Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1982/301
K: 1984/619
T: 25.05.1984
DAVA : Taraflar arasındaki "ödence" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, (Zonguldak 2. İş Mahkemesi)nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 28.9.1979 gün ve 1976/391-892 sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 3.7.1980 gün ve 1980/6268-8265 sayılı ilamiyle; (muris Veysel sağlığında bir kısım maluliyeti için Zonguldak 1. İş Mahkemesi'nde 1972/680 esas nolu dosya ile dava açmış ve bu dava neticelendirilmiştir. O dosyadaki maluliyet oranı dışında bir maluliyet mevcut ise ancak bu kısım için tazminata karar vermek gerekirken, maluliyet oranının tamamı üzerinden hesaplama yapılması yasaya aykırıdır. 7/18320 sayılı Kararname ve 25 katsayı ile Sosyal Sigortalar gelirlerinde artma olmuştur. Bu hususunda sorularak zarar miktarından düşülmesi gerekir) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnmeyi kapsayan son hükmün süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü :
KARAR : Davacılar, (murisleri Veysel'in, davalıya ait kömür ocaklarında çalışmakta iken meslek hastalığına yakalandığını ve bu hastalık sonucu 7.5.1975 tarihinde vefat ettiğini, onun desteğinden yoksun kaldıklarını) ileri sürerek, maddi ve manevi tazminat istemişlerdir. Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almış; bu hüküm, davalının temyizi üzerine, özel dairenin yukarıya metni aynen alınan ilamiyle bozulmuştur. Ancak, mahkeme önceki kararında direnmiştir.
Bilindiği gibi, kural olarak, haksız eylem sonucu uğranılan zararın ödetilmesini istemek hakkı, doğrudan doğruya zarara uğrayana aittir. Bu nedenle, eylemden dolayısıyla zarar görmüş olanlar, tazminat isteyemezler. Ancak, ölüm halinde, ölenin desteğinden yoksun kalan kimselere, Borçlar Yasasının 45/2. maddesi hükmünce tanınmış olan tazminat istemek hakkı, az yukarıda anılan kuralın ayrık halini teşkil eder.
Gerçekten, Borçlar Yasasının 45/2. maddesi hükmüne göre, bir haksız eylem sonucu desteğini yitiren kimse, bu yüzden uğradığı zararın ödetilmesini dava edebilir. Bu destekten yoksun kalma tazminatı, desteğini yitiren kimse ile desteğin, yani ölenin, yaşamaları muhtemel süre içerisinde, ölen desteğin çalışarak sağlayabileceği gelir ve kazancından ayırmak suretiyle yapabileceği yardımın tutarının, peşin olarak ve toptan ödetilmesinden ibarettir. Çünkü, bu tazminat ile güdülen amaç, destek yaşamış olsa idi, yardım ettiği kimseye, yapabileceği yardım tutarını sağlamaktır. Bir başka anlatımla, desteğini yitiren kimsenin, ölümle sonuçlanan olaydan önceki sosyal ve ekonomik yaşam düzeyinin devamını sağlayacak bir paranın ödettirilmesidir. Böyle olunca da, zarar tutarının belirlenmesinde desteğin gelirinin saptanması büyük önem taşır.
Öte yandan, destekten yoksun kalma tazminatı, niteliği itibariyle, 3. kişilere, desteğin gelir ve yardımından yoksun kalmaları nedeniyle tanınmış, bağımsız bir hak olup, mirasçılık sıfatı ve miras hukuki ile bir ilgisi yoktur. Çünkü bu hak mirasçılık sıfatından değil, eylemli olarak destek olanın ölümü nedeniyle, onun gelir ve yardımından yoksun kalma ya da farazi destek olma olgusundan kaynaklanmaktadır. Görülüyor ki, Borçlar Yasasının 45. maddesinde sözü geçen destek kavramı, hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hasımlığa ve ne de yasanın nafakaya ilişkin hükümlerine dayanmaz. Bir kimseye, sadece eylemli ve düzenli olarak, geçimini kısmen veya tamamen sağlıyacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. O halde, destek sayılabilmek için bakımın (yardımın) eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterlidir (HGK. 21.4.1982 gün, 1979/4 -1528 E.412 K.). Şu kısa açıklamaların ışığı altında somut olay incelendikte;
Davacıların murisi ve desteği Veysel'in, davalı idareye ait kömür ocaklarında çalışmakta iken meslek hastalığına tutulduğu ve 26.1.1962 tarihinde % 10 maluliyet tesbit edildiği ve giderek artmak suretiyle % 74 oranına yükseldiği ve bu maluliyetli sebebiyle kendisine gelir bağlandığı tartışma konusu değildir. Keza, miras bırakanın sağlığında, işveren aleyhine açmış olduğu ve Zonguldak 1. İş Mahkemesi'nde görülen, 1972/680 esas sayılı dava sonunda, davacının, tutulduğu meslek hastalığı nedeniyle çalışma gücünü % 74 oranında kaybettiği gözetilerek, davalı işverenin tazminatla sorumlu tutulduğu yönünden de bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Temyiz incelemesine konu olan bu davada; mahkemece, hükme dayanak yapılan 27.6.1979 tarihli bilirkişi raporunda, destek Veysel'in, öldüğü tarihte, çalışma gücünün % 74'ünü kaybetmiş ve bunun karşılığını da, az yukarıda sözü edilen dava sonunda davalı işverenden almış bulunduğu; ölüm gününde, % 26 oranında çalışma gücü olan bir kimse olduğu, gözönünde tutulmamıştır. Oysa, desteğin gelirinin saptanmasında, onun öldüğü gündeki beden ve çalışma gücünün esas alınması gerekir. Çünkü, bir kimsenin çalışarak elde edebileceği kazanç, onun yaşı, mesleği, sağlık durumu ve beden gücü ile yakından ilgilidir.
Öte yandan, yukarıda da değinildiği üzere, destekten yoksun kalma tazminatı, mirasçılık sıfatından ayrı ve bağımsız bir hak olduğundan, desteğin, sağlığında, % 74 beden gücünün kaybına karşılık olarak işverenden almış olduğu tazminatın da bu davada hesab edilecek tazminat tutarından mahsup edilmesi (indirilmesi) düşünülemez.
O halde, mahkemece yapılacak iş; yeniden bir bilirkişi incelemesi yaptırmak suretiyle, desteğin ölüm gününde % 26 çalışma gücü bulunduğu gözetilerek, bu durumu ile, önceki kesinleşen ilamla yaşayacağı farz ve kabul edilen 1.7.1995 tarihine kadar elde edebileceği gelir esas alınarak, davacıların destekten yoksun kalma tazminatlarını yeniden hesaplatmak ve hasıl olacak sonuç uyarınca bir karar vermekten ibarettir.
O halde, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın verilen kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle, direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 25.5.1984 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini