Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1982/360
K: 1982/592
T: 16.06.1982
DAVA : Taraflar araındaki davadan dolayı bozma üzerine direnme yoluyla; İstanbul 6. İcra Tetkik Mercii'nden verilen 24.6.1981 gün ve 968-307 sayılı kararın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 3.3.1982 gün ve 1981/12-768 Es., 1982/197 K. sayılı ilamının karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi müşteki alacaklılar, ve müdahil vekillerince verilen dilekçelerle istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulu'nca dilekçeler düzeltilmesi istenilen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Düzeltilmesi istenen Hukuk Genel Kurulu ilamında gösterilen gerektirici nedenlere göre HUMK.nun 440. maddesinde yazılı sebeplerden hiçbirine dayanmayan ve yerinde olmayan düzeltme isteklerinin REDDİNE, HUMK.nun 442/3. maddesi gereğince taktiren (500) er lira para cezasını ve 1000'er lira harcın düzeltme isteyenlerden alınmasına, 16.6.1982 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Kanımızca yüksek genel kuruldaki oylama usulüne uygun yapılmamış ve bu nedenle de, büyük bir olasılıkla, yanlış bir sonuca varılmıştır. Şöyleki, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 22. maddesine göre, konu ile ilgili olarak çözümlenmesi gereken bir ön sorun ortaya çıkarsa, kurulda ilk önce o yönden oylama yapılması gerekir. Biz, genel kurulda, aşağıda görüleceği gibi, dava konusu ile ilgili çeşitli sorunlar ortaya koyduk. Bunlardan her biri, kendisinden sonra gelen konuların ön sorunu olmakta ve belli bir sonuca ulaşıldıkta, sonradan gelen konuların konuşulma ve müzakeresine gerek kalmamakta idi. Oysa, bu sorunlar tüm halinde müzakereye konmuş ve bazı ince noktalar, bu suretle, gözden kaçmıştır.
Bizim müzakere sırasında ileri sürdüğümüz konular şunlar idi:
1 - Davada usuli kazanılmış hak mevcut mudur?
2 - Şekil itibariyle pazarlıkla satış geçerli midir?
3 - 2. alacaklılar toplantısından önce, taşınmaz malın pazarlıkla satışına karar verilebilir mi?
4 - Taksitle satış var mıdır?
5 - Taksitle satış mümkün müdür?
6 - İflas alacağı ile masa alacağı takas edilebilir mi?
7 - Şikayetçilerin alacak tutarları masaya yatırılmış olsa dahi, bu paralar şikayetçilere ödenebilir mi?
Görülmektedir ki, bu suallerden herbiri, sırasiyle, şikayetçilerin lehine halledildiği takdirde, geriden gelen konulara girilmesine gerek kalmamaktadır. Örneğin, davada usuli kazanılmış hak mevcuttur, sonucuna varıldığında mahkeme kararının onanması zorunluğu doğacak, başka bir konunun konuşulmasına gerek kalmayacaktı. Yine, sırasiyle, satışın geçerli olmadığı veya ikinci alacaklılar toplantısından önce satış yapılamayacağı ve satışın geçersiz olduğu yahut olayda esasen taksitle satış olmadığı, gibi taksitle satış mümkün de değildir, bu nedenle satış geçersizdir, gibi sonuçlara ulaşıldıkta, şikayetçilerin menfaatlerinin muhtel olup olmadığına bakılmaksızın, usuli kazanılmış hak, satışın geçersiz olduğu vs. gibi re'sen gözönüne alınması gereken nedenlerle ihalenin feshinin gerektiği, sonucuna varılarak mesele halledilecek idi. O halde konuların herbiri arkadan gelen konular için ön sorun teşkil etmekte ve bunların ayrı ayrı oylanması gerekmekte idi.
Müzakerede böyle davranılmamış olmasını Yargıtay İç Yönetmeliğine aykırı buluyor ve bu aykırılığı burada belirtmeyi zorunlu görüyoruz.
II - Şimdi de, sırasıyla, yukarıda başlıklarını verdiğimiz konuları inceliyelim:
1 - Usuli kazanılmış hak mevcut mudur?
Mahkeme ilk kararında (17.4.1975), şikayetten önce ve sonra şikayetçilerin alacaklarının masaya yatırıldığı, şikayetçilerin bu alacaklarını almalarına bir engel bulunmadığı, o halde, şikayetçiler alacaklarını alabileceklerine göre, şikayetçilerin haklarının İ.İ.K.nun 134/5. maddesine göre muhtel olamayacağı, kanaatiyle isteği reddetmiştir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi evvela kararı onamış, karar düzeltme isteği üzerine ittihaz eylediği 29.9.1975 gün ve 4213/7820 ile 4212/7819 sayılı kararlarla kararı şu gerekçelerle bozmuştur: "Şikayetçilerin masadan alacaklı oldukları üzerinde uyuşmazlık yoktur. Mücerret bir beyanla alacakların tasfiye edildiği veya tasfiyeye hazır olduğu ve şikayetçilerin yapılan ihalede bir zararları bulunmadığının saptandığı kabul edilemez. Bu konuda taraflar uyuşamadıklarına göre, şikayet tarihinde masaya ödenen paranın tesbiti ve bu paraların müştekilerin alacaklarını karşılayıp karşılamadığı ve karşıladığı takdirde müştekilere ödenmesine yasal bir engel bulunup bulunmadığı ve müştekilere tediyenin ne şekilde arzedildiği, yani alacaklının temerrüdünün mevcut olup olmadığı ve şikayetçilere ödenmek istenen paranın üçüncü şahıs tarafından yatırılma nedeni ve üçüncü kişinin müflise ait bir borcu ödemekle masadan bir şey isteyip istemediği, araştırılarak sonucu dairesinde bir karar verilmek gerekirken eksik incelemeye dayanılarak şikayetçilerin İİK.nun 134/5. maddesine göre zararları bulunmadığından bahisle şikayetin reddine dair verilen merci kararının bozulmas gerekirken...",
Görülmektedir ki bu bozma kararında, şikayetten sonra masaya ödenen paralardan hiç bahsedilmemektedir, yani 12. Hukuk Dairesi, şikayetten sonra ödenen paraların nazara alınmasını kabul etmemiş, sadece şikayet tarihine kadar ödenen paraların gözönüne alınması gerektiğini benimsemiştir. Mahkeme bu bozmaya uymuş, 12. Hukuk Dairesinin bozma kararında söz konusu ettiği hususların incelenmesi için işi eski bilirkişilere havale etmiş, bunlar tarafından düzenlenen 23.1.1978 günlü ek raporda alıcı tarafından şikayet tarihi olan 27.1.1974 gününe kadar masaya yatırılan paraların şikayetçilerin alacağını karşılamadığı, açıkça belirtilmiş ve bu duruma, yani bu sualin cevabı olumsuz olduğuna göre de yatırılan paraların şikayetçilerin alacağına yetmesi haline bağlı olarak sorulan soruların cevaplandırılmasına yer olmadığı, bildirilmiştir. Bu durumu saptayan mahkeme de, bozmaya uyduğu cihetle, ihalenin feshine karar vermiştir.
Ancak bu kerre, yüksek 12. Hukuk Dairesi(nin), bozma kararının içeriğini hiz nazara almadan ve adeta bu bozma kararı hiç yokmuşcasına, ".. şikayetçilerin alacaklarının bir kısmının şikayetten önce, bir kısmının şikayetten sonra ödendiği, bir kısım müştekilerin paralarını aldıkları, bir kısmının almadığı, ancak almalarına yasal bir engel bulunmadığı bilirkişi tetkikatı ile anlaşılmış ve zarar unsuru mevcut bulunmamıştır.." gerekçesiyle merci kararını bozduğu görülmektedir.
Merci hakimliği ise, haklı olarak, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin son bozma kararı içeriği yönünden tesis edilen ilk hükmün Yargıtayca bozulduğu ve bu bozmaya uyulduğu, uyulan bu bozma kararı gereğince yalnız şikayet tarihine kadar masaya ödenen paraların nazara alınabileceğini, bu tarihe kadar ise şikayetçilerin alacağına yeter miktarda paranın şikayetçi alacaklıların alacağına yetmediğini, bildirerek direnme kararı vermiştir.
Gerçekten, yukarıda da belirtildiği gibi, merci hakimliği ilk kararında şikayetten önce ve sonra yatırılan paraların şikayetçilerin alacağını karşıladığı cihetle şikayeti reddetmiş, ancak 12. Hukuk Dairesi, şikayetten sonra yapılan ödemeler gözönüne alınmadan, şikayet tarihine kadar yapılan ödemelerin şikayetçilerin alacaklarına yetip yetmediğinin nazara alınması gerektiği, gerekçesiyle kararı bozmuş ve merci hakimliği de bu karara uymakla şikayetçiler bakımından ".. ancak şikayet tarihine kadar yapılan ödemelerin gözönüne alınması gerektiği.." yolunda usuli kazanılmış hak doğmuştur. Artık ne 12. Hukuk Dairesi, ne de Hukuk Genel kurulu bu usuli kazanılmış hakkı ihmal ve ihlal ederek, şikayetten sonra ödenen paraları da nazara alıp hüküm tesis edemez. Bu hem usuli kazanılmış hak müessesesine, hem de bu müesseseyi hukuken tescil etmiş olan Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararlarına aykırı olur. Nitekim Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu, 1957/13 Es., 59/5 K. sayılı ve 4.2.1959 günlü kararında, ".. temyizce bir kararın bozulması ve mahkemenin bozma kararına uyması halinde bozulan kararın bozma sebeplerinin şümulü dışında kalmış cihetlerinin kesinleşmiş sayılması, davaların uzamasını önlemek maksadıyle kabul edilmiş çok önemli bir usuli hükümdür..., .. bozma kararına mahkemece uyulmuş olması taraflardan birisi lehine usuli müktesep hak meydana getirirki, bu hakkı ne mahkeme, ne de temyiz mahkemesi halele uğratabilir.." demek suretiyle bu hususu açıkça belirtmiş bulunduğu gibi, yine Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu 1960/21 Es., 1960/9 K. sayılı ve 9.5.1960 günlü kararında da "bir mahkemenin temyiz Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince karar verme mükellefiyeti meydana gelir ve bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen esaslara aykırı bulunması usule uygun sayılamaz.., mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince muamele yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisi lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli müktesep hak yahut usule ait müktesep hak denilmektedir, gerçekten, mahkemenin doğru bularak uyduğu veyahut kanun gereğince uymak zorunda olduğu bozma kararı ile dava, usul ve kanuna uygun bir çığıra sokulmuş demektir. Buna aykırı karar verilmesi, usul ve kanuna uygunluktan uzaklaşılması manasına gelirki, böyle bir netice asla kabul edilemez. Bundan başka, mahkemenin bozma kararına uygun karar vermesine rağmen, Temyiz Dairesinin ilk bozmasıyla benimsenmiş olan kanuna veya usule ait hükümlere aykırı şekilde ikinci bir bozma kararı vermesi, usul hükümleriyle hedef tutulan istikrarı zedeler ve hatta kararlara karşı umumi güveni dahi sarsar", denilmek suretiyle yine usuli kazanılmış hakkın mahkeme ve Yargıtayı ne derece bağlayıcı olduğu belirgin bir biçimde açıklanmıştır (Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararları, Hukuk Bölümü, Cilt V, 1981, sh. 123-125-220-223).
O halde, 12. Hukuk Dairesinin mahkemece uyulan ilk bozma kararındaki "... sadece şikayet tarihine kadar masaya ödenmiş paraların nazara alınabileceği" hususu, şikayetçiler bakımınddan usuli kazanılmış hak olmuştur ve bu duruma göre, şikayet tarihine kadar masaya ödenen paralar şikayetçilerin alacağına yetmediği hususu sabit bulunduğuna nazaran, mercice ihalenin feshine ilişkin verilen kararın onanması ve binnetice karar düzeltme isteminin kabulü gerekirdi. Bu usuli kazanılmış hak karşısında, evvelce ilk bozmada incelenmiş ve kabul edilmemiş bulunan İİK. 134/5. maddesindeki menfaatin muhtel olması ilkesine dönülerek ve dayanılarak hüküm tesis edilemez.
Ayrıca bu hususun ön mesele addedilmiyerek diğer konulardan ayrı olarak önceden oylanmaması da, yukarıda anılan Yargıtay iç yönetmeliği hükmüne de aykırıdır.
2 - ŞEKİL İTİBARİYLE PAZARLIKLA SATIŞ GEÇERLİ MİDİR?
İİK.nunda pazarlıkta satışın ne şekilde yapılacağına dair bir hüküm mevcut değildir (İİK. md. 119, 224, 241). Taşınmaz mal satışına ilişkin 123 ve devamı maddelerinde ise pazarlıkla satıştan hiç bahsedilmemektedir. İflasa ait 224 ve 241. maddesinde ise, pazarlıkla satıştan söz edilmekte ise de, satışın şekline temas edilmemektedir.
İİK.nunda pazarlıkla satışın şekline ilişkin bir hüküm bulunmaması karşısında, pazarlıkla satışın normal bir satış gibi olduğunun kabulü noktasından hareketle, bu satışın Borçlar Kanununun hükümlerine göre yapılması gerektiğinin, yani BK.nun 213. maddesi hükmüne uygun bir biçimde resmi senetle yapılması lüzumunun kabulü gerekir. Sayın Prof. Baki Kuru, İflas ve Konkordato Hukuku, başlıkla eserinde (1971, sh. 324) ve dosyaya konulan 10.4.1980 günlü mütalaasında bu görüşü ileri sürdüğü gibi, 12. Hukuk Dairesi üyesi sayın Tahir Öğütçü de, İcra ve İflas Kanunu, eserinde (1977, sh. 1019) aynı görüşü paylaşmaktadır. Senai Olgaç da, aynı görüştedir (Senai Olgaç, İcra İflas, 1978, Cilt 2, sh. 1038).
Federal Mahkeme de "İflas masasına ait malların pazarlıkla satışı bir medeni hukuk sözleşmesidir. Bu satış taşınmaz mala ilişkinse bu satışın resmi senetle yapılması gerekir" demekte ve yukarıdaki görüşü benimsemektedir (JdT 1925 II 14; JdT 1975 II 91; JdT 1976 II 41).
Olayda ise, sadece iflas idaresinin bir tutanağı ile satış yapıldığı cihetle, ortada şekline uygun bir satış mevcut bulunmadığının kabulü ve bu kabule göre de ortada geçerli bir satış bulunmadığı benimsenerek bu hususun tesbiti ve bu tesbit yönünden şikayetçiler yararına hüküm tesisi gerekirdi.
3 - İKİNCİ ALACAKLILAR TOPLANTISINDAN ÖNCE TAŞINMAZ MALIN PAZARLIKLA SATIŞINA KARAR VERİLEBİLİR Mİ?
İİK.nun 237. maddesinden başlıyan ikinci alacaklılar toplanmasına ait hükümlerden 241/1. madde hükmüne göre, ikinci alacaklılar toplanmasına iştirak eden alacaklılar karar verirse pazarlıkla satış mümkün olabilmektedir. Bu hükümden anlaşılmaktadır ki, birinci alacaklılar toplanması, taşınmazların pazarlıkla satışına karar vermeye yetkili değildir. Bu yetki farkı, birinci alacaklılar toplanmasına alacaklılık iddiasında bulunan her alacaklının, ikinci alacaklılar toplanmasına ise sadece alacakları iflas idaresince kabul edilen alacaklıların iştirak etmesinden doğmaktadır. Nitekim İİK.nun 224/1 ve 229/2. maddeleri birlikte incelendikte, birinci alacaklılar toplanmasının ve iflas idaresinin ancak kıymeti düşecek yahut muhafazası masraflı olacak şeyler ile borsa veya piyasada fiatı bulunan esham ve eşyanın satışına karar verebileceği, sair malların (ki taşınmazlar da bunlara dahildir) ancak ikinci alacaklılar toplanmasından sonra satılabileceği açıkça anlaşılmaktadır. Yani taşınmaz mallar ancak ikinci alacaklılar toplanmasından sonra satılabileceği gibi, bunların pazarlıkla satışına da (İİK. md. 241/1) ancak ikinci alacaklılar toplanması karar verebilir (Prof. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 1974, sh. 384, 385; Prof. Baki Kuru, İflas ve Konkordato Hukuku, 1971, sh. 322-324; Prof. Necmettin Berkin, İflas Hukuku, 1972, sh. 361; Prof. İlhan Postacıoğlu, İflas Hukuku İlkeleri, 1978, sh. 57, 85; Dr. Ejder Yılmaz, İflas İdaresi, 1976, sh. 152; Senai Olgaç, İcra İflas, 1978, Cilt 2, sh. 1671, 1672; Tahir Öğütçü, İcra ve İflas Kanunu, 1977, Cilt 2, sh. 991).
O halde, ikinci alacaklılar toplantısından önce yapılan pazarlıkla taşınmaz satışı, yetkisiz alacaklılar toplanması tarafından verilen selahiyetle yapıldığı cihetle geçersizdir.
4 - TAKSİTLE SATIŞ VAR MIDIR?
9.6.1972 tarihinde fevkalade ismi altında usulsüz olarak yapılan toplantıda aynen şu karar alınmıştır (karar bent 2) "gayrimenkule 7.6.1972 tarihinde üç kişiden ibaret ehlivukuf heyeti tarafından takdir edilen on dört milyon lira kıymetin % 75'inin altına düşmemek kayıt ve şartiyle pazarlıkla satış yapılması için iflas idaresine tam yetki verilmesine, müşteriler arasında yapılan teklifleri, masanın menfaatine uygun bulduğu takdirde, beş seneyi geçmemek kayıt ve şartıyla teklif edilen bedelle taksitler halinde satış yapabilmesine.."
Görülmektedirki bu kararla iflas idaresinin sadece pazarlıkla satış yapabilmesine karar verilmiş, taksitle alım teklifi geldiği takdirde de 5 yılı geçmemek üzere bu taksitle satışı da kabul edebilmesine yetki tanınmıştır. Yani taksitle satış yapılması için bir karar mevcut değildir.
Alıcı (M.N.S.) 13.3.1973 tarihinde evvela 10,5 milyon lira teklif etmiş, iflas idaresi 11 milyondan aşağı satılamayacağını bildirmiş, bunun üzerine adı geçen alıcı "işbu kararı kabul ettiğini, gayrimenkul tesislerinin tamamına şamil olmak üzere 11 milyon liraya talip olduğunu.." bildirmiştir. Görülmektedir ki, alıcının taksitle satışa ilişkin bir talebi yoktur. Nitekim 13.3.1973 günlü tutanağın en sonunda iflas memuru, münadi, müşteri ve iflas idaresinin imzalarını taşıyan bölümünde aynen "gayrimenkul (65, 66, ve 67) parseller ve tesisler, alıcıların adına asaleten ve vekaleten 11 milyon liraya 9.6.1972 tarihli umumi heyet kararına uygun olarak (M.N.S.)'na ihale edilmiş bulunmakla işbu zabıt tanzim ve imza edildi" denilmektedir. Bu ihale kararında da, taksitle satışa ilişkin bir beyan yoktur. Sadece 9.6.1972 günlü alacaklılar toplantısı kararına bir yollama vardır ki, bu toplantıda da yukarıda açıklandığı üzere, sadece pazırlıkla satış yapılmasına dair karar olup, ancak alıcının teklifi üzerine taksitle satışa yetki verilmiştir. Taksitle satış teklifi olmayınca, alacaklılar toplantısı kararına gönderme yapmak sadece pazarlıkla satış yapıldığını belirtmeye matuf olabilir. O halde, taksitle alım-satım konusunda alıcı ve iflas idaresi arasında bir sözleşmenin varlığı da kabul edilemeyeceğinden, en fazla 20 gün süre içinde (İİK. 133/1) satış bedelinin ödenmesi gerekirdi. Bu ödeme yapılmayınca, İİK.nun 133/1. maddesi ve 23.3.1955 gün ve 955/1 esas, 1955/5 karar sayılı içtihadı birleştirme kararı gereğince, iflas idaresince satışın resen feshedilmesi gerekirdi. İflas idaresinin bunu yapmaması üzerine de mercice feshe karar verilmesi gerekmekte olup bu itibarla merci kararı yerindedir.
5 - TAKSİTLE SATIŞ MÜMKÜN MÜDÜR?
İİK.nun artırma ile satışa ilişkin 244. maddesinin yollamasıyle aynı kanunun 130 ve 133. maddeleri hükümleri de iflastaki açık artırma ile satışlara uygulanacaktır. Anılan 130. madde hükmüne göre satış peşin para ile yapılır. Ancak icra memuru (iflas idaresi) alıcıya 20 günü geçmemek üzere bir süre verebilir. Bu süre içinde para ödenmezse icra memuru (iflas idaresi) ihaleyi resen feshetmekle yükümlüdür (İİK. 133/1 ve 23.3.1955 tarih 1/5 sayılı İBK).
Artırma suretiyle satış ile pazarlıkla satış arasında sadece şekil ve formalite farkı vardır. Pazarlıkla satışa ait ayrı ve özel bir hüküm getirilmediğine göre, artırma suretiyle satışa ait diğer hükümlerin, bu arada peşin satışa ilişkin 130. madde hükmünün de, pazarlıkla satışa uygulanması gerekir. Esasen konu bir iflasın tasfiyesi olduğuna göre işin gereği de budur. Beş veya on sene sürecek bir iflas tasfiyesi düşünülemez.
Nitekim kanun koyucu da aynı şekilde düşünmüş ve İİK.nun 256. maddesinde "iflas açıldıktan 6 ay içinde tasfiye edilmek lazımdır" hükmünü getirerek, açıkça, taksitle satışı engellemiştir. Bu 6 aylık süre de esasen birinci ve ikinci alacaklılar toplantısı yapılması, alacakların sıra cetvelinin yazılması gibi işlemlere ait sürelerle dolmaktadır. Bu itibarla, bu madde hükmü de taksitle satışa cevaz vermemektedir. O halde, iflasta taksitle satışın mümkün olmadığının, pazarlıkla satışın dahi peşin para ile yapılması gerektiğinin (Prof. Baki Kuru, İflas ve Konkordato, 1974, sh. 324 ve ayrıca dosyadaki mütalaası; Tahir Öğütçü, İcra ve İflas Kanunu, 1977, Cilt 2, sh. 1019). para peşin veya 20 gün içinde ödenmeyince de satışın resen feshi gerektiğinin kabulü zorunludur. Sayın Tahir Öğütçü, anılan eserinde aynen "Pazarlıkla yapılan satışlarda satış bedelinin ne şekilde ödeneceği hususunda maddede bir kayıt bulunmamaktadır. Bu yüzden 130 ve 131. maddelerin kıyasen uygulanması gerekir. Bunun sonucu olarak da menkul satışlarında 7 gün, gayrımenkul satışlarında da 20 gün mehil verilebilmelidir.." demekte ve görüşümüzü paylaşmaktadır.
Görülmektedirki taksitle satış mümkün değildir. Paranın peşin veya en geç 20 gün içinde yatırılması lazımdır. Bu süre içinde satış bedeli yatırılmazsa ihalenin iflas idaresi tarafından resen feshi gerekir (İİK. md. 133 ve 23.3.1955 günlü İBK). O halde, mahkemenin ihalenin feshine ilişkin kararının onanması gerekirdi.
6 - İFLAS ALACAĞI İLE MASA ALACAĞI TAKAS EDİLEBİLİR Mİ?
Bir an için taksitle satışın mümkün olduğu kabul edilse dahi, bu halde de taksitlerin zamanında ödenmesi ve ödenmemesi halinde de, yine İİK.nun 133. maddesi hükmü ve 23.3.1955 günlü İBK. gereğince, ihalenin resen feshi gerekir.
Taksitler zamanında ödenmiş midir? İlk taksit bedeli alıcı (M.N.S.)'nun denizi doldurmak suretiyle müflisten alacaklı olduğu, iflas idaresince kabul edilen 1.811.000 liranın, satış bedelinin ilk taksidi ile takası sonucu ilk taksidin ödendiği kabul edilmiştir. Oysa, alıcı (M.N.S.)'in sözü edilen alacağı bir iflas alacağıdır, yani müflisin iflas etmesinden önce doğmuş bir alacaktır. İflas idaresinin sattığı taşınmaz mal bedeli ise masa alacağıdır. İflas idaresi, işbu iflas alacağı ile masa alacağının takasını kabul etmiştir. Oysa İİK. 200/2. maddesi "müflisin alacaklısı iflas açıldıktan sonra müflisin veya masanın borçlusu olursa" takas yapılamayacağını açıkça belirtmiştir. İflas idaresinin takası kabul etmesi, yasaya aykırı olmakla geçersizdir. O halde, ilk taksit henüz dahi ödenmiş değildir. Bu durumda, yine İİK.nun 133. maddesi ve İBK. gereğince, ihalenin feshi gerekirdi. Nitekim, bilirkişi olarak Prof. İlhan Postacıoğlu, Hayrettin Yılmaz ve Adil Zaloğlu tarafından verilen 12.12.1977 günlü raporda da taksitlerin zamanında ödenmediği saptanmış ve ihalenin feshi gerektiği belirtilmiştir.
Bu nedenlerle, taksitle satış mümkün olsa dahi, iflas alacağı ile masa alacağının takası mümkün bulunmadığından, yapılan takasın geçersiz sayılması gerekmekle ve bu halde de, taksitler zamanında ve tamamen ödenmemiş olacağından, ihalenin feshi kararı yerinde olmakla onanması gerekmektedir.
7 - ŞİKAYETÇİLERİN ALACAKLARI MASAYA YATIRILMIŞ OLSA DAHİ BU PARALAR ŞİKAYETÇİLERE ÖDENEBİLİR Mİ?
Şikayetçilerin tüm alacaklarının masaya, onlara ödenmek üzere yatırıldığı kabul edilse dahi bu ödeme yapılamaz. İİK.nun 206. maddesi adi ve rehinli alacakların sırasını göstermiştir. İİK.nun 207/2. maddesi de bir önceki sırada bulunan alacaklıların alacaklarını tamamen almadan sonraki sıradaki alacaklılara ödeme yapılmasını yasaklamıştır. İİK.nun 207/1. maddesine göre de her sıranın alacaklıları, aralarında eşit hakka sahiptirler, diğer bir deyimle masadaki para bu sıranın alacaklılarının tamamına yetmezse, bu alacaklılar garame suretiyle alacaklarının bir kısmını alabilirler.
Müşterilerin bir kısmının adi alacaklı oldukları ve İİK.nun 206. maddesinde gösterilen 6. sıraya dahil bulundukları anlaşılmaktadır. Önceki sıradaki alacaklıların alacaklarını tamamen alıp almadıkları ve masadaki paraların ön sıradaki bu alacaklıların alacağına yetip yetmediği, tam manasıyle araştırılmamıştır. Eğer önceki sıralardan alacağını almamış alacaklılar varsa, İİK.nun 207/2. maddesi hükmüne göre, son sıradaki şikayetçilere alacakları ödenemez.
Ayrıca, önceki sıralarda alacaklılar varken, şikayetçiler kendileri için masaya yatırıldığı bildirilen paraları, isteseler de çekemezler. İİK.nun 333. maddesi "her kim iflas bürosu veya idaresi yahut bir alacaklının veya alacaklılar toplanmasındaki mümessillerinin reyini yahut konkordatoya muvafakatını kazanmak için ona hususi bir menfaat temin veya vadederse, C. Savcılığınca yapılacak takibat üzerine, altı aydan üç seneye kadar hapsolunur. Kendisine menfaat temin veya vadettiren alacaklı veya mümessili de aynı ceza ile cezalandırılır" denilmektedir.
Olayda da, daha önceki sıraların alacaklıları dururken, sonraki sıradaki alacaklının alacağını tam alması ve bu suretle şikayetten vazgeçmesi yahut şikayet hakkının düşmesi, anılan madde hükmü gereğince, menfaat temin etme niteliğinde olup cezayı müstelzimdir. Hiçbir hukuk düzeni, şikayetçilerin hapsolunması sonucunu doğuracak bir işleme onları zorlayamaz. Bu nedenle esasen, müştekiler masaya kendileri için yatırılmış olduğu bildirilen paraları çekemezlerdi. Çekemeyeceklerine göre de alacakları baki kalmakta ve dolayısiyle de, İİK.nun 134/5. maddesinin şart koştuğu menfaatlerinin muhtel olması hali devam etmektedir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi ve Hukuk Genel Kurulunun çoğunluk görüşü şikayetçilerin alacaklarını masadan alabilecekleri ve, bunun sonucu olarak, menfaatlerinin halele uğramadığını kabul etmekle yanlışa düşmüşlerdir.
SONUÇ : Yukarıda geniş bir şekilde açıklamaya çalıştığımız neden ve gerekçelerle şikayetçilerin karar düzeltme isteklerinin kabulü ile ihalenin feshine ilişkin merci kararının onanması gerektiği kanaatiyle çoğunluk görüşüne karşıyım.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini