 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Ceza Dairesi
E: 1982/885
K: 1982/1056
T: 01.03.1982
DAVA : Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yaralamaya sebebiyet vermekten sanık Remzi hakkında açılan kamu davasının yapılan yagrılaması sırasında; eylemin TCK'nun 450/4, 62. maddelerine uygun bulunması nedeniyle mahkemenin görevsizliğine ve dosyanın görevli Malatya Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine dair (Arguvan Asliye Ceza Mahkemesi)'nce verilen 15.9.1981 gün ve 1979/36 esas, 1981/18 sayılı kararın;
Son tahkikatın açılmasına dair olan bir kararın bütün neticelerini hasıl eden görevsizlik kararı verilmesinde; mahkemece sanığın sorgusunun yapılması gerektiği ve esasen, sanığın öldürmek maksadıyla idaresindeki traktörü mağdur Rıza'nın üzerine sürdüğüne dair bir iddia bulunmadığı gibi, adı geçen mağdurun C. Savcısı tarafından alınan 17.8.1979 tarihli ifadesinde de "sanık Remzi'nin bana karşı herhangi bir kastı yoktur. Aramızda da herhangi bir geçimsizlik ve kavga olmamıştır. Beni tedbirsizlik dikkatsizlik neticesinde traktörü ile yaralayan sanık Remzi hakkında davacıyım" dediği ve 26.3.1980 gün ve 4218-5114 sayılı adli tıp raporuna görede, mağduru 15 gün iş ve gücünden kalması nedeniyle takibi şikayete bağlı tedbirsizlik ve dikkatsizlikle yaralamaya sebebiyet verme niteliğindeki fiilden dolayı dava açılmış bulunduğu ve duruşmaya devam ile sonucu dairesinde bir karar tesisi gerektiği nazara alınmaksızın, fiilin taammüden adam öldürmeye teşebbüs mahiyetinde olduğundan bahisle, yazılı olduğu şekilde görevsizlik kararı ittihaz edilmediğinde isabet görülmediğinden bahisle CMUK'nun 343. maddesi gereğince bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı'nın 10.2.1982 gün ve 07772 sayılı yazılı emrine atfen C. Başsavcılığı'nın 17.2.1982 gün ve Y.E.158 sayılı tebliğnamesiyle daireye ihbar ve dava evrakı tevdi kılınmakla incelendi:
KARAR : Görevsizlik kararı ile dosyanın intikal edeceği ağır ceza mahkemesinde sanığın sorgusunun yapılacağı tabii bulunduğundan, asliye ceza mahkemesinin bu hususu yerine getirmemiş olması, yazılı emre neden olacak biçimde bir yasaya aykırılık olarak görülmemiştir.
Şahit Hüseyin'in ifadeleri ve İstanbul Teknik Üniversitesi'nden seçilen bilirkişiler kurulunun düzenlediği 26 Mayıs 1980 günlü raporun B ve D bendindeki mütalaalar karşısında, delillerin takdiri yüksek görevli mahkemeye mevdu bulunduğundan bu hususunda yazılı emre konu ediyemiyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
Yazılı emir; Yargıtay denetiminden geçmeden kesinleşen kararların istisna olarak Yargıtay'ca denetlenmesini sağlayan "Olağanüstü" kanun yoludur. Olağanüstü ve istisnai olma özelliklerinin doğal sonucu olarak yazılı emir yoluyla bir kararın bozulması için diğer şartlar yanında şu şartların da bulunması gerekir.
1- Mahkemelerin asıl ceza davasını çözmeye devam etmesi artık imkansız hale gelmiş olmalıdır (ki hadisemizde henüz bu imkan vardır; ağır ceza esas hakkında yargılama yapıp hüküm verebilecektir),
2- Kanuna aykırılığı çözmek için başka çare olmamalıdır (ki olayımızda başka çare vardır; görevsizlik kararına itiraz mümkündür),
3- Kanuna aykırılıktan doğan sonucun ortadan kaldırılması için, yazılı emirden başka imkan kalmamalıdır (ki dosyamızda bu imkansız da mevcuttur. Şöyleki; ağır ceza mahkemesi dahi görevsizlik kararı verecek olsa, bu ahvalde de merci tarafından görevli mahkeme belirlenecek ve bu suretle belirlenen mahkeme duruşmaya devamla esasa ilişkin hüküm kuracaktır). Açıklanan bu şartların bulunmaması nedeniyle, yazılı emre konu olabilecek bir karar bu aşamada henüz mevcut değildir.
SONUÇ : Yukarda izah edilen olaysal ve hukuki sebepler dolayısıyla; varit görülmeyen yazılı emre dayanan tebliğnamenin (REDDİNE), dosyanın C. Başsavcılığı'na tevdiine 1.3.1982 gününde oybirliği ile karar verildi.