününe kadar işlemiş ) faiz isteğinin miktarına göre, direnme kararının temyizi kabil olup olmadığı incelenmelidir.
Durum bu olunca, temyiz süresi geçtikten sonra veya temyizi kabil olmayan bir karara karşı temyiz yoluna başvurulur ve dosya Yargıtay'a gönderilirse, Yargıtay'ın da temyiz isteminin reddine karar verip veremiyeceğinin ön sorun olarak çözümlenmesi gerekmiştir ( Yargıtay İç Yönetmeliği m.22 ).
Hukuk Genel Kurulu'nda yapılan görüşmeler sırasında, bir kısım üyeler; ( Yargıtay, mahkemelerden verilen kararların son inceleme merciidir. Bu nedenle, kararın süresinde temyiz edilip edilmediğini veya temyizi kabil olup, olmadığını incelemek Yargıtay'ın asli görevidir. 2494 sayılı Yasa ile getirilen yeni düzenleme, kontrol mahkemesi olan Yargıtay'ın bu yetkisini kaldırmış değildir. Nitekim, sözü edilen yasa ile ilgili Adalet Komisyonu Raporunda da aynen; ).... Temyizin kanuni süre geçtikten sonra yapılması veya temyizi kabil olmayan bir karara ilişkin olması durumunda, hükmü veren mahkemenin, temyiz isteminin reddine karar vermeden, temyiz incelemesi için dosyayı Yargıtay'a göndermesi halinde, Yargıtay'ın da, temyiz isteminin reddine karar vereceği tabii görüldüğünden, HUMK.na bu yolda açıklık getirilmesine gerek duyulmamıştır..." denilmek suretiyle bu husus açıkca vurgulanmıştır. Esasen, yapılan değişiklik, davaların bir an önce sonuçlanması amacına uygun düşmez. Oysa yasalar, konulmuş amaçlarına uygun şekilde yorumlanmalıdır... İİK.nun 12. Hukuk Dairesi'nce, dosya geri çevrilmeyip incelenmekte ve temyiz isteğinin reddine karar verilmektedir... ) görüşünü ileri sürmüşlerdir.
Ancak, kurulun çoğunluğu bu görüşe katılmamıştır. Şöyle ki:
HUMK.nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 432. maddesi hükmü, hiç bir kuşkuya yer vermiyecek ve yorumu gerektirmiyecek kadar açıktır. Bu hükümle, yasal süre geçirildikten sonra temyiz yoluna başvurulması veya kararın temyizi kabil olmaması halinde, temyiz inceleme isteğinin reddine karar vermek görevi, davayı hükme bağlayan mahkemeye verilmiştir. Göreve ilişkin bulunan ve kamu düzenini ilgilendiren bu hükmün, yorum yolu ile genişletilmesi ve açıkca yerel mahkemeye verilmiş olan bir görevin, Yargıtay tarafından da yerine getirilebileceğinin kabul edilmesi mümkün değildir. Aksi halde, ortaya çıkacak iki yönlü uygulama, mahkemeleri tereddüde düşürecek ve daha da önemlisi, uygulamada Usulün 432/4. maddesinin ihmaline ve dosyaların gereği gibi incelenmeden Yargıtay'a gönderilmesine yol açacaktır. Oysa, sözü edilen hükmün sevk edilmesindeki asıl amaç, Yargıtay'ın iş yükünü hafifletmek, gereksiz masraf ve zaman kaybını önlemektir. Kaldı ki, yerel mahkeme, özellikle temyiz isteminin yasal süre içinde yapılıp yapılmadığını, elinde mevcut geniş olanaklarla daha çabuk ve isabetli bir şekilde belirlemek durumundadır.
Öte yandan HUMK.nun 432. maddesinin 4 ve 5. fıkralarına paralel bir hüküm, 766 sayılı Tapulama Kanununun 66. maddesinde de yer almıştır. Bu maddeye ilişkin yerleşmiş uygulama, ( temyiz süresinin geçirilmiş olması halinde, tapulama hakiminin bu hususta bir karar vermesi için ) dosyanın geri çevrilmesi yolundadır. Nitekim bu uygulama,Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenmiş ( Yargıtay HGK. 24.10.1975 T. 1/816 E. - 1974/1118 K. ) ve istikrarla uygulana gelmiştir.
Kaldı ki, 5.1.1949 gün ve 32/1 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ve bu kararın özellikle müzakereleri sırasında ileri sürülen görüşler ile gerekçesi, çoğunluk kararının isabetini açıklıkla ortaya koymaktadır.
O halde, HUMK.nun yukarıda sözü edilen değişik hükümleri uyarınca; öncelikle, davanın reddedilen bölümünün ( fai ) miktarı gözönünde tutularak, direnme kararının temyizi kabil olup olmadığı mahkemesince incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi ve bu karar temyiz edildiği dosyanın Yargıtay'a gönderilmesi gerekir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HUMK.nun 432/4-5. maddesi uyarınca işlem yapılması için dosya mahkemesine geri çevrilmelidir.
SONUÇ : Dosyanın gösterilen nedenlerle geri çevrilmesine, 24.2.1982 gününde oyçokluğuyla karar verildi.