 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1982/154
K: 1982/193
T: 03.05.1982
DAVA : Dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu ölüme sebebiyet vermekten sanık Ekrem'in hükümlülüğüne dair (Akyazı Asliye Ceza Mahkemesi)nden verilen 10.3.1981 gün ve 205/58 sayılı hüküm sanık vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 3.12.1981 gün ve 242/356 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanık vekili tarafından süreisnde verilen dilekçe ile istenilmiş, koşulu da yerine getirilmiş olduğundan, dosya C. Başsavcılığı'nın hükmün bozulması istemini bildiren 15.3.1982 gün ve 9/502 sayılı teliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme sebebiyet vermek suçundan sanık Ekrem'in, TCK.nun 455/1-son, 6085 sayılı Yasanın 60/E. maddeleri uyarınca 6 ay hapis ve 625 lira ağır para cezasıyla tecziyesine, ehliyetnamesinin takdiren 1 ay süreyle geri alınmasına (suçun işleniş şekline ve sanığın kişiliğine göre şartları bulunmadığıdan hakkında 647 sayılı Kanunun 4. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına ve cezası ertelendiği takdirde ileride bir daha suç işlemekten çekinmeyeceği ancak cezası ertelenmediği takdide ileride bir daha suç işlemekten çekinmesine sebep olacağı hususunda mahkemece tam bir kanaate varılmış olduğundan ertelem isteğinin reddine) ilişkin hükmü özel daire: (Gayrı kasti suçun vukunda 2/8 nibetinde kusurlu olan sanığın kişiliğindeki olumsuz kanı ile olayın vukuundaki özelliğin nedenlerden ibaret olduğu gerekçeleri ile açıklanmadan kanundaki tabilerin tekrarı ile yetinerek sanık hakkında 647 sayılı Kanunun 4. maddesinin uygulanmasına yer olmadıına kaar verilmesi) isabetsizliğinden bozmuş; yerel mahkeme ise: (Ceza Genel Kurulu'nun 4.10.1976 gün 393/404 ve 27.12.1976 gün 537/553 sayılı kaarlarının ışığınd sanığa 647 sayılı Kanunun 4. maddesinin uygulanmaması nedeni konusunda gösterilen gerekçe yasal ve yeterli bir gerekçedir. Benzer olaylara ilişkin olarak mahkememizden verilmiş aynı mahiyette pek çok kararımız özel dairece onanmıştır) gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.
Dosyaya, oluşa ve mevcut delillere göre: 8-9 yaşlarındaki Osman, arkadaşlarıyla Mudurnu Deresi'ne yıkanmağa gitmiş dönüşte bu dereden traktörüyle kum çeken evli, 3 çocuklu, sabıkasız, oto tamirciliği yapan ve ehliyetnameli şoför olan sanığın kullandığı traktörün römorkuna binmiştir. Akyazı girişinde Kibar'a ait evin önüne geldiklerinde, sanık, önde seyir eden öküz arabasını solladığı sırada savrulan römorkun üzerinden Osman düşüp ölmüştür. İTÜ.den seçilen üç kişilik bilirkişi heyetince düzenlenen raporda: (sanığın yolcu taşımay müsait olmayan yüklü römorköre yolcu almış olmakla önde seyir eden arabayı süratli bir şekilde sollayarak römorkun savrulmasına sebebiyet vermiş bulunmakla olayın cereyanından 2/8 oranında kusurlu bulunduğu) belirtilmektedir.
Her olayın özelliği dikkate alınarak verilecek cezanın suçlunun kişiliğine ve suça uydurulması suretiyle daha insancıl ve dengeli Adaletin gerçekleştirilmesi amacı ile yasaya konulan şahsileştirme müesseselerinin; niteliği yukarıda açıklanan olayda tatbiki, hakkaniyete uygun düşer.
Şu hale göre; yasadaki deyimlerin tekrarı, CMUK. 32. ve Anayasanın 135/son maddesinde yazılı olaya uygun ve inandırıcı gerekçe olarak kabul edilemez.
Nitekim 7.6.1976 günlü Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında "... göterilecek gerekçenin sanığın kişiliği ile ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etme niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir..." denilmektedir.
İçtihadı Birleştirme Kararındaki bu açıklamalar karşısında, yasa koyucunun amacına gözatmakta da konunun değerlendirilmesi yönünden yarar ve hatta zorunluluk vardır.
Yasa tasarısının gerekçesinde benimsenen (Prensipler) başlığı altındaki 4. maddede "kısa süreli hapis cezalarında suçlunun kendi kendisini ıslaha imkan vermek ve mümkün olduğu kadar bu cezalar yerine elastiki bir para cezası veya buna paralel diğer tedbirlerin uygulanabilmesi..." denilmektedir.
Metinde yer alan "mümkün olduğu kadar" deyimi genişletici bir uygulamanın kanun vazıınca amaçlandığını açıkça göstermektedir. Keza gerekçede vurgulanan, bu tür suçlardan cezaevine girenlerin sayısının fazlalığı ve bunun Devlete yüklediği ağır külfetin giderilmesi, cezaevine girme korkusunun ve bu korkunun sağladığı suç işlemeği önleyici, hassanın yıkılmaması, bu suretle şahsın ve toplumun korunması ilkelerinin gerçekleştirilmesi, bu nev'i suç faillerinin ağır cezalı suç failleri ile birarada kalmalarından doğacak birçok sakıncaların önlenmesi maksadına matuf yasal düzenlemeler olduğu anlaşılmaktadır.
Şu hale göre, sözü edilen yasa hükümlerinin uygulanmaması yönündeki gerekçelerin yukarıda sayılan faydaların bulunmadığını gösterecek kişisel ve olaysal ögeleri içermesi gerekir. Yasadaki deyimlerin tekrarlanması bu anlamda bir gerekçe olarak kabul edilemez.
Olayın 2/8 kusurlu sebebiyet verilen trafik kazasından ibaret olduğu; sanığın 40 yaşında, evli üç çocuklu, sabıkasız olması ve ehliyetnamesinin bulunması gibi olgular karşısında, yerel mahkeme kararındaki 647 sayılı Yasanın 4. maddesinin uygulanmaması için gösterilen gerekçe, sözü edilen maddenin yasa koyucu tarafından kabul edilişindeki amaç ve espriye ve yukarıda yapılan açıklamalara uygun görülmediğinden, sanık vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme hükmünün Bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, tebliğnamedeki isteme uygun şekilde,direnme hükmünün BOZULMASINA, depo parasının geri verilmesine 3.5.1982 gününde oybirliği ile karar verildi.