 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1982/2-850
K: 1983/239
T: 16.03.1983
ÖZET: Bir hüküm Yargıtay'ca esasla ilgili olmasa bile herhangi bir sebepten bozulduğunda ortadan kalkmış demektir. Bu itibarla mahkemenin bozma ya uyduktan sonra verdiği kararın muhakkak surette önceki kararının bir benzeri olması gerektiği ileri sürülemez. Zira önceki hükmün esasla ilgili yönü kesinleşmiş değildir. Bir hüküm kesinleşmedikçe, bozma üzerine, bu hükümden dönmeyi önleyici bir usuli kuralı yoktur. Hüküm usuli bir nedenle bozulur ve mahkeme buna uyarsa, bağlılık sadece bozma ilamında gösterilen usul kuralı yönündendir. Esas hakkında verilmiş olan hükme bağlılıkda artık ortadan kalkar.
Reddi istenilen hakim, (gecikmesinde zarar umulan iş ve davalar dışında) red hakkında kesin karar verilinceye kadar o davaya bakamaz. Aksine hareket mutlak bir temyiz nedenidir. Acele işlemler dışında yapılan diğer mahkeme işlemleri geçersizdir.
(1086 s. HUMK m. 36)
(YİBK., 9.5.1960 gün ve 21/9 s.)
Taraflar arasındaki "kayıt tashihi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Ceyhan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi)'nce davanın reddine dair verilen 17.4.1981 gün ve 83-196 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından karar düzeltme yoluyla istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 28.12.198. gün ve 8410-8572 sayılı ilamıyla; (... direnme kararı verildikte sonra Hukuk Genel Kurulu bu kararı kaldırmadıkça Hakimin red dine ilişkin işlem sebebiyle geri çevrilen dosyada, ister ilk hükmi veren Hakim, isterse başka bir hakim tarafından direnmeden dönülmesi ve yeni hüküm verilmesi mümkün değildir. Yani, direnme kararı ile bir taraf yararına doğan usuli kazanılmış hakka dokunulamaz.
Hukuk Genel Kurulu direnme üzerine eski kararı bozmadıkçı ilk mahkeme Hakimi usuli sebeple geri gelen dosyayı ele alıp yen: hüküm veremez. Olayda, 2. Hukuk Dairesi'nce hüküm bozulmuş, mahkeme hakimi reddetmiş fakat red ile ilgili usul işlem: tamamlanmadan direnilmiştir. Bunun doğru olmadığı Hukuk Genel Kurulu'nca karara bağlanmıştır. Şu durumda, yeni Hakimin doğrudan doğruya dosyayı ele alıp yeni hüküm vermesi yanlış olup, yapılacak iş direnme doğrultusunda tekrar karar vermekten ibarettir. Direnme kararı verilmek üzere hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir
Temyiz eden: Davacı vekilleri.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süre sinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Taraflar arasındaki, "... nüfus kaydının düzeltilmesi" davası sonunda verilen ve (davanın kabulüne) ilişkin olan 8.10.1976 gün 414-584 sayılı ilk ıkarar, davalılar tarafından temyiz edilmiş ve özel dairenin 29.3.1977 gün ve 2550-2632 sayılı ilamıyla (Onanmış) is de, davalıların karar düzeltme yoluna başvurmaları üzerine, istem kabul edilmiş ve hüküm, özel dairenin 12.5.1977 gün ve 3585-4038 sayılı ilamıyla, (iddianın kanıtlanmamış olduğu) gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma ilamı üzerine, dosya yenilendikten sonra, 19.7.197' günlü ilk oturumda, davalı asıllar aynı tarihli dilekçeyle davaya bakan Hakimi reddetmişler; ret isteğine rağmen hakim davaya bakmakta devam etmiş ve ret isteğinin reddine ilişkin 19.7.197' gün ve 546 sayılı refik hakim kararının kesinleşmesini de beklemeksizin, yine aynı gün, (19.7.1977 gün ve 546430 sayılı karar önceki kararında direnmiştir.
Direnme kararı da, davalılar vekilinin temyizi üzerine, Hukuk Genel Kurulu'nun 30.5.1979 gün ve 1066-775 sayılı ilamıyla; (... reddi hakim talebinin reddi kararı kesinleşmeden önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu...) gerekçesiyle bozulmuştur.
Hukuk Genel Kurulu'nun bozma ilamından sonra yapılan yargılama sırasında Hakim değişmiş ve 8.2.1980 günlü 3. oturumda davalılar vekili, reddi hakim isteminin reddine ilişkin kararın temyizinden feragat ettiğini bildirmiş ve bu beyanını 25.3.1980 günlü oturumda da tekrarlamıştır.
Mahkemece, 8.4.1980 günlü oturumda özel daire ve Hukuk Genel Kurulu'nun bozma ilamlarına uyulmuş ve sonuç olarak da hükmüne uyulan özel daire bozma ilamında işaret edildiği gibi (davanın reddine) karar verilmiştir. (17.4.1981 gün ve 183-196 sayılı karar).
Davanın reddine ilişkin bu karar, davacı ile nüfus memuru tarafından temyiz edilmiş ve önce onanmış ise de davacının karar düzeltme isteği üzerine, özel dairenin yukarıya metni aynen alınan 28.12.1981 günlü ilamıyla bozulmuştur.
Bu bozma kararına karşı yerel mahkemenin direnme kararı özet olarak (... reddedilen Hakimin, bu konudaki istem hakkında refik hakimce verilen kararın kesinleşmesini beklemeksizin vermiş olduğu 19.7.1977 gün ve 546-430 sayılı direnme kararının yoklukla maltıl olduğu ve bu nedenle de usuli kazanılmış haktan söz edilemiyeceği...) gerekçesine dayanmaktadır.
Özel daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, usül hükümlerini ilgilendirmekte ve özellikle de olayda olduğu gibi, (davanın kabulüne) dair kararın bozulmasından sonra vaki reddi Hakim istemine rağmen, reddedilen Hakim tarafından verilen direnme kararının, (reddi Hakim isteminin reddine ilişkin merci kararı kesinleşmeden karar verilemeyeceği) gerekçesiyle bozulması üzerine, davaya bakan diğer Hakimin, önceki karar (direnme kararı) hilafına yeni bir karar verip veremiyeceği noktasında toplanmaktadır.
Görülüyor ki, burada çözümlenmesi gereken sorun, taraflardan birisi yararına verilen hüküm, Yargıtay'ca sair temyiz itirazları incelenmeden, esasla ilgili olmayan bir yönden bozulduktan ve mahkemece bu bozma ilamına uyulduktan sonra, önceki esas hükümden dönülüp dönülemiyeceğidir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 17.3.1965 gün ve 62/D-8 E., 111 K. sayılı ilamında da açıkça vurgulandığı üzere; bir hüküm, Yargıtay'ca esasla ilgili olmasa dahi, herhangi bir sebepten bozulduğu takdirde, ortadan kalmış demektir. Bu itibarla mahkemenin bozmaya uyduktan sonra verdiği kararın muhakkak surette önceki kararının bir benzeri olması gerektiği ileri sürülemez. Zira, önceki hükmün esasla ilgili yönü kesinleşmiş değildir. Bir hüküm kesinleşmedikçe, bozma üzerine, bu hükümden dönmeyi önleyici bir usul kuralı da yoktur. Hüküm usuli bir sebeple bozulur ve mahkeme buna uyarsa, bağlılık sadece bozma ilamında gösterilen usul kuralı yönündendir. Esas hakkında verilmiş olan hükme bağlılık da artık ortadan kalkar. Çünkü, bozmaya sebep teşkil eden usule aykırılık, esasa da etkili olacak kuvvette bir usuli eksikliktir (Saim Üstündağ - Medeni Yargılama Hukuku Cilt: 2, 3. Bası İstanbul, 1977 - sayfa: 82-83).
Hal böyle olunca, bu davada reddedilen Hakim tarafından verilmiş olan ilk direnme kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nca bozulmuş ve ortadan kalkmış bulunduğundan, mahkemenin, artık anılan direnme kararı doğrultusunda bir karar vermek zorunda olmadığı açıktır.
Kaldı ki, HUMK.nun 1711 sayılı Yasa ile değişik 36. maddesine göre, "reddi istenilen Hakim, (gecikmesinde zarar umulan iş ve davalar dışında) red hakkında kesin karar verilinceye kadar o davaya bakamaz". Aksine hareket, mutlak bir temyiz sebebi olup, hükmün yalnız bu nedenle bozulmasını gerektirir (HGK. 6.12.1972 gün ve 2/208-1326 s., HGK.nun 25.1.1967 gün ve T/1234-18 s. kararları). Yine aynı nedenle, acele işlemler dışında yapılan diğer mahkeme işlemleri geçersizdir (Baki Kuru - Hukuk Muhakemeleri Usulü 4. Baskı - Sayfa: 110).
Temyiz incelemesine konu olan bu davada da, davalılar tarafından reddi istenen hakim, bu konuda refik Hakimin vermiş olduğu karar henüz kesinleşmediği halde, davaya bakmaya devam etmiş ve eski kararında direnmiştir. Öyle ise, davanın kabulüne ilişkin olan 19.7.1977 gün ve 546-430 sayılı bu direnme kararı hukuken geçersizdir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da, (reddi hakim talebinin reddine ilişkin karar kesinleşmeden direnme kararı verilemeyeceği) gerekçesiyle bu hükmü bozmuştur. Hal böyle olunca, anılan direnme kararından önceki duruma dönülmüş olduğunun kabulü gerekir. O halde, davaya bakan hakim, özel dairenin 12.5.1977 gün ve 3585-4038 sayılı ilk bozma ilamına uymak veya eski hükümde direnme suretiyle bir karar oluşturmakta serbesttir. Olayda, mahkemece, 17.4.1981 gün ve 83-196 sayılı kararla bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verildiğine ve bu yolda karar oluşturulmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığına göre, yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz itirazları reddolunmalı ve hüküm onanmalıdır.
Sonuç : Temyiz itirazlarının reddiyle, yukarıda yazılı nedenlerle direnme kararının (ONANMASINA), gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 16.3.1983 gününde oyçokluğuyla karar verildi.