 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1982/37
K: 1982/116
T: 29.03.1982
DAVA : Adam öldürmek suçundan sanık Kazım'ın hükümlülüğüne dair (Kadıköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi)nden verilen 6.3.1981 gün ve 470/46 sayılı hüküm resen temyize tabi olup, C.Savcısı ve sanığıda temyizleri üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 29.9.1981 gün ve 124/197 sayılı son hüküm re'sen temyize tabi olduğundan, dosya C. Başsavcılığı'nın hükmün bozulması istemini bildiren 20.1.1982 gün ve 1/5673 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Adam öldürmekten sanık Kazım'ın tecziyesine ilişkin hüküm; özel dairece: (1 - Sanığın istemesine rağmen vasıl olmadığı gaye, suç mahiyetinde olmayıp gayri meşru münasebet tesisettiği ve evlenmeyi arzu ettiği maktule ile evlenememekten ibaret bulunmasına göre olayda TCK.nun 450/8. maddesinin kanuni unsurlarının tekevvün etmediği nazara alınmadan sanğın eyleminin kasten adam öldürme yerine mevsuf öldürme olarak kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulması;
2 - Sanığın okunan evrakı karşı diyeceğinin sorulmaması...) isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel mahkeme ise: 1 - Vasıl olunacak gayenin behemehal suç mahiyetinde olunması gerekmediğini, Kanun koyucunun cümlenin başına koyduğu "veya" kelimesi ile bağımsız bir hali ifade ettiğini, bu gayenin suça yönelik olabileceği gibi metres yaşamaya devam şeklindeki ahlaka aykırı bir yaşamın devamını sağlamak da olabileceğini, hatta maktulenin evlenmeyi kabul etmemesinden mütavellit bir infial dahi olabileceğini;
2 - Duruşma tutanağında dosyadaki evrak okunduktan sonra sanıktan diyeceğinin sorulduğunun yazılı bulunduğu, böylece Yasal gereğin yerine getirildiğini, soruların bir bölümüne cevap verip diğerlerine cevap vermeyen sanığın cevap vermesi için icbar etme olanağının bulunmadığını, vesaire belirterek önceki hükümde direnmeye karar vermiştir.
Dosyaya, oluşa ve delillere göre: Maktule Göndemir ile sanık Kazım'ın daha önceden başka eşlerle evlenip boşanmış dul oldukları, olaydan bir süre önce tanışarak metres hayatı yaşamaya başladıkları, bu arada evlenmeye de karar verdikleri ancak maktulenin sanığın ailesini ve yaşadığı çevreyi tanımak düşüncçesiyle sanığın ailesini ve yaşadığı çevreyi tanımak düşüncesiyle sanığın memleketine gittiği, dönüşünde sanıkla evlenmekten vazgeçip boşandığı eşi ile barışmaya karar verdiği ve telefonla durumu sanığa bildirdiği, sanığın maktule evlenmek hususunda ısrar ettiği ve bu telefon konuşmasından sonra eski kocasına dönmesine mani olmak ve O'nu ikna etmek amacı ile maktulenin çalıştığı moda evine geldiği, ancak mektulenin sanığın isteklerini kabullenmeyerek (kocamla barışacağım, sana da mutluluklar dilerim) demesi ve sanığın (sen kocanla barışacakmısın, bu senin için çok önemli) diye sorması ve maktulenin de (kocamla barışıyorum, seninle evlenmeyeceğim) cevabını vermesi üzerine sanığın aniden yanında getirdiği bıçağını çekerek 27 bıçak darbesi ile maktuleyi yaralayıp öldürdüğü anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklandığı gibi uyuşmazlık suç vasfına ilişkin bulunmaktadır. Başka bir deyişle, sanıın eyleminde TCK.nun 450/8. maddesindeki suç unsurları oluşmuşmudur? İşte çözümlenecek sorun budur.
TCK.nun 450. maddesinin 8. bendinde: "Bir suçtan hasıl olacak faydayı elde etmek veya bu gayeye vasıl olmak maksadıyla yapılan ihzaratı saklamak için veya takip edilen gayeye vasıl olamamaktan mütevellit infial ile işlenmiş olursa, "... failin idam cezasına mahkum edileceği hükmü getirilmiştir.
Gerek uygulamada gerekse doktrinde benimsenen hakim anlayışına göre; burada, aralarında fiili irtibak bulunan ve biri (gaye suç) diğeri (vasıta suç) olmak üzere ayrı ayrı iki suç söz konusudur. Vasıta suç olan adam öldürme: 1 - Bir suçtan hasıl oalcak faydayı elde etmek, 2 - Bu gayeye vasıl olmak için yapılan hazırlıkları saklamak, 3 - Güdülen gayeye ulaşamamaktan doğan infial... olmak üzere üç halden (veya sebepten) biri ile işlenmiş olmalıdır. Vasıta suç olan adam öldürme kuşkusuz bir cürümdür. Ancak, gaye suçun mahiyetinin önemi yoktur, bu suç kasdi veya taksirli olabilir. Fakat (gaye suçun) herhalde işlenmiş veya işlenmesine kalkışılmış bir (cürüm) olması ve failin de bu cürümle (asli veya fer'i fail) olarak ilgili bulunması gereklidir. Sözü edilen bu üç halin her üçünde de (başka bir cürmün akabinde adam öldürmek koşulu ortak bir koşuldur. Bu koşulu sadece ilk iki hale bağlı saymak, üçüncü hal için böyle bir koşula ihtiyaç bulunmadığını ileri sürmek mümkün değildir.
Bu kısa açıklamadan sonra olayımızda dönülecek olunursa: Burada vasıta suç maktulenin öldürülmesi olduğuna göre, gaye suç ne olacaktır? Sanık, kendisi ile evlenmek istemediğini bildiren maktuleyi öldürmüştür. Evlenme taraflar arasındaki hukuki bir anlaşmadır. Evlenme teklifinin kabul edilmemesi suç değildir. Evlenme teklifinin kabul edilmemesinin oluşturduğu infial ile adam öldürülmesi halini TCK.nun 450/8. maddesine uyan bir eylem kabul etmek Yasann amacına ters düşen bir yorum biçimi olduğu gibi böyle bir yorum giderek çok tehlikeli boyutlara da ulaşabilecektir. bu nedenle olayda sanığın eyleminin TCK.nun 450/8. maddesine uyan suçu oluşturduğunu kabule olanak yoktur.
2. bozma nedenine gelince: Duruşma tutanağının 2. sayfasında sanığa hangi evrakın okunduğu tek tek yazıldıı ve bunlar arasında sanığn ahvali şahsiyeti ile ilgili olan nüfus ve sabıka kaydından söz edilmediğine göre bu belgelerin okunarak sanıktan diyeceğinin sorulduğunu kabul etmek olanagı yoktur.
Bu nedenlerle, özel daire bozma karar yerinde olup uyulmak gerekirken yazılı biçimde önceki hükümde direnmeye karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmadığından direnme hükmünün Bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle, tebliğnamedeki isteme kısmen uygun olaak, direnme hükmünün BOZULMSINA, 29.3.1982 gününde oybirliği ile karar verildi. @