 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1982/479
K: 1983/3
T: 07.02.1983
DAVA : Kasten bina yakmak suçundan sanık Savaş'ın hükümlülüğüne dair Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nden verilen 26.12.1979 gün ve 345-300 sayılı hüküm, sanık vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hüküme direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 15.3.1982 gün ve 69-29 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanık ve C.Savcısı tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş, sanık yönünden koşulu da yerine getirilmiş olduğundan dosya C.Başsavcılığı'nın hükmün bozulması istemini bildiren 16.6.1982 gün ve 8/1851 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Geceleyin kasten bina yakmak suçundan sanık Savaş'ın TCK.nun 370, 411 ve 59. maddeleri ile 4 sene 10 ay 10 gün ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına, hakkında TCK. 31, 40. maddelerinin tatbikine dair Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nden verilen hükmü sanık vekilinin temyizi üzerine inceleyen özel daire; "Yapılan yargılamaya ve toplanan delillere göre yerinde görülmeyen sair itirazların reddine Ancak :
1 - Sanığın hazırlık tahkikatı arasında C.Savcısı'na ve Sulh Hakimi'ne verdiği ifadelerinde "Kitaplar ile birlikte kendisini yakarak intihar etmek istediğini" söylemesi, mağdur Süleyman ile tanık Fatma'nın da "Sanık bu işi bir kriz anında yapmış olacak demeleri, sanığın 42 gün hastanede yatarak tedavi edilmesini gerektirecek şekilde muhtelif yerlerinden yanmış bulunması ve ceza yargılamalarında bir delilin geç ileri sürülmesinin veya amaçlı bir tahkikat talebinin geç yapılmasının bu delil veya talebin kabulüne mani bulunmaması nedeniyle sanık vekilinin 20.3.1980 tarihli ek temyiz dilekçesinin 3. sahifesinin 1. bendinde ileri sürdüğü üzere sanığın müsnet fiili işlediği sırada şuurunu veya hareket serbestisini ihlal edecek şekilde devamlı veya geçici bir akli malüliyeti bulunup bulunmadığını varsa derecesinin tesbiti için tıbbi müşahade altında bulundurulması zarureti,
2 - Sanığın yaktığı, kabul edilen deposunun bulunduğu binanın diğer kat ve dairelerinde ikamet edenlerle herhangi bir ilgi ve husumeti ve onlara yönelik suç işleme niyeti olmadığı kesin olduğu gibi ahşap olmadığı anlaşılan binada yangının diğer dairelere sirayet etmemiş bulunduğu da bir vakıa olmasına göre eylemi yalnızca mağdura ait kitapların bulunduğu yeri yakmaktan ibaret olan sanığın fiilinin, TCK.nun 369. maddesine uyup uymadığının ve yakılmak istenen kitap deposunun değeri itibarıyla 371. maddenin uygulanmasına yer bulunup bulunmadığının tartışılmaması,
3 - 1. oturuma katılan zabıt katibi adının duruşma tutanağına yazılmaması "isabetsizliğinden bozmuş, dosyanın gönderildiği mahalli mahkeme bir ve 3 nolu bozma sebeplerine uyarak gereğini yapmış, sanığın olay sırasında cezai ehliyetinin tam olduğunu tesbit ederek 2 nolu bozma sebebine karşı "Dosya kapsamından itfaiye bilirkişi raporu ve inceleme raporundan yangının sadece apartmanın bir katından ibaret bulunan kitap deposuna yönelik bulunmadığı, yangından dolayı tüm apartmanın binanın tehlike geçirdiği, ayrıca kitap deposuna bitişik kapıcı dairesinin duvarlarının da çatladığı, kitap deposundan başlayan yangının tüm binaya yayılmasının kaçınılmaz bulunduğu açıkca anlaşılmaktadır. Bu nedenle kurulumuzca süknaya mahsus olan ve mesken olarak kullanılan 4 katlı bir apartmanın kitap deposu olarak kullanılan bir katının yakılması halinde, o binanın ve apartmanın adi bir bina sayılmasına yol açmayacağı kanısına varılmış ve sanığın eyleminin TCK.nun 370. maddesine uygun düşeceği sonucuna varılmıştır. Sanığın eylemi mevsuf kasten yangın niteliğinde kabul edilmiştir.
Kıymetten maksadın yıkılan veya yakılan kısım olmayıp binanın toplam değeri olduğu Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin 30.12.1975 gün ve 7997-7843 sayılı içtihadında da belirlenmiş bulunduğundan ve binanın değerinin de milyonlarla ölçüleceği aşikar olduğundan, sanık hakkında TCK.nun 371. maddesinin uygulanması mümkün bulunmadığı sonucuna varılmıştır" gerekçesiyle direnmiştir.
Sanık vekili, duruşmalı inceleme talep etmiş ise de; Ceza Genel Kurulu'nda duruşmalı inceleme yapılmasına imkan veren bir kanun hükmü bulunmadığından sanık vekilinin bu talebinin reddine oybirliği ile karar verilerek dosya üzerinde yapılan incelemede :
İncelenen dosyaya delillere ve oluşa göre; Sanık Savaş'ın olay gecesi kayınpederi ve aynı zamanda amcası olan Süleyman ile işi ve ailevi nedenleriyle tartıştığı buna kızarak hem kendisini ve hem de kayınpederine ait depoyu yakmak için evden ayrılıp saat 23.30 sıralarında Abidin Paşa .... 51 numarada bulunan kitaplık deposuna gelerek burada bulunan benzini döküp ateşlediği, birden tutuşan bidonun patlaması ile deponun kapı ve pencere çerçevesinin yerinden koparak dışarı fırladığı ve etrafa yayılan benzinden deponun rafları, elektrik tesisatı ve kitapların tutuştuğu olay mahalline gurup olarak derhal çıkış yapan itfaiyenin kısa zamanda geldiği alevli ve dumanlı olarak bütün şiddetiyle yanan mahalle müdahale ederek söndürdükleri olay mahallinde yapılan tesbit ve bilirkişi incelemesine göre, deponun arka kısmındaki duvarında 2 cm. genişliğinde çatlak meydana geldiği, deponun duvar, tavan, badana ve boyalar ile rafların elektrik aksamı ve depo içinde bulunan muhtelif cins kitapların yangın ve söndürmek için verilen uğraşısında tamamen hasara uğradığı, deponun bulunduğu zemin katın arka kısmında kapıcı dairesinin bulunduğu ve bu daireninde hasar gördüğü anlaşılmıştır.
Özel dairenin; bir ve 3 nolu bozma sebeplerine uyulup 2 nolu bozma sebebinde direnildiğine göre; uyuşmazlığın suç yerinin niteliği, sanığın kastının kapsamı ve yakılan yerin değerinin cezaya müessir olup olmayacağı hususlarında oluştuğu görülmektedir. Bu nedenle yangın suçunun mahiyeti konusu ve suçun manevi unsuru üzerinde kısaca durmakta yarar bulunmaktadır :
1 - Suçun Mahiyeti
Yangın suçu, TCK.nun II. Kitap, 7. Babının 1. faslında 369 ve müteakip maddelerinde düzenlenmiştir. Babın başlığı "Ammenin Selameti Aleyhine Cürümler" diye belirtilmiş ve yangın fasıl başlığında "Büyük Tehlikelere Müteallik Cürümler" den sayılmıştır.
Kasten yangın çıkarmanın mülkiyete karşı suçlardan olabileceği düşünülebilirse de mülkiyete vereceği zarar yanında bunun tevlit edeceği tehlike ve korku, onun diğer suçlara nazaran ayırıcı kıstasını oluşturur (F. Erem: Ceza Hukuku- Hususi Hükümler, Sahife 69 ve devamı )
2 - Suçun Konusu
Kanun suçun konusunu 369 ve 370. maddelerinde tadat etmiş olup, hakimin takdirine bırakmamış suçun mahiyetini değiştirecek umumi ibareler kullanmamıştır.
Yangın suçu tehlike suçu olduğundan taşınır - taşınmaz mal ayırımı yapılmaksızın kanunun kapsamına alınmış bulunmaktadır.
Kanunla 369. maddede suç mevzuu umumi surette tek tek ifade olunduktan sonra şiddet sebebi teşkil eden 370. maddesinde sayılmıştır. Bunlardan görülen dava dolayısıyla "bina ve "sükna" dan ne anlaşılması icap edeceği üzerinde durulduğunda :
a) Bina
Bina, her türlü yapıdır. Bu yapı toprak üstünde olabileceği gibi, toprak altında da olabilir. Bina'nın müştemilatı kapsamına aldığı, ayrıca müştemilattan bahsedilmesine gerek bulunmadığı mehaz kanunun hazırlık çalışmalarında benimsenmiştir.
b) Süknaya Mahsus Bina
370. maddede "Süknaya mahsus bina"ya yönelik kasten yangın suçu şiddet sebebi kabul edilmiştir.
"Süknaya mahsus bina" tabirinden ne anlaşılması gerektiği hususunda kanunda bir tarif yapılmamıştır. Böyle bir tarif faydasız ve maksada aykırı bulunmuştur. Zira hukuki bir mefhumdan ziyade mantık yolu ile halli gereken maddi bir şartın takdiri bahis konusudur (F. Erem - Hususi Hükümler Sahife 73)
Bu tabir ile ikamete tahsis olunan binalar kastolunmuştur. Bir mahallin ikamete tahsis edilmesi yeterli olmayıp bu yerin ayrıca bina vasfında olması da gerekir. Ancak, binanın büyüklüğü - küçüklüğü yapıldığı malzemenin önemi yoktur. Zira kanun "ev" manasında binaları kastetmemiştir. Bu itibarla tek katlı, içinde bir kişinin ikamet ettiği bir bina ile yüzlerce ailenin ikamet ettiği gökdelen şeklinde siteler arasında bir fark bulunmamaktadır. Bazı bölümleri başka amaçla da kullanılsa bir bölümde meydana gelecek yangın tehlikesinin tümüne sirayeti mümkün ve muhtemel olacağından binanın tümünün nazara alınması icap eder. Kanun, genel manada "bina" tabirini kullandığından bunu daire, bölme vs. gibi kısımlara ayırıp değerlendirmek doğru olmasa gerekir. Çağın zorunlu kıldığı yaşam ve kullanım tarzına bu yorum uygun düşer.
3 - Suçun Manevi Unsuru
Bu suç için "umumi kast" yeterlidir. Yakılan şeylerin umumi surette veya şiddet sebebi olarak kanunen himaye gördüğünü bilmek şart değildir. (TCK.m.44)
Umumi bir tehlikeye sebebiyet verdiğini bilmekle şart değildir. Zira, bu tehlike her yangında mevcuttur veya mevcut olabilir.
Yukarıda kısaca yapılan açıklamalar ışığı altında, 4 katlı olup, diğer bağımsız bölümleri muhtelif kişi ve ailelerce mesken olarak kullanılan binanın zemin katında bulunan ve depo olarak kullanılan kısımda sanığın; "hem depoyu ve hem de kendisini yakmak" kastı ile benzin dökerek başlattığı yangında, benzin bidonunun da patlaması ile bir anda tüm depoyu saran içerdeki kitaplar mecmualar ve rafların tutuşması ile alevli ve dumanlı olarak bütün şiddetiyle devam eden yangının çok kısa zamanda müdahale eden itfaiyenin gayreti ile binanın mesken olarak kullanılan diğer dairelerine sıçramadan söndürüldüğüne, depo olarak kullanılan kısmın, mesken olarak kullanılan diğer bölümlerden herhangi bir farkı olmadığına, kendi oturduğu dairesinde yangın çıkartan kimsenin diğer sakinleri tehlikeye maruz bırakması halinden bir farkı bulunmayacağına sanığın apartmandaki diğer bölümlerin mesken olarak kullanıldığını önceden bilerek hareket ettiğine, ayrıca meydana gelen zarar (yanan kısım) değil, tehlikenin yönelik olduğu tüm binanın kıymetinin nazara alınması icap edeceğine göre; mahalli mahkemenin direnme kararı yerindedir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle sanık vekilinin direnmeye yönelik temyiz itirazlarının reddine ve direnme nedenleri doğru olduğundan uyulan kısımların ve sair hususların incelenmesi için özel daireye tevdi olunmak üzere dosyanın C.Başsavcılığı'na verilmesine, sanığın yatırdığı depo parasının gelir kaydına, 7.2.1983 gününde üçte ikiyi geçen oyçokluğu ile karar verildi.