 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1982/4695
K: 1982/5343
T: 01.06.1982
DAVA : Davalılar, murislerinin iş kazası sonucu ölümü ile uğradıkları maddi ve manevi zararın ödetilmesine karar verilmesini istemişlerdir. Mahkeme, bozmaya uyarak davayı reddetmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafındane temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacıların, miras bırakanın da içinde bulunduğu dört kişilik bir grubun Arsin şehiriçi geçişinde yaya kaldırımı için etüt yaptıkları bir sırada Rizer istikametinden gelen Anodal marka bir taksinin çarpması sonucu ölmüştür.
Ceza davasında alınan raporda çarpan araç sahibine 8/8 kusur verilmiş, ölen işçide kusur bulunmadığı bildirilmiştir.
Ölenin haksahipleri tarafından açılan bu tazminat davasında ayrıca bir kusur incelemesi yaptırılmamıştır.
Mahkemece, miras bırakanın kusurusuz oluşuna göre hesap yapan bilirkişi raporu esas alınarak maddi tazminatlar sigorta geliri ile karşılandığından bu isteğin reddine ve ancak toplam 90.000 lira manevi tazminatın davalı işveren idareden tahsiline karar verilmiştir.
Davalının temyizi üzerine bu karar "...olay ile ilgili olarak trafik heyeti tarafından verilen 8.8.1977 tarihli raporda, yoldan geçmekte olan taksi şoförünün flamacılara ve ikaz lambalarına riayet etmeden ve fazla süratli seyir ettiğinden kazada tamamen kurusrul olduğu belirtilmiş, sözü edilen şoförün tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme sebebiyetten mahkum mahkum olduğu Asliye Ceza Mahkemesinde alınan üç kişilik bilirkişi kurulu raporunda da şoför 8/8 oranında kusurlu gösterilmiştir.
Bu davada ayrıca kusur yönünden bir inceleme yaptırılmamıştıre.
Mahkeme kararında murisin iş kazasında öldüğünü belirterek davalı idareyi manevi tazminata mahkum etmişse de; bu sorumluluğun hukuki sebep ve dayanağını açıklamamıştır.
"Yeterli bir araştırma ve inceleme yapılmadan ve sorumluluğun hukuki sebep ve dayanağı gösterilmeden yazılı şekilde davalının sorumlu tutulması doğru değildir" denilerek bozulmuştur.
Mahkeme, bozmaya uymuş, kusur incelemesi yaptırmıştır. Alınan 21.12.1981. tarihli kusur raporunda davalı Karayollarının gerekli tedbirleri almamış olmasından dolayı 3/8 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Davalı vekili, bu raporu kabul etmemiş, ölen işçiye çarpan araç sahibinin % 100 kusurlu olduğunun kesinleşmiş bulunduğunu bildirmiştir.
Mahkemece de davalıyı 3/8 oranında kusurlu gösteren rapor benimsenmeyerek, ceza davasındaki rapor esas alınmış ve davalı idarenin kusuru bulunmadığından bahisle istek reddedilmiştir.
Olay bir iş kazasıdır. Bu durumda işverenin akte aykırı hareket nedeniyle işçisine karşı sorumluluğu, kendisinin ve istihdam ettiği kişilerin kusurlu hareketlerinden başka, işin görülmesi sırasında meydana gelen tehlikelerin yarattığı zararları da kapsar. Diğer bir deyimle işveren tehlike nazariyesine göre, işin görülmesi sırasında ortaya çıkan tehlikelerden doğan zararlardan da kusursuz sorumluluk esasına göre sorumludur. Bu tehlike, işverenle ilişkisi olmayan üçüncü bir kişi tarafından yaratılmışe olsa dahi durum değişmez.
Mahkemece davanın kabulüne ilişkin kararın bozulması davanın reddine müncer olacak nitelikte olmayıp davanın kabulünün hangi hukuki sebebe dayandığınıne açıklanması amacına yöneliktir.
O halde, mahkemece üçüncü şahsı 8/8 kusurlu gösteren rapor esas alındığına göre, tehlike sorumluluğu çerçevesinde inceleme ve değerlendirme yapılarak, davalı taraf için usuli kazınılmış hak ilkesi de gözönünde tutulmak suretiyle davacılar için takdir olunacak manevi tazminata karar vermek gerekir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten davacılar yararına BOZULMASINA, 1.6.1982 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
İş Kanununun 73, Borçlar Kanununun 45 - 55 ve 332. maddeleri anlamında işverenin öncelikle ve ilke olarak sorumluluğu için işveren ya da çalıştırdığı adamın eylemi ile zararı doğuran olay arasında uygun sebep sonuç bağlantısının bulunması gerekir. Burada en geniş manada zararlandırıcı olay Borçlar Kanununun 332. madde hükmü uyarınca işçinin iş dolayısıyla karşılaşabileceği tehlikeyi önlemek üzere işin mahiyeti bakımından ve hakkaniyet dairesinde kendisinden beklenebilecek tedbirleri almaması sonucu olay meydana gelmiş olmalıdır.
İşin mahiyeti ve koşulları da dikkate alınarak iş güvenliği ve işçi sağlığı ve hatta Borçlar Kanununun kabul ettiği gibi hakkaniyet yönünden zararlandırıcı olayın meydana gelmemesi için işveren ya da çalıştırdığı adamdan hakkaniyet ölçüleri içinde beklenebilecek bir tedbir yoksa artık böyle bir halde işverenin kusura dayalı sorumluluğundan söz edilemez
Bu sorumluluk kuralları dışında bir de bu konuda sanayinin gelişmesiyle toplumsal düşünceden kaynaklanan tehlike (Risk) sorumluluğu nazariyesine dayalı sorumluluk hali vardır. Gerek doktrinde gerekse uygulamada ve özellikle iş hukuku alanında benimsenen ve 27.3.1957 gün 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme kararında biçimlenen bu tür sorumluluğun esasında işveren sorumluluğu için kendisinin ya da çalıştırdığı adamın kusurunun aranmamasıdır. İşyerinde, işveren veya çalıştırdığı adamın tedbir konusunda yasaklara uymalarına ve gerekli özentiye göstermelerine rağmen zararlandırıcı bir olay meydana gelmiş ve işçi bundan zarar görmüşse bu zararın hak ve nesafet kuralları içinde işçinin işinden yararlanan işverenin de sorumlu tutulması, işçinin bütün zararı ile başbaşa bırakılmamasıdır.
Ancak burada önemli olan sorumluluk için zaman ve yer bakımından bağlantı yeterli olmayıp, zararlandırıcı olayla görülen iş arasında sonuç doğurucu bir bağlantının bulunması ve olayın tamamen ya da kısmen kaçınılmaz etkenler sonucu meydana gelmiş olması gerekir.
Zarar doğuran olayda bu koşullar yoksa olayda görülen iş arasında zaman ve yer bakımından ilişki bulunmakla beraber olayla görülen iş arasında doğrudan doğruya sonuç doğurucu bir bağlantı yoksa örneğin olay tamamen 3. şahsın kasıt ya da kusuru ile olmuşsa artık burada işverenin sorumluluğunun ileri sürülememesi gerekir.
Bu nedenlerle çoğunluğun bozma kararından ayrılıyorum.