 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1982/1057
K: 1984/888
T: 31.10.1984
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, (Beyoğlu 1. Asliye Hukuk mahkemesi)'nce davanın reddine dair verilen 16.7.1981 gün ve 1980/358-1981/453 sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin 23.11.1981 gün ve 1981/6824-7474 sayılı ilamıyla:
Davacı, davalıların taşınmazını 13.8.1977'de komulaştırdığını; fakat davalıların bu yeri kiraya verip kira paraları aldıklarını bildirerek 15.8.1977-1.3.1978 arası için davalıların aldıkları 37.750 lirarın alınmasını istemiştir. (..Davalılar, tapu tescil işlemi yapılmadıkça davacının kira parasını isteyemeyeceğini savunmuşlar ve mahkemece savunma doğrultusunda tescilin istenen dönemden sonra yapıldığı belirlenerek dava reddedilmiştir.
Gerçekten, taşınmazlarda mülkiyet, kural olarak resmi akitle (tescil ve ferağ yoluyla) aktarılır. Ancak, bu kuralın, ilam cebri ve işgal gibi istisnaları vardır. Anılan biçimlerde, mülkiyet, tescilden önce geçer. MK.nun 633. maddesi gereğince, kamulaştırma da bu istisnalardan biridir. Şu duruma göre kamulaştırma, tescile gereksinim göstermeyen mülkiyet aktarma nedenlerinden biri olmaktadır. Somut olayda kamulaştırma, 13.8.1977'de kesinleşmiştir. Davacının istediği kira parası ise bu sonraki dönemi kapsamına almaktadır. Öyleyse, davalılar, aldıkları kira parasıyla sorumlu tutulmalıdırlar. Yerel mahkemece tersine düşünceyle verilen karar, MK.nun 633. maddesine aykırıdır..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı.
Hukuk Genel kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı idare vekili kamulaştırılan taşınmaz malın kamulaştırma işleminin kesinleşme gününden sonra davalı olan önceki malik tarafından toplanan kira paralarının davalıdan alınmasını istemiş, mahkeme kamulaştırılan taşınmazın kira paralarının tescil tarihine kadar önceki malike, tescilden sonra ise idareye ait olduğu, olayda davaya konu kira paralarının tescilden önceki döneme ait bulunduğu gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Özel Daire kamulaştırma işleminin 13.8.1977'de kesinleştiği, MK.nun 633. maddeleri uyarınca mülkiyetin tescilden önce idareye geçtiği, kira paralarının da 13.8.1977'den sonraya ait bulunduğu, bu durum karşısında davanın kabulü gerektiği nedeni ile kararı bozmuş, mahkeme direnmiştir.
Gerçekten MK.nun 633. maddesi hükmünce "gayrimenkul mülkiyetini iktisap için tapu siciline kayıt şarttır. Bununla beraber işgal, miras, istimlak, cebri tarikleriyle veya mahkeme ilamıyla bir gayrimenkulü iktasap eden kimse tescilden önce ona malik olur. Görülüyor ki kamulaştırma halinde mülkiyetin tescilden önce idareye geçmesi yasa gereğidir. Bunun yanında Türkiye Cumhuriyeti Anayasası herkesin mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğunu hükme bağlayıp bu hakların ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanacağını öngördükten sonra kamu yararı amacıyla kamulaştırmaya cevaz vermiş fakat kamulaştırmayı, karşılığının peşin ödenmesi koşuluna bağlı tutmuştur. Hal böyle olunca MK.nun 633. maddesindeki "tescilden önce mülkiyetin idareye geçmesi" kuralını Anayasa'nın mülkiyet ve kamulaştırmaya egemen bulunan ilkelerinin ışığı altında yorumlanması gerekir; bunun sonucu olarak MK.nun 633. maddesi uyarınca mülkiyet her ne kadar idareye tescilden önce geçerse de bu geçiş ancak kamulaştırma karşılığının ödenmesi veya malikin emrine depo edilmesi tarihinde gerçekleşir. O halde mahkemece bedelin ödendiği veya malik emrine depo edildiği tarih araştırılarak bu tarihten sonraki kira paralarının tahsiline karar verilmek gerekirken, yazılı şekilde direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacının temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine,31.10.1984 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davalının tapu ile malik olduğu taşınmaz davacı idare tarafından 11.5.1976 tarihinde vergi değeri üzerinden kamulaştırılmış, davalı kamulaştırma kararına karşı Danıştay'da ve kamulaştırma bedeline karşı Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmıştır. Bu davalar devam ederken idare 14.12.1976 tarihinde taşınmazın vergi değeri olan 35.000 lirayı kamulaştırma bedeli olarak davalıya ödemiş, ancak idare bu tarihte taşınmaza henüz elkoymadığından davalı taşınmazdan yararlanmaya devam etmemiştir. Danıştay'daki iptal davası 13.8.1977 tarihinde reddedildikten sonra idare 17.4.1978 tarihinde 6830 sayılı İstimlak Kanununun 16. maddesi hükmüne dayanarak taşınmaza acele elkoyma yoluna başvurmuş ve tapu kaydına istimlak şerhini koydurmuştur. Bundan sonra davacı idare açtığı bu dava ile 15.8.1977 gününden 1.3.1978 lira kira bedelini haksız iktisap hükümleri uyarınca talep etmiştir. Bu arada tezyidi bedel davası 1979 yılında sonuçlanmış ve kamulaştırma bedeli 150.000 liraya çıkartılarak davalıya ödenmiştir.
Mahkemece, davalının kira paralarını tahsil ettiği tarihde taşınmaza idarece henüz elkonulmadığı ve tapu kaydı dahil davalı üzerinde bulunduğu, bu nedenle davalının yararlanmasının haksız sayılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacının temyizi üzerine, 13. Hukuk Dairesi'nce MK.nun 633. maddesi uyarınca mülkiyetin kamulaştırma yolu ile idareye geçtiği gerekçesiyle karar bozulmuştur. Mahkeme eski gerekçelerle kararında direnmiştir.
Yukarıdaki açıklamalara göre bu davada çözümlenmesi gereken hukuksal sorunlar; tezyidi bedel davası devam ederken idarenin takdir edilen kamulaştırma bedelini yatırarak mülkiyet hakkına iktisap edip edemeyeceği ve olayda sadece vergi değerini yatıran idarenin, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararına rağmen mülkiyet hakkını iktisap etmiş olup olmadığıdır.
MK.nun 633. maddesinde, kamulaştırma yolu ile iktisap olunan taşınmazın mülkiyetinin tapuya tescilden önce idareye geçeceği kabul edilmiş, ancak 643. maddesinde kamulaştırma halinde mülkiyetin hangi anda sona ereceğinin özel kanuna göre tayin edileceği belirtilmiştir. İncelediğimiz olayda kamulaştırma işlemi 6830 sayılı İstimlak Kanunu hükümlerine göre yapılmıştır. Bu kanunda kamulaştırmanın hangi aşamasında mülkiyetin idareye geçeceğine dair açık bir hüküm yer almamıştır. Bu konuda muhtelif görüşler ileri sürülmüş ise de öğretide ve uygulamada kamulaştırma kararının kesinleşmesi ve takdir edilen bedelin ödenmesi veya yatırılması anında mülkiyetin idareye geçeceği genel olarak kabul edilmiştir. Bu görüşü olayımıza uygulayacak olursak, idare takdir edilen bedeli 14.12.1976 tarihinde ödediğine, kamulaştırma kararı da 13.8.1977 tarihinde kesinleştiğine göre mülkiyet hakkının bu tarihte idareye geçtiği ileri sürülebilir.
Ne varki gerek Anayasa'da gerekse 6830 sayılı İstimlak Kanununda yukarıdaki görüşü destekleyen herhangi bir hüküm bulmak mümkün değildir. 6830 sayılı Kanunun kabul edildiği 1956 yılında yürürlükte bulunan 1924 Anayasası'nın 74, daha sonra kabul edilen 1961 Anayasasının 38 ve halen yürürlükte bulunan 1982 Anayasasının 46. maddelerinde özel mülkiyet konusu taşınmazların karşılıkları peşin ödenmek şartıyla kamulaştırılabileceği kabul edilmiştir. Buradaki "karşılık" sözünden gerçek karşılığın kastedildiği kuşkusuzdur (Bkz. 12.10.1976 günlü, E. 1976/26, K. 1976/47 sayılı Anayasa Mahkemesi Kararı; 17.3.1977 günlü, 15881 sayılı Resmi Gazete).
6830 sayılı İstimlak Kanununda tezyidi bedel davası devam ederken takdir edilen bedeli yatırılması ile mülkiyetin kendiliğinden idareye geçeceğini gösteren herhangi bir hüküm yer almamıştır. Kanunun 17. maddesinde taşınmazın idare adına tescili kamulaştırma kararının ve kamulaştırma bedelinin kesinleşmesi şartına bağlanmıştır. Taşınmazın hemen kamu hizmetine tahsis edilmesi zorunlu görülen hallerde takdir edilen bedelin yatırılarak taşınmaza idarece elkonulabileceğine dair 16. madde hükmü mülkiyet hakkının idareye geçtiğini göstermemektedir. İdare 21. maddeye göre tezyidi bedel davası devam ederken kamulaştırmadan tek taraflı olarak vazgeçebilir. Bu hükümler karşısında kamulaştırma bedeli kesinleşmesinden ve taşınmaza idarece elkonulmadan önce malikin taşınmazdan yararlanmasının haksız olduğu ileri sürülemez. Kamulaştırma işlemi kesinleşinceye kadar malik taşınmazından yararlanabilir. İdare sadece gerekli gördüğü takdirde takdir edilen bedeli yatırarak taşınmaza elkoyabilir. Elkonuluncaya kadar malikten ecrimisil veya kira bedeli olarak herhangi bir tazminat talep edilemez.
Öte yandan, kamulaştırmanın yapıldığı tarihde yürürlükte bulunan 1961 Anayasası'nın 38. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarındaki kamulaştırma karşılığının malikin bildireceği vergi değerini geçemeyeceğine ilişkin hükümler Anayasa Mahkemesi'nin 12.10.1976 günlü, E. 1976/38, K. 1976/46 sayılı karariyle iptal edilerek iptal kararının yayımlandığı 20.1.1977 tarihinde yürürlükten kalkmıştır. Bu tarihde olayımızdaki kamulaştırma kararı henüz kesinleşmediği için mülkiyet idareye geçmemiş idi. Danıştay'daki iptal davasının reddedildiği 13.8.1977 tarihinde ise henüz tezyidi bedel davası devam ediyordu ve davalıya ödenmiş olan vergi değerinin Anayasal dayanağı ortadan kalkmıştı. Bu durumda anılan tarihde mülkiyet hakkının idareye geçtiğini kabul etmek mümkün değildir. Davalıya ödenen vergi değerini komisyonun takdir ettiği gerçek bir bedel saymaya da olanak yoktur. Çünkü komisyon taşınmazın gerçek bedelini takdir etmiş değildir. Böyle olunca yukarıdaki görüşe göre de mülkiyetin idareye geçtiği söylenemez.
Açıklanan gerekçelerle direnme kararının onanması görüşünde olduğumdan bozma kararına katılamıyorum.