 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1982/545
K: 1983/70
T: 21.02.1983
DAVA : 6136 sayılı Yasaya aykırı davranıştan sanık Refik'in hükümlülüğüne dair (Sarıkamış Asliye Ceza Mahkemesi)'nden verilen 15.6.1982 gün ve 156/134 sayılı hüküm, sanık vekilinin temyizi üzerine; Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nce incelenerek 11.11.1982 gün ve 3959/4624 sayılı ilam ile bozulmasına karar verilmiştir.
Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, CMUK.nun 322. maddesi uyarınca özel dairenin bozma kararına itiraz etmesi, bozma kararının kaldırılması ve hükmün onanması istemini bildiren 20.12.1982 gün ve 192 sayılı itiraznamesiyle dosyanın 1. Başkanlığa gönderilmesi üzerine; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 6136 sayılı Yasaya aykırı davranışta bulunmaktan sanık Refik'in, anılan Yasanın 15/1, 647 sayılı Yasanın 4/1. maddeleri uyarınca hükümlülüğne ilişkin karar, sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine 8. Ceza Dairesi'nce incelenerek; (Savunmaya ve 6136 sayılı Yasanın 2478 sayılı Yasa ile değişik 11. maddesinin ikinci fıkrası ile buna ilişkin olarak 28 Şubat 1982 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren Yönetmeliğin 15. maddesinin ikinci fıkrası hükmüne göre sanığın eyleminin suç oluşturup oluşturmayacağı araştırılıp tartışılmadan yazılı olduğu biçimde hükümlülük kararı verilmesi, yasaya aykırıdır) biçimindeki gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma kararına karşı itiraz yoluna başvuran C. Başsavcılığı; 8. Ceza Dairesi'nin 11.11.1982 gün ve 3959/4624 sayılı bu kararı yasaya uygun bulunmadığından süresinde itiraz etmek zorunluluğu doğmuştur.
14.9.1980 tarihinde sanığın evinde yapılan aramada bir kılıç bulunmuş, sanık alınan savunmalarında suç konusu kılıcın babasından kendisine kaldığını, 200 yıl öncesinden beri evlerinde durduğunu ve antika olduğunu ileri sürmüştür.
Sanığımız, 6136 sayılı Yasa kapsamına girdiği Adli Tıp Raporu ile tesbit edilen bu kılıcı ruhsatsız olarak evinde bulundurmaktadır.
Özel dairenin bozma kararına dayanak yaptığı, 6136 sayılı Yasanın 2478 sayılı Yasa ile değişik 11. maddesinin 1. fıkrasında, "hatıra teşkil eden veya antika olan ateşli silahlarla bıçakların bulundurulmasına izin verilmesi zorunludur." hükmü yer almakta, ikinci fıkrasında ise, "ancak, görevleri nedeniyle Devletce verilen veya kendilerince bu amaçla temin edilen ve bu görevleri sona erdikten sonra meskenlerinde kalan veya kanuni yakınlarına intikal eden kılıç, meç ve benzeri aletler için izin belgesi aranmaz" denmekte, 28 Şubat 1982 Tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan yönetmeliğin 15. maddesinde de aynı hükümler tekrarlanmaktadır.
Olayımızda, üzerinde durulması gereken iki husus vardır. Bunlardan birincisi, kılıcın gerçekten hatıra veya antika olup olmadığı; ikincisi ise, hatıra ve antika lsa, dahi sanığın bunu ruhsatsız bulundurmasının suç teşkil edip etmeyeceğidir.
Hangi silahın hatıra silah sayılacağı, yukarıda belirtilen yönetmeliğin 16. maddesinde açıklanmıştır. Köyde yaşayan sade bir vatandaş olan sanığımızın durumu bu maddede sayılan hallerin hiçbirine uymadığı için suç konusu kılıç, yasal olarak hatıra kabul edilemez. Aynı yönetmeliğin 17. maddesinde ise, ".. silahların antika olup olmadığı, Emniyet Genel Müdürlüğü Polis Laboatuvarlarınca tesbit edilir. Antika silahlar ancak bu tesbitten sonra belgeye bağlanır" hükmünü ihtiva etmektedir. Böyle bir laboratuvar incelemesinden geçirilmeyen suça konu kılıcı antika olarak kabul etmek de mümkün değildir.
Bir an için suç konusu kılıcın hatır veya antika olduğu kabul edilse, dahi, sanığımız 6136 sayılı Yasanın 2478 sayılı Yasa ile değişik 11. maddesinin ikinci fıkrasındaki istisnai hükümden faydalanamaz. Zira sözü edilen fıkra hükmünden yararlanıp izin belgesi almadan kılıcı bulundurabilmesi için, bu kılıcın görevi nedeniyle Devletçe verilmesi veya kendisi tarafından bu amaçla temin edilmesi ve görevi sona erdikten sonra meskeninde kalması veya kanuni yakınlarından intikal etmiş olması gerekir. Yukarıda özel durumu açıklanan ve suç tarihinde 44 yaşında olan sanığın bu yolda bir savunması bulunmadığı gibi böyle bir tesbit de yapılmış değildir.
Bu durumda, kılıcın babasından hatıra kaldığını ve antika olduğunu ileri süre sanığın bunu evinde bulundurabilmesi için kılıcın durumunu yönetmelikte yazılı esaslara uygun olarak belgelemesi ve bundan sonra izin (ruhsat) alması gerekir. Sanığın durumu Yasanın 11. maddesinin 2. fıkrasına uymadığı için ancak izin alarak bulundurma eylemini yasal hale getirebilir. Aksi halde fiili suç teşkil eder. Sanık, ruhsat olmadan kılıcı evinde bulundurmakla 6136 sayılı Yasaya aykırı davranmıştr.." gerekçesiyle Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmnün onanmasına karar verilmesini istemiştir.
6136 sayılı Yasanın hatıra teşkil eden veya antika olan ateşli silahlarla bıçakların bulundurulmasına izin verilmesi zorunluluğundan söz eden 11. maddesine, 2313 sayılı Yasa ile eklenen ikinci fıkra ile (görev nedeniyle Devletçe verilen veya kendilerince bu amaçla temin edilen ve bu görevleri sona erdikten sonra meskenlerinde kalan veya kanuni yakınlarına intikal eden kılıç, meç ve benzeri aletler için bulundurma izin belgesi aranmaz) hükmü ile hatıra ve antika nitelikleri yanında üçüncü bir özel edinim koşulu ile izin ve ruhsat alma zorunluluğu kaldırılmış, ancak ateşli silahlar bu hüküm dşında tutulmuştur.
11. maddede 2478 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikte ise hatıra, antika ve görev nedeniyle edinilen ateşli silahlar ile bıçak ve benzerleri konusunda tanımlamalar yapılarak ayrıntılı bir düzenlemeye gidilmiş ve bu düzenleme doğrultusunda çıkartılan 15.1.1982 gün ve 8/4182 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulup 28 Şubat 1982 Tarihli 17619 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan Yönetmeliğin 15, 16 ve 17. maddelerinde yasanın 11. maddesinin uygulama biçimine açıklık getirilmiştir. Gerek yasa ve gerekse yönetmelik hükümlerine göre hatıra ve antika olan silahlar açısından yönetim izin vermek zorundadır. Görev nedeniyle edinilen bıçak ve benzerleri için ise izin ve ruhsata da gerek olmadığı yukarıda vurgulanmıştır.
Sanık, soruşturmanın tüm evlerinde 14.9.1980 günü, evinde yapılan aramada duvarda asılı olarak bulunan kılıcın ikiyüz yıldan bu yana ailede olduğunu ve kendisine de babasından kaldığını ve antika olduğunu savunmuştur.
Bu savunmaya göre mahkemece görüşü sorulan Adli Tıp Kurulu Fizik Tetkikler Şubesi'nin 4 Şubat 1981 tarihli raporunda : (Kılıç'ın nitelik olarak 6136 sayılı Yasa sayılanlardan olduğu, ancak antika ve hatıra olup olmadığı konusunda teknik görüş belirtilemeyeceğine) işaret edilmiştir. Emniyet Genel Müdürlüğü Polis Laboratuvarları Daire Başkanlığı kiriminalistik uzmanlarından mahkemece oluşturulan 3 kişilik bilirkişi kurulunun 15.9.1981 tarihli raporunda ise, (kılıcın, tip ve niteliği itibarıyla eski tip bir kılıç olduğu, eskiden kaldığı, değerli ve belirli bir özelliği bulunduğu, benzerlerine az rastlanan ve artık imal edilmeyen, antika olarak kabulü gereken bir silah) sayılacağı belirtilmiştir. Mahkemece üçüncü kez ve Topkapı Sarayı Müzesi uzmanlarından oluşturulan üç kişilik bilirkişi kurulunun, 13.5.1982 tarihli raporunda ise : (Kılıcın, antika değer taşımadığı, müzelik evsafta ve kolleksiyon tamamlayıcı mahiyette bulunmadığuı, 1710 sayılı Yasaya göre eski eser sayılmayacağı) açıklanmıştır.
Adli Tıp Kurulu Fizik Tetkikler Şubesi'nin kendi uzmanlık, alanındaki raporu ayrık tutulursa, diğer iki rapor arasındaki açık, çelişki belirgin ve göze çarpıcıdır. Yukarıda sözü edilen yönetmeliğin 17. maddesi (antika) niteliğinin Emniyet Genel Müdürlüğü Laboratuarlarınca saptanmasını öngörmektedir. 15.9.1981 tarihli rapor, düzenleyenlerin görevleri açısından yeterli sayılmalıdır. Aksi düşünülse bile bilirkişi kurallarının raporları arasındaki açık çelişki, karşısında; sanığın bu durumu yetkililerden daha iyi bilmesine olanak bulunamayacağı gibi kılıcın görev nedeniyle edinilmek suretiyle sanığa intikalinde izin aranmayacağına, antika oluşturan silahlar için başvuru durumunda izin vermek zorunluluğu bulunmasına ve bunun içinde gerek yasa ve gerekse yönetmelikte açık bir süre belirtilmemiş olmasına göre, sanığın kastı açısından eyleminin suç oluşturup oluşturmayacağı araştırılıp tartışılmadan karar verilmesi, usul ve yasa hükümlerine aykırı sayılmalıdır.
Bu itibarla itirazın reddine karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, C. Başsavcılığı'nın 20.12.1982 gün ve 192 sayılı itiraz yazısındaki isteminin (REDDİNE), 21.2.1983 gününde oybirliğiyle karar verildi.