 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1982/276
K: 1982/431
T: 22.11.1982
DAVA : Kasden adam öldürmeye tam deecede kalkışmaktan sanık Durali'nin hükümlülüğüne dair (Muğla Ağır Ceza Mahkemesi)nden verilen 19.10.1981 gün ve 195-254 sayılı hüküm, müdahil vekilinin temyizi üzerine Yargıtay birinci Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 24.3.1982 gün ve 46-55 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi müdahil vekili tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş, koşulu da yerine getirilmiş olduğundan dosya C. Başsavcılığı'nın hükmün bozulması istemini bildiren 21.5.1982 gün ve 1/1806 sayılı tebliğnamesiyle birinci başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Öldürmeye teşebbüs suçundan sanık Durali'nin TCK.nun 45662, 457/1, 51/1, 59. maddeleri ile 1 sene 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, müdahil lehine manevi tazminat ile vekalet ücreti tayinine dair Muğla Ağır Ceza Mahkemesi'nden verilen hükmü, müdahilin temyizi üzerine inceleyen Yargıtay özel dairesi: "Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükmünde bozma sebepleri dışında bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak; bir kız meselesinden aralarında husumet bulunan tarafların olay günü düğün evinde yenilenen kavganın ayrılmasıyla yolda karşılaştıklarında sanığın maruz kaldığı adi tahrik altında bıçakla mağdura bütün gücüyle vurup batna nüfuz edecek ve peritonu karaciğer üst lobunu parçalandığı, acilen ameliyat ve tedavi ile yaşama döndürüldüğü, mağdurun "vuruldum" demesinden sonra fiiline devam etmeyerek, fiilin öldürmeye teşebbüs safhasında kaldığı anlaşılmış olup, sanığın TCK.unn 448, 62. maddeleriyle cezalandırılması gerekirken yaralama kabulü ile suç vasfında hataya düşülmesi,
Mağdur müdahilin çektiği ızdırap, tarafların mali ve içtimai durumlarını ve olay tarihindeki paranın iştira kabiliyeti ile mütenasip olmayan 7000 lira miktarında cüzi bir manevi tazminat takdiri" isabetsizliğinden oyçokluğu ile bozmuş, üyelerden Ü. Çevik ve H. Apaydın ise; " Sanığın kızını, müşteki Üsküdar'ın kayınbiraderine vermemesi sebebiyle düğün evinde, müşteki ve kardeşlerinin sanığa sövmeleri üzerine sanığında olay yerinde bu hakaretin sebebini sormasından çıkan kavgada, sanığın çakı bıçağı ile bir defa vurarak, 20 gün işine engel olacak, hayati tehlike teşkil edecek şekilde yaraladığı anlaşılmış olup bıçağın hayati bölgeye yöneltilmesi tek başına öldürme kastını göstermeyip o bölgede de yaralama olabileceği, öldürme kastı, darbenin şiddetine, öldürücü derecede olması ve sonucunun alınmasını önleyen bir engelin bulunması gibi maddi vakaların mevcudiyetiyle açıklığa kavuşur. Sanığın bir mani yokken bir defa vurmakla yetinmesi, eylemine devam etmemesi, bu darbe ile müştekinin yere düşmemesi karşısında sanığın öldürme kastının bulunmadığı aşikar olup mahkemenin duruşma ve tahkikattan edindiği kanaatle vardığı sonuçta bir isabetsizlik görülmediğinden hükmün onanması oyundayız" görüşüyle vasıf yönünden bozma kararına katılmamış, dosyanın gönderildiği mahalli mahkeme ise tazminat miktarı hakkındaki bozmaya uymuş, suç vasfında ise özel dairenin karşı görüşü paraleninde gerekçe ile önceki kararında direnmiştir.
İncelenen dosyaya ve delillere göre ;
Mağdur müdahil Üsküdar, sanığın kızını kendi kayınbiraderine istemiş, sanık ise vermemiş ve bu nedenle aralarında husumet oluşmuştur. Olaydan altı ay kadar evvel müşteki tanık Selahattin'in kahvesinde sanığa hakaret etmiş, araya giren tanık sanığı alıp dağ yolundan götürüp evine bırakmıştır. Olay günü ise köyde düğün yapılmaktadır. Müşteki ve yakınları bir masada, sanık ise oğlu ve bir arkadaşıyla başka bir masada içki alıp eğlenmektedirler. Yöredeki töre gereği oyun oynayacakları sıra ile oyuna kalkıp oyun oynadıktan sonra oturmaktadırlar. Mağdur ve arkadaşları oynadıktan sonra sıra sanığa gelip kalkıp oynayacağı sırada mağdur, sanığa küfrederek mani olmaya kalkışmış, orada bulunanlar ve oyun düzenini sağlayanlar araya girerek kavgayı önlemişlerdir. Saat 24.00 sıralarında herkes yavaş yavaş dağılmaya başlamıştır. Mağdur müşteki arkadaşlarıyla birlikte bir vasıtaya binmişler ve düğün evden 500 - 600 metre gittikten sonra başka bir vasıtaya binmek için durmuşlardır. Bu sırada yanında oğlu olduğu halde traktörüyle evine gitmek üzere oradan geçkmekte olan sanık, traktörünü durdurup yere inerek mağdurun yanına gitmiş ve Ona'da "Ben sizin ananıza mı, bacınıza mı küfrettim, bana neden küfrettin" diyerek başlayan tartışmada, müştekinin beyanına göre sanık bir defa bıçağını vurup geri çekilmiş, traktörüne binip gitmiş, sanığın beyanına göre müşteki ve yanındakiler kendisini traktörden indirip tornavida ile yaralayıp ve yere yatırıp döverlerken rastgele çakı bıçağını sallamasıyla müştekiyi yaralamıştır. Sanığın olayda kullandığı çakı bıçağı 6 santim olup ancak bunun namlu uzunluğu mu, yoksa bütün uzunluğu mu olduğu belirtilmemiştir. Yaralı mağdur SSK. Muğla Hastanesi'nde tedavi görmüştür. Tedavi gördüğü hastane ile Adli Tıp Meclisi raporlarında mağdurda yaralama sonucu, sağ 12. kaburga altında 20 santim eninde, kenarı bir santim açılmış yara kararında hassasiyet ve için kanama, periton yaralanması ihtimaline binaen verilen geçici rapor sonucu bilahare yapılan ameliyatla karaciğer üst lobuna nafiz kesici batıcı alet yarası (rübtür) tesbit edildiği, karaciğer yarasının sütüre edildiği, batındaki kanın boşaltıldığı, drenaj konduğu, periton ve batın cidarı tabaklar halinde dikilerek kapatıldığı, bildirildiğine göre, şahıs hayati tehlikeye maruz kalmış, 25 gün mutad iştigaline engel teşkil eder derecede yaralanmıştır. Sanık hakkında Marmaris Sağlık Ocağı Tabipliği'nin 20.4.1981 tarihli 35/651 sayılı raporunda ise, sağ kolda pazı dışında el ayası kadar sahada ekimoz ve sathi sıyrık tesbit edilip bunların künt cisimle darp neticesi husule gelebileceği 3 gün işten kalıp bir haftada iyileşebileceği bildirilmiştir.
Özel daire ile mahalli mahkeme arasında, oluşta ve sübutta bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık eylemin niteliğine (vasfına ) ilişkindir. Bu hale göre çözümlenmesi gereken husus eylemin niteliğidir.
Doktrin ve yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına göre öldürmeye teşebbüs filinin işlenmiş sayılabilmesi için sanığın öldürmeye ilişkin bütün icrai hareketleri bitirmiş ve fakat iradesine bağlı olmayan bir nedenden dolayı öldürme cürmünün meydana gelmemiş olması lazımdır. Olayımızda sanık, müşteki ile olay yerinde kavga etmiş ve çakı bıçağı ile O'nu 25 gün işten kalır ve hayati tehlike geçirir derecede yaralamıştır. Bıçağın hayati bölgeye yöneltilmiş olması başlı başına öldürme kastını göstermez. O bölgede de yaralama olabilir. Öldürme kastı, darbenin şiddetine, adedine, öldürücü derecede olması ve sonucunun alınmasını önleyen bir engelin bulunması gibi maddi vakıaların mevcudiyeti ile açıklığa kavuşur. Sanık mani bir sebep yokken bir defa vurmakla yetindiğine, mağdurun aldığı yaradan dolayı düşmediğine, sanığın olay yerinde aracına binerek ayrıldığına göre sanığın olayda öldürme kastı bulunmamaktadır.
Bu itibarla direnme kararı usul ve kanuna uygun olduğundan onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda yazılı nedenlerle müdahil vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile mahalli mahkemenin direnmeye ilişkin hükmünün ONANMASINA, depo parasının gelir yazılmasına 25.10,1982 gününde üçte ikiyi geçen çoğunluk sağlanamadığından 22.11.1982 gününde yapılan ikinci müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.