Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 1982/2-418
K. 1982/524
T. 27.12.1982
DAVA : Yetkili mercilerce verilen emirlere aykırı hareketten sanık Halit'in hükümlülüğüne dair ( Vize Sulh Ceza Mahkemesi )'nden verilen 4.2.1982 gün ve 547/23 sayılı hüküm sanığın temyizi üzerine, Yargıtay 2. Ceza Dairesi'nce incelenerek 14.9.1982 gün ve 5134/5109 sayılı ilam ile onanmasına karar verilmiştir.
Cumhuriyet Başsavcılığı'nın CMUK'nun 322. maddesi uyarınca özel dairenin onama kararına itiraz etmesi, onama kararının kaldırılması ve mahalli mahkeme hükmünün bozulması istemini bildiren 25.10.1982 gün ve 128 sayılı itiraznamesiyle dosyanın birinci başkanlığa gönderilmesi üzerine; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Bu karara karşı itiraz yoluna başvuran Cumhuriyet Başsavcılığı'nca ( 5442 sayılı İl İdaresi Yasası'nın 11/C maddesi il sınırları içinde Valiye, 32/Ç maddesi ilçe sınırları içinde Kaymakama "huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin ve kamu esenliğinin sağlanması" konularında karar alma yetkisini vermiş ve aynı maddelerde, 66. maddede alınan ve ilan edilen bu kararlara uymayanların TCK'nun 526 maddesiyle cezalandırılacağını hükme bağlamıştır. Buna göre Vali ve Kaymakam tarafından belirtilen konularda usulüne uygun olarak alınan ve ilan olunan bir karar TCK'nun 526. maddesiyle cezalandırma için ön koşul olarak belirlenmektedir.
Olayımızda ise anızları yakılmasının sakıncalarından söz eden Tarım ve Orman Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü'nün 17.8.1981 günlü genelgesi, Kırklareli Valiliği tarafından, Vali Muavini imzası ile ve "anızların yakılmasıyla ortaya çıkabilecek olumsuz neticelerin önlenebilmesi için yazının köyünüz çiftçilerine duyurulması ve buna rağmen köyünüzde anız yakan olursa tesbit edilerek Valiliğe bildirilmesi" isteğini içeren altyazı ile vize Kaymakamlığı'na gönderilmiş ve Vize Kaymakamlığı da sözü edilen Bakanlık genelgesini "anızların yakılması sonucu ortaya çıkacak olumsuz neticelerin çiftçilerimize anlatılarak yakanlar hakkında kanuni işlem yapılacağının duyurulması... ) isteğini içeren üst yazı ile Dosya Köyü Muhtarlığı'na göndermiştir.
Ayrıntılı olarak açıklanan yazılardan gerek Valilik, gerekse Kaymakamlık, Bakanlık genelgesini rutin bir iş olarak görmüş ve genelgeyi havale niteliğini aşmayan alt ve üst yazılarla alt birimlere intikal ettirmişlerdir. Öncelikle Kırklareli Valisi ve Vize Kaymakamı tarafından İl İdare Yasası'nın 11/C ve 32/Ç maddelerine uygun olarak alınmış, anılan anızların yakılmasını yasaklayan bir karar mevcut değildir. Kaldı ki, genelge Kaymakamlığa Vali Muavini imzası ile gönderildiğinden Vali tarafından alınmış bir karardan söz etmek de mümkün değildir.
Kaymakamlık yazısında "yakanlar hakkında kanuni işlem yapılacağının" yazılı bulunması, yazının açıklanan niteliğini değiştirecek bir etken değildir. Konunun niteliği itibarıyla ve üst makam tarafından anlaşılagelen yazışma geleneği içinde yazıya konulmuş ve hiçbir zaman TCK'nun 526. maddesiyle cezalandırma kastolunuyor şeklinde yorumlanamayacak bir uyarıdır. Tersine bir yorum "kanunsuz suç ve ceza olmaz" ilkesini zedeler ve Kaymakam'ın havale niteliğinde olan yazıları ile suç yaratılmasına olanak verileceğinden, özel daire onama kararının kaldırılarak, yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi ) istenmiştir.
Dosyaya, oluşa ve mevcut delillere göre :
Tarım ve Orman Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü'nce Kırklareli Valiliği'ne gönderilen 17.8.1981 gün ve 1621 sayılı Genelgede : ( Geniş ölçüde hububat tarımı yapılan bölgelerimizde hasat sonunda anızların yakılmasının yaygınlaştığı ve bu hususun bazı olumsuz sonuçlar doğurduğu gözlenmektedir.
Toprak işleme faaliyetlerine başlayıncaya kadar, anızın tarla üzerinde bırakılması, erozyonu geniş ölçüde önlemekte, anızın toprağa gömülüp çürümesiyle de başta organik madde birikiminin artırılması olmak üzere toprağın fiziksel ve kimyasal yapısı düzelmektedir.
Yüzlerce yılda oluşabilen tarımı elverişli toprakların erozyon yolu ile heder olması telafisi imkansız kayıplara yol açtığı gibi topraktaki özellikle organik madde oluşumunu gerçekleştiren ve bitkisel üretim için zorunlu olan mikroorganizmaların önemli bir kısmı anız yakma işlemi sırasında hayatiyetlerini kaybetmektedir.
Anızların yakılmasının farelerin meydana çıkması ve aykalanma ihtimallerinin artması ile, ekin sap arısı gibi zararlılarla mücadelede az da olsa yararı olmakla beraber, çevredeki kuş, yabani hayvanlar ve av hayvanlarının barınakları olan çalıların yanmasına sebep olarak bu canlıların yaşama ortamlarının dolayısıyla doğal dengenin bozulmasına yol açmaktadır.
Netice olarak anızların yakılması, sakıncalı görünmekte olup, keyfiyetin ilgililere duyurulmasını ve gereğinin bu hususlar gözönünde tutularak yapılmasını rica ederim ) denilmektedir.
Bu genelgede, anızların kayılmasının yurt ekonomisi ve yurt tarımı bakımından ne kadar mahzurlu olduğu, ayrıca can ve eşyaya verebileceği zarar ve tehlikeler de açıkça belirtilmiştir.
Söz konusu genelge örneği aynen çıkarıldıktan sonra Kırklareli Vali Muavini imzasıyla Vize Kaymakamlığı'na gönderilen 11.9.1981 tarihli yazıda : ( anızların yakılmasıyla ortaya çıkabilecek olumsuz neticelerin önlenebilmesi için yazının köyünüz çiftçilerine duyurulmasına, buna rağmen köyünüzde anızları yakan çiftçi olursa tesbit edilerek Valiliklerine bildirilmesinin ) istenmesi üzerine Vize Kaymakamlığı'nca, genelge örneği de eklenerek köy muhtarlıklarına gönderilen yazıda : ( Bakanlık emirlerinden de anlaşılacağı üzere anızların yakılması sonucu ortaya çıkan olumsuz neticelerin çiftçilere anlatılarak, yakanlar hakkında kanuni işlem yapılacağının duyurulması ) bildirilmiştir.
Yine Vize Kaymakamlığı'nca köy muhtarlıklarına yazılan 23.9.1981 tarihli ikinci bir yazıda : ( 1.9.1981 gün 12/855 sayılı yazınızla anızların yakılmasının yasaklandığını belirtmenize rağmen yer yer anızların yakılmakta olduğunu görmekteyim. Köyünüzde anızları yakan çitçilerin tesbit edilerek Kaymakamlığa bildirilmesini rica ederim ) denilmiştir.
Tarım ve Orman Bakanlığı'nın uyarı yazısı üzerine verilen Kaymakamlık emri 8.9.1981 tarihinde sanığın köyünde usulen ilan edilmiştir. Sanık, emir ve ilamdan haberi olduğunu ve buna rağmen anızları yakdığını kabul ve ikrar etmektedir. Suç tarihi her iki emrin tebliğ ve ilanından sonradır.
5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'nun "Kaymakamların hukuki durumları, görev ve yetkileri" başlıklı 31. maddesinin ( E ) bendinde : ( Kaymakam ilçesinin her yönden genel idare ve genel gidişini düzenlemek ve denetlemekten sorumludur; 32. maddesinin ( B ) bendinde : ( Suç işlenmesini önlemek, kamu düzen ve güvenini korumak için gereken tedbirler alır ), aynı maddenin ( C ) bendinde : ( İlçe sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması, önleyici kolluk yetkisi kaymakamın ödev ve görevlerinde. Bunları sağlamak için kaymakam gereken karar ve tedbirleri alır. Bu hususta alınan ve ilan edilen karar ve tedbirlere uymayanlar hakkında 66. madde hükmü uygulanır ) denilmektedir.
Anılan Kanunun 66. maddesinde ise : ( İl Genel Kurulu veya İdare Kurulları veya en büyük mülkiye amiri tarafından kanunların verdiği yetkiye istinaden ittihaz ve usulen tebliğ ve ilan olunan karar ve tedbirlerin tatbik ve icrasına muhalefet eden veya müşkülat gösterenler veya riayet etmeyenler hakkında hareketi ayrı bir suç teşkil etmediği takdirde TCK'nun 526. maddesinin uygulanacağı ) hükmüne yer verilmiştir.
Profesör Tahir Taner'in "Ceza Hukuku" adlı kitabında da değinildiği gibi: Mahkemelerin idarenin emrini, idarece alınan tedbirin yerinde ve doğru olup olmadığını incelemeye yetkisi yoktur. Şayet kararı alan makamın bu şekilde bir karar almaya yetkisi var ise ve verilen emir alınan tedbir kanun ve nizamlara aykırı değilse, TCK'nun 526. maddesindeki suç teşekkül ve tekevvün eder. Emri veren makamın selahiyetli olup olmadığı da, o makamın görevlerini bildiren mevzuatdan ve verilen emir veya alınan tedbirin mahiyetinden anlaşılır. Kanun selahiyet vermiş ise emre aykırı davranış 526. maddenin uygulanmasını gerektirir. Nizamname, talimatname, karar ve emirlere muhalefet fiillerinin suç sayılabilmesi için şu şartlar bulunmalıdır.
1- Bu hususta kanun selahiyet vermiş olmalıdır.
2- Suç sayılacak fiillerin cezaların yine kanun tayin etmelidir.
3- Usulen ilan edilmelidir.
4- Nizamname, talimatname, karar veya emir kanunlara aykırı olmamalıdır. Sanık, Kaymakamlığın İl İdaresi Kanunu'nun verdiği yetkiye dayanılarak alınmış olması Kaymakamlık emri olma niteliğini değiştirmez.
Vize Kaymakamlığı'nca verilen emir, kanunun verdiği yetkiye dayanılarak, kamu düzen ve güvenini korumak ve kamu esenliğini sağlamak amacıyla alınmasına, aykırı davranışın müeyyidesi İl İdaresi Kanunu'nda gösterilmesine, usulen ilan edilmiş bulunmasına ve kanunlara aykırı bir yönü de mevcut olmamasına göre, yukarıda yazılı dört şartı da ihtiva etmektedir. İl İdaresi Kanunu'nda olduğu gibi, pekçok özel kanun ve yönetmelikte, müeyyide yönünden TCK'nun 526. maddesine atıf yapan hükümler bulunmaktadır. Bu kanun ve yönetmeliklere aykırı davranışta bulunulmasında nasıl 526. maddedeki unsurların mevcut olup olmadığını aramadan anılan maddeyi uyguluyorsak; İl İdaresi Kanun'un mülkiye amirlerine verdiği yetkiye istinaden aynı Kanunun 31 ve 32. maddelerinde belirtilen konulara ilişkin olarak verilen emir alınan tedbire riayetsizlik halinde de, 526. maddedeki şartların ayrıca oluşup oluşmadığına bakılmaksızın bu maddenin uygulanması gerekir.
Esasen TCK'nun 526. maddesinde "kamu güvenliği", "kamu düzeni" deyimleri kullanılmış, İl İdaresi Kanunu'yla kaymakamlara, kamu düzeni ve güvenini korumak ve kamu esenliğini sağlamak amacıyla karar ve tedbir alma yetkisi verilmiştir. Her iki kanunda kullanılan deyimler arasında esasa etkili bir anlam farkı da bulunmamaktadır.
Amme intizamı ( kamu düzeni ) teriminden, amme hizmetlerinin iyi yapılmasını, devletin emniyet ve asayişini, fertler arasındaki münasebetlerde huzur ve ahlak kaidelerine uygunluğu temine yarayan müessese ve kaidelerin kanun ve nizam içinde yürümesini sağlamaya matuf emir ve tedbirlerin anlaşılması gerekir ( Nejat Özütürk, Türk Ceza Kanunu, Cilt 3, S.691 ).
Çeşitli sözlüklerde, "Kamu güvenliği, kamunun korunması, halkın güvenliği ve selameti, kamu düzeninin bir unsurudur", "kamu düzeni, toplum düzeni, toplumun düzenli olması, toplumu derli toplu hale getirmek", "esinlik, rahatlık, memnunluk duygusu, afiyet, sıhhat ve selamet içinde olma" şeklinde açıklanmaktadır.
Tarım ve Orman Bakanlığı genelgesine dayanılarak verilen kaymakamlık emrinin; kamu düzeni kamu huzur ve güvenliği ile, kamu esenliğinin sağlanmasına yönelik bir emir niteliğinde bulunması ve yukarıda açıklanan sair hususlar gözönünde tutulduğunda, C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üyeler : ( 18.5.1945 gün ve 29/8 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında : "TCK'nun 526. maddesi hükmü, metinde gösterilen adli muamelelere veya ammenin güvenliği, düzeni ve esenliği düşüncelerinden birine taalluk etmek şartıyla, herhangi bir kanunla konulan yüküme dayanılarak ittihaz olunan emir ve tedbirlerin bizatihi müeyyidesidir" denilmektedir.
Ceza Genel Kurulu'nun 12.11.1973 gün ve 333/705 sayılı kararı ve pek çok özel daire kararlarında da açıklandığı gibi, TCK'nun 526. maddesinin uygulanabilmesi için, özel yasalardan birinde bu maddeye göre cezalandırılacağı hükme bağlanmış eylemlerin unsurlarıyla birlikte açıklanması veya kanun ve nizamlara aykırı olmayarak yetkili makamlarca verilen bir buyruğun "kamu güvenliği", "kamu düzeni", "genel sağlığın korunması" amacıyla veya "adli işlemler dolayısıyla" verilmiş olduğunun açıkca anlaşılması gerekmektedir.
Maddenin yazılışında "yetkili makamlar tarafından.... verilen bir buyruğu dinlememe veya bu yolda alınmış bir önleme uymama" hali açıklanırken belirtilen "kamu güvenliği" "kamu düzeni", "Genel sağlığı koruma", "Adli işlemler dolayısıyla olma" koşulları : Yasaya uygun olarak verilen emirle, bu koşullar arsında bağlantı kurmak için kullanılmıştır.
Bir fiilin suç sayılması için, işlenen fiilin konusundaki tarife uygun olması şarttır. Kişi hürriyetini ve dokunulmazlığını sağlayan ve ilk önce 1789 Fransız İhtilali ertesinde yayınlanan "İnsan ve Yurttaş Hakları Demeci"nin 8. maddesinde yer alan bu çok önemli kural, doktrinde "KANUNSUZ SUÇ OLMAZ - Nullum Crimen Sine Lege" şeklinde ifade edilmektedir. Nitekim TCK'nun 1. maddesinde "kanunun sarih olarak suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez" hükmüne yer verilmiştir.
Kamu düzeni kavramı çoğunluk görüşünde açıklanmıştır. Ammenin emniyeti ( Kamu güvenliği ) tabirinden anlaşılması lazım gelen mana : selahiyetli makamlarca inzibat ve asayişi sağlamak amacıyla Usul ve Kanun içinde verilecek emirlerdir.
Anız yakılmaması yolundaki kaymakamlık buyruğunu "kamu düzeni" veya "kamu güvenliği" kavramlarıyla irtibatlandırmaya imkan bulunmadığı gibi; "adli işlemler dolayısıyla" verilmiş bir buyruktan da söz edilemez.
Özel dairenin 19.12.1982 gün ve 8147/8339 sayılı kararında da belirtildiği gibi "genel sağlık mülahazasıyla karar alma yetkisi ise il ve İlçe Hıfzıssıhha Kurulları'na aittir".
Yasalara aykırı yönü tesbit edilmedi diye, her kaymakamlık buyruğuna uymayanları TCK'nun 526. maddesi uyarınca cezalandırmaya kalkmak, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin açık ihlalidir. Bu nedenlerle itirazın kabul gerekir ) yolundaki görüşler ileri sürerek;
Üyelerden Sami Selçuk ise : ( 5442 sayılı Yasa'nın 11/C ve 32/Ç maddelerinde "il ya da ilçe sınırları içinde, huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanmasının ve önleyici kolluk yetkisinin "vali ya da kaymakamın ödevlerinden olduğu, anılan amirlerin bunları sağlamak için gereken karar ve önlemleri alacağı; alınan ve ilan olunan karar ve önlemlere uymayanlar hakkında aynı Yasanın 66. maddesinin uygulanacağı belirtilmiştir.
( Anılan 66. madede ise : "... en büyük mülkiye amiri tarafından kanunların verdiği yetkiye istinaden ittihaz ve usulen tebliğ ve ilan olunan karar ve tedbirlerin tatbik ve icrasına muhalefet eden veya müşkülat gösterenler veya riayet etmeyenler hakkında, hareketi ayrı bir suç teşkil etmediği takdirde, TCK'nun 526. maddesi uygulanır" denilmektedir.
( Kaymakamlıkça, genelge hükümleri doğrultusunda hareket etmeyenlere yasal işlem yapılacağı belirtildiğine göre, yukarıda anılan maddeler doğrultusunda bir karar alınıp bunun ilan olduğunu kabul edildiğinde, eyleme TCK'nun 526. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağını incelemek gerekir.
Bu maddede "yetkili makamlar tarafından.... kamu güvenliği ve kamu düzeni veya genel sağlığın korunması düşüncesiyle kanun ve nizamlara aykırı olmayarak verilen buyruğu dinlemeyen veya bu yolda alınmış bir önleme uymayan kimse, eylem ayrı bir suç oluşturmadığı takdirde, ( ... ) cezalandırılır" denilmektedir.
Herşeyde önce olayımızda, 5442 sayılı Yasa'nın 11/C, 32/Ç ve TCK'nun 526. maddelerinde sözü edilen, kişi dokunulmazlığı, tasarruf emniyeti, genel sağlıkla ilgili olarak verilmiş bir buyruk olmadığı kuşkusuzdur.
TCK'nun 526. maddesinde sözü edilen "kamu güvenliği ve kamu düzeni" kavramının, 5442 sayılı Yasa'nın 11/C, 32/Ç maddelerinde anılan "huzur ve güvenliği" kapsadığı, kısaca bunların "kamu düzeni" kavramı içine girdiği çünkü bu kavramın, aslında "kamu sükunu, kamu güvenliği ve kamu sağlığı" diye anılan üç öğesyi içerdiği belirtilmiş; ancak "kamu düzeni" teriminin, idare ve anayasaya hukuklarındaki anlamlarına göre, ceza hukukunda, 1930 tarihli İtalyan Ceza Yasası'nın gerekçesinde de değinildiği gibi, daha dar bir anlama geldiği, nitekim TCK'nun 311-315 ve 526-548. maddelerinde öngörülen suçlara göre değerlendirildiğinde, bu kavramın, yoğun bir özetlemeyle; bireylerin uygarca yaşam koşullarına uyularak, birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerde barış ve uyum içinde toplum yaşantısının sürdürülmesi anlamına geldiği söylenmiştir. Geniş anlamda ise esasen her suçun kamu düzenini sarstığı muhakkaktır ( Antolisei : Manuale di Diritto Ponale, P.speciale, Milano, 1977, s. 670, 672; Manzini, Trattate...., V.n. 1803; IX, n. 2785; Rocco, Oggetto, S. 495; Anayasa Mahkemesi'nin 28.1.1964 gün ve 128/8 ve Ceza Genel Kurulu'nun 10.1.1969 gün ve 528/471 sayılı kararları ).
Genelgeye dayalı kararın bu dar anlamda kamu düzeni kavramına girmiyeceği açıktır.
Geriye, anılan maddelerde bulunan "kamu esenliği" kavramı kalmaktadır.
"Kamu esenliği" terimi, bir ceza hukuku terimi olarak, TCK'nun ikinci kitabının 7. başlığında -Bab- ( 369- 413. maddeler ) ve üçüncü kitabının 2. başlığında ( 549-566. maddeler ) yer almaktadır.
Kaynak yasanın gerekçesine ve yazarlara göre ( Antolisei, 483-4863; Manzini, n. 2142, 2143, 2785, 2871; Rocco, 596 ) bu kavram, belli kişilere karşı değil, belirsiz sayıda kişilere ve kamuya ( topluma ) yönelik ve yaygınlaşabilir nitelikte, ortak ve genel bir tehlike ve tehdidin önlenilmesi amacını taşımakta ve bu çerçevede anlam kazanmaktadır.
Yukarıda anılan başlıklar ( bab ) içinde düzenlenen suçlarla korunan menfaat, bu anlamdaki kamu esenliğidir. Genelge bütünüyle irdelendiğinde böyle bir tehlikenin bulunduğu, o nedenle de yönetici ve yetkililerce, yasalara göre ve kamu esenliği kaygısıyla bir buyruk verildiği ortaya çıkmaktadır.
Bunu saptadıktan sonra, "anız yakma" eylemine TCK'nun 526. maddesinin uyup uymayacağı konusuna gelince : Sorunu aşama aşama ele almakta yarar vardır.
5442 sayılı Yasa'nın 66. maddesinde,kamu esenliği kaygısıyla verilen buyruğa uyulmazsa, "eylem başka bir suçu oluşturmadığı takdirde" TCK'nun 526. maddesinde ise yine "eylem ayrı bir suç oluşturmadığı takdirde" denilerek, uygulanacağı belirtilmektedir.
Görülüyor ki, anılan maddelerin uygulanabilmesi için, herşeyden önce, eylemin başka bir suç oluşturmaması şeklinde olumsuz bir koşul aranmaktadır. Eğer eylem başka bir suç oluşturursa, o hüküm temel ( asıl ) hüküm olduğundan, uygulama alanına girecek; yardımcı ( tali, bekçi ) hüküm niteliğindeki TCK'nun 526. maddesi uygulama alanından geri çekilecektir. Bilimsel deyişle, TCK'nun 526. maddesi yardımcı hüküm olduğundan, temel hükmün önceliği ve üstünlüğü ilkesi uyarınca, ancak temel hüküm olmadığı takdirde uygulanabilecektir.
Genelgenin kamu esenliği kaygısıyla belirttiği tehlikelere ve "anız yakmak" olarak nitelendirilen eyleme göre, TCK'nun 3. Kitabının kamu esenliğine karşı kabahatleri düzenleyen 2. Başlığının 7. Bölümündeki 566. maddesinin temel hüküm olarak karşımıza çıktığı görülmektedir.
Gerçekten TCK'nun 566. maddesi, fiili bir zararı değil, zarar olasılık, olanak ve potansiyelini içeren bir tehlike suçu niteliğini taşımaktadır. Bu maddeye göre, her ne suretle olursa olsun, icrai veya ihmali bir hareketle, kişilere ya da mallara zarar tehlikesi yaratanlar cezalandırılmış ve hatta fazladan bir anlatımla, bu hareketlerin dikkatsizlik ya da tecrübesizlik sonucu olmaları durumunda bile, maddenin uygulanacağı vurgulanmıştır. Bir başka deyişle, maddenin uygulanması için tehlikenin dikkatsizlik ya da tecrübesizlik sonucu olması aranmamakta, tersine bu durumlarda dahi cezalandırılması söz konusu olmaktadır.
Nitekim kaynak yasada da bizde olduğu gibi, dilbilgisi terimi olarak karşıt yargı önermelerini bağlamaya yarayan "-se bile" bağlacı kullanılmış ve "dikkatsizlik veya tecrübesizlik neticesi olsa bile" cümleciği iki virgül arasına alınmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, doğa dengesini bozan, üretimi düşüren, can ve mal kayıplarını doğurucu yangınlara yol açan anız yakma eylemine TCK'nun 566. maddesinin temel hüküm olarak uygulanması, 526. maddenin yardımcı hüküm olarak uygulama alanından geri çekilmesi zorunlu bulunmaktadır.
Nitekim, kaynak yasanın yürürlüğü sırasında, İtalyan Yargıtay'ı, kuyuların tehlikeli bir biçimde ( ağzı açık, parmaklıksız ) bırakılması ( 13 Şubat 1893 ) v.b. eylemleriyle; 23 Kasım 1891 ve 5 Aralık 1891 tarihli kararlarında "tarlalarda anız yakma eylemlerine "TCK'nun 566 ( kaynak yasasının 483. ) maddesinin uygulanacağını açıkca belirtmiştir. ( Manzini, Trattato, IX, 1923. n. 2939-2943; kararların alındığı sayfalar 396, 397 ).
Bu nedenlerle, anız yakma eyleminin TCK'nun 566. maddesine girdiği kanısında olduğundan, itirazın değişik gerekçe ile kabulü gerektiğini ) ileri sürerek bu yolda oy kullanmıştır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, C. Başsavcılığı itirazının reddine, 13.12.1982 günü yapılan birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 27.12.1982 günü yapılan ikinci müzakerede salt çoğunlukla karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini