 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1982/524
K: 1983/99
T: 07.03.1983
DAVA : Meskun mahalde dinamit patlatmak ve 6136 sayılı Kanununamuhalefetten sanık Mustafa'nın beraatine dair Dereli Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 5.5.1982 gün ve 41 - 63 sayılı hüküm, Üst C.Savcısının temyizi üzerine Yargıtay 8. Ceza Dairesince incelenerek 25.11.1982 gün ve 3682-4932 sayılı ilam ile bozulmasına karar verilmiştir.
C.Başsavcılığının CMUK.nun 322. maddesi uyarınca özel dairenin bozma kararına itiraz etmesi, bozma kararının kaldırılması ve hükmün onanması istemini bildiren 13.12.1982 gün ve 183 sayılı itiraznamesiyle, dosyanın 1. Başkanlığa gönderilmesi üzerine; Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Meskün mahalde dinamit patlatmak ve ruhsatsız silah taşımak suçlarından sanık Mustafa'nın her iki suçtan delil yetersizliği ile beraatine dair Dereli Asliye Ceza Mahkemesinden verilen hükmü, üst, C.Savcısının temyizi üzerine inceleyen Özel Daire : "TCK.nun 2245 sayılı yasa ile değişik 264. maddesinin 6. fıkrasındaki yaptırımı (5 yıldan aşağı olmamak üzere hapis) olarak belirlemiş olmasına göre; hapis cezasının yukarı sınırı, TCK.nun 15. maddesinin ilk fıkrasına göre saptanmış sayılacağı gibi, maddenin tüm fıkraları arasındaki önem sıralamasına göre de hapis cezasının 5 - 20 yıl arasında bir yaptırımı gerektireceğine ve CMUK.nun 421. maddesinin 2248 sayılı yasa ile değişik biçimli karşısında 10 yıldan fazla hapis cezasını gerektiren cürümlerin ağır cezalık işlerden sayılmış olması nedeniyle görev yönü düşünülmeden hüküm kurulması" isabetsizliği ile bozulmasına oyçokluğu ile karar vermiş;
Çoğunluk görüşüne katılmayan üyeler İ.Oğuz-M.Aksoy "TCK.nun 15/1. maddesine göre; hapis cezası 7 günden 20 seneye kadardır. Kanunda açıklanmayan yerlerde üst sınır 5 senedir. Bu madde yürürlükte olduğu gibi 2245 sayılı kanunla yapılan değişiklikte TCK.nun 264/6 fıkrada yazılı eylemlerin cezası, eylemleri daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde 5 yıldan az olmamak üzere hapis ve 10.000 liradan az olmamak üzere ağır para cezası ile cezalandırılmak şeklinde ifade edilmesi yukarıda yazılı 15/1. maddede belirtilen sınırı aşmaya imkan vermez. Yasa koyucu, cezanın alt sınırı ile üst sınırını birleştirmiş bulunmaktadır. CMUK.nun 421. maddesi 10 seneden fazla hapis cezasını gerektiren suçlara ağır ceza mahkemesinde bakılacağını belirttiğine göre; TCK.nun 264/6. ve 7. fıkralarında yazılı suçlara Asliye Ceza Mahkemesinde bakılmalıdır" gerekçesine dayanmışlardır.
Özel Dairenin kararına karşı itiraz yoluna başvuran C.Başsavcılığı : Dairenin azınlıkta kalan üyelerinin görüşü doğrultusundaki gerekçelerle Özel Daire Kararının kaldırılmasını ve hükmün onanmasını istemiştir.
Dosyaya ve delillere göre :
Sanık Mustafa'nın aralarında husumet bulunan müşteki Zeynep'in evi yakınında olay gecesi dinamit patlattığı ve oradan ayrılıp gitmekte iken tanıkların yanında ruhsatsız tabancası ile havaya ateş ettiği iddia olunarak hakkında Asliye Ceza Mahkemesinde TCK.nun 264/6 ve 6136 sayılı kanunun değişik 13/1 maddelerine muhalefet suçundan dava açıldığı, Özel Daire ile C.Başsavcılığı arasında uyuşmazlığın TCK.nun 264/6. maddesindeki hapis cezasının üst sınırı ile buna bağlı olarak görevli mahkemeyi belirlemekte oluştuğu görülmüştür.
Dosyaya göre suç tarihi 12.5.1980'dir. Sanık hakkında meskün yerde dinamit patlatmak suçunu tatbik olunacak kanun maddesi, TCK.nun 2245 sayılı kanun ile değişik 264/6. maddesidir.
Bahsi geçen maddenin 6. fıkrasındaki hapis cezasının; TCK.nun 15/1. maddesi karşısında azami haddinin mevcut olup olmadığını belirlemek için, bu maddede yapılan değişiklikleri ve gerekçelerini çok önceye gitmeksizin gözden geçirmekte yarar bulunmaktadır.
TCK.nun 264. maddesinin 6. fıkrası; 28.9.1971 tarihinde kabul olunarak, Resmi Gazete'nin 3 Ekim 1971 gün ve 13975 sayılı nüshasında yayınlanarak yürürlüğe giren 1490 sayılı kanun ile maddeye ilave olunmuştur. Bundan önce; 264. maddede 6. fıkraya muadil bir düzenleme mevcut bulunmamaktadır. 1490 sayılı kanun ile TCK.nun bazı maddeleri değiştirilip bazı maddelere ilaveler yapılırken; 264. maddede yeniden düzenlenmiştir. Buna göre TCK.nun 264. maddesi şöyledir :
Madde 264 : " Her kim, ait olduğu merciden ruhsat almaksızın dinamit veya bomba veya buna benzer yıkıcı veya öldürücü alet veya barut ve sair ateşli ecza yapar veya bunları yabancı memleketten Türkiye'ye sokar veya sokulmaya vasıta olur veya memleket içinde bir yerden diğer yere götürür veya yollar veya götürmeye bilerek tavassut ederse 3 seneden 5 seneye kadar hapsolunur ve kendisinden 1000 liradan 10.000 liraya kadar ağır para cezası alınır.
1. fıkradaki fiilleri ika etmek maksadıyla teşekkül vücuda getirinlerle idare edenler veya teşekküle mensup olanlar tarafından sözü geçen fıkrada yazılı suçlar işlenirse failler hakkında 7 seneden 15 seneye kadar ağır hapis cezası hükmolunur.
2. fıkradaki hal dışında iki veya daha fazla kimselerin toplu olarak 1. fıkrada yazılı suçları işlemeleri halinde 5 seneden 10 seneye kadar ağır hapis cezası hükmolunur.
1. fıkrada yazılı fiilleri ika etmek maksadıyla iki veya daha fazla kimselerin evvelden anlaşıp birleşmeleri teşekkül sayılır.
Ruhsatsız bu gibi şeyleri taşıyanlar veya bulunduranlar veya satanlar veya satlığa çıkaranlar veya alanlar 1 seneden 2 seneye kadar hapis, 500 liradan 2.000 liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır.
1. fıkrada yazılı şeyleri meskun bir mahalde veya civarında yahut umumun gelip geçeceği yerde ateşleyeneler veya patlatanlar yahut bırakanlar, fiilleri daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde iki seneden aşağı olmamak üzere hapis cezası ile cezalandırılırlar".
1490 sayılı Kanunun Hükümet gerekçesinde 264. maddesinin 6. fıkrasının bir gerekçesi gösterilmemiş yalnız teklifte cezanın bir seneden başlayacağı ifade olunmuştur. Ancak, Adalet Komisyonu bu fıkraya giren suçların vahametini gözönünde tutarak hapis cezasının alt sınırını yükselterek kanunda yazılı olduğu gibi belirlemiştir. Hükümet gerekçesinde 1490 sayılı Kanunun genel gerekçesi ifade edilirken; Yurdumuzda huzur ve sükunu güvenlik ve asayişi bozan, geçici de olsa bir kısım kamu hizmetlerinin yerine getirilmesini engelleyen bazı eylemlerin önlenmesini ve kısa zamanda tamamlanması gereken bazı eksikliklerin giderilmesini temin etmek;Kanunun tümü ele alınarak yapılan hazırlık çalışmalarının yürütüldüğü sürede mevcut boşluk ve eksikliklerden faydalanılmak ve bazı suçlar hakkında yürürlükte bulunan müeyyidelerin yetersizliğinden cesaret alınmak suretiyle işlenen suçların müeyyidelerinin güçlendirilip zamanın ihtiyaçlarına uygun hale getirilmesi amacının güdüldüğü belirtilmiştir.
1971 yılında yapılan bu değişikliğe rağmen aradan 8 yıl gibi bir süre dolmadan TCK.nun bazı hükümleri ile özellikle şiddet eylemleri ile ilgili hükümlerin yeniden düzenlenmesi gereğini duyan Hükümet, hazırlayıp Meclise sunduğu 2245 sayılı kanun hakkında : (....Toplum içinde yaşamak, insanlar için en doğal bir olgu ve kaçınılmaz bir zorunluluktur. Toplumsal huzuru ve bireylerin güven içinde yaşamalarını sağlamak da devletin en başta gelen ödevlerinden biridir. Devlet, bu ödevini yerine getirmek üzere çeşitli kurallar koyma yetkisine sahiptir. Konulan statik kurallar, geçen zaman süresi içinde niteliği gereği dinamik bir yapıya sahip olan toplumun, duyduğu gereksinimleri karşılayamaz hale gelmektedir. Bu nedenledir ki, devletin zaman zaman daha önce koymuş olduğu kuralları gözden geçirmesi ve yeni düzenlemeler yapması gerekmektedir.
Çeşitli toplumlarda olduğu gibi Türk Toplumunda da görülen Sosyal Siyasal ve Ekonomik gelişmelerle, hızlı nüfus artışı ve kentleşme süreci, suç ve suçluların artmasının başlıca etmenlerindendir.
Doğal olan toplumsal, yapı değişikliği ve gelişmeyi önleyecek ya da geriletecek şiddet eylemlerine karşı zamanında ve etkili biçimde önlemler almak, bugün için kaçınılmaz bir zorunluk haline gelmiştir.
Duyulan bu zorunluk gereği toplumun içinde huzur, barış ve güvenliği sağlamak üzere şimdiye kadar alınan ve alınmakta olan önlemlerle birlikte TCK.nun özellikle şiddet eylemlerine ilişkin yaptırımları öngören maddeleri, bilimsel bir komisyonca yeniden gözden geçirilerek, söz konusu maddeler, gerek ceza süreleri gerekse suç öğeleri yönünden günümüz koşullarına uygun bir biçimde düzenlenmiştir...) denilerek 264. madde hakkında da (... suçun ögeleri ve ağırlaştırıcı nedenlerine dokunulmamış, sadece etkenliği sağlanmak üzere cezaların artırılması ve dilin yalınlaştırılması ile yetinilmiştir...) nedenlerini gerekçe olarak göstermiştir. TBMM.'de görüşülerek kabul edilen 2245 sayılı kanun, 16 Haziran 1979 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun 7. maddesi ile TCK.nun 264. maddesi şu anda yürürlükte olan şekilde düzenlenmiştir. Yeni düzenleme ile önceki düzenleme arasında cezaların artan miktarı ve dili haricinde 5. fıkra hariç bir değişiklik yapılmadığı görülmektedir.
Uyugulanması istenilen maddenin geçirmiş olduğu değişiklikler ve gerekçelerini bu şekilde kısaca incelendikten sonra TCK.nun 15. maddesinin 1. fıkrası da konu ile ilgili olduğundan buna da burada değinmek gerekmektedir.
TCK.nun 15. maddesinin 1. fıkrası 765 sayılı kanunla kabul edilen metinde "hapis cezası üç günden 20 seneye kadardır" şeklinde iken daha sonra 2275 sayılı kanun ile "... maddelerde yazılı hapis cezalarının yukarı hadleri gösterilmemesi, bu cezaların kaide icabında 20 seneye kadar uzatılmak imkanına vücut vermiş ve bu yüzden bunları iltizam eden cürümlerin muhakemesi ağır ceza mahkemelerini işgal etmekte bulunmuştur. Halbuki bu cürümlerden hiçbirisinin ağır cürüm telakkisine mahiyetleri mütahammil olmadığı gibi kanun vazıının maksadı da müsait olmadığından, bunların da yüksek hadleri 5 sene ile tahdit olunması maslahat icabından görülmüştür" gerekçesiyle "kanunda hilafı yazılı olmadıkça hapis cezası 3 günden 5 seneye kadardır" şeklinde değiştirilmiş daha sonra benzer gerekçelerle 3038 ve 5435 sayılı kanunlarla değiştirilerek bu gün mer'i olan "Hapis cezası 7 günden 20 seneye kadardır. Kanunda açıklanmayan hallerde yukarı hadleri beş senedir" tarzında düzenlenmiştir.
TCK.nun sistematiğine göre pek çok maddelerinde gözleneceği gibi sabit cezalardan kaçınmış ve mutefavit (iki hadli) ceza sistemini benimsemiştir.
Buna göre hapis cezası :
a) Alt ve üst sınırı belirtilmiştir. (6 aydan 3 yıla kadar)
b) Üst sınır belirtilmiştir. (2 yıla kadar) - alt sınır 7 gündür.
c) Üst sınır belirtilmemiş alt sınır belirtilmiştir. (2 yıldan aşağı olamak üzere..) Burada üst sınır TCK. 15/1'e göre 20 senedir.
d) Alt sınır belirtilmiş üst sınır belirtilmemiştir. ( 5 yıldan aşağı olmamak üzere...) Burada üst sınır TCK. 15/1'e göre 20 senedir.
TCK.nun 264/6. maddesinde öngörülen hapis cezasının aşağı haddinin 5 yıl olduğu bunun üst sınırının maddede belirlenmeyip 15. madde 1. fıkrasındaki kurala göre 20 yıl olduğu maddenin değişiklikten önceki metni, değişiklik gerekçeleri ve özellikle bu maddedeki cezanın aşağı hadinin yükseldiğinden söz edilmesi ile anlaşılmaktadır. Kanun koyucu üst sınırı alt sınır ile birleştirmiş, başka bir deyimle çakıştırmış olsaydı (5 yıl hapis cezası ile cezalandırılır) sözcüklerini kullanması ve (5 yıldan aşağı olamaz) deyimini kullanmaması icap ederdi. Şu hale göre fıkradaki cezanın üst sınırı 20 yıldır.
TCK.264/6. maddedeki cezanın üst sınırı 20 yıl olunca CMUK.nun 421. maddesi uyarınca bu madde ağır cezalık mevaddan sayılmalıdır.
Bu itibarla C. Savcısının itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklandan nedenlerle C.Başsavcılığı itirazının REDDİNE, 7.2.1983 günlü 1. müzakerede üçte iki çoğunluk hasıl olmadığından 7.3.1983 gününde 2. müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.