 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
6. Ceza Dairesi
E: 1982/7847
K: 1982/8693
T: 24.11.1982
DAVA : Sulama kanalından usulsüz su almaktan sanık İsmail hakkında, 1 Şubat 1329 tarihli Ameliyatı Iskaiye İşletme Kanunu Muvakkatı'nın 32/1 - son maddesi uyarınca tecziyesi için açılan kamu davasının yapılan yargılaması sırasında eylemin TCK.nun 516/5. maddesine mümas olduğundan bahisle mahkemin görevsizliğine dosyanın görevli Alaşehir Asliye Ceza Mahkemesi'ne tevdiine dair (Alaşehir Sulh Ceza Mahkemesi)nce verilen 17.10.1980 gün ve 1980/465 - 454 sayılı kararı müteakip dosyanın intikal ettiği Alaşehir asliye Ceza Mahkemesi'nce, sanığın TCK.nun 491/ilk, 522, 525, 647 sayılı Kanunun 4. maddeleri uyarınca neticeden 6 bin lira ağır para cezası ile tecziyesine 2 ay genel güvenlik gözetimi altında bulundurulmasına dair ittihaz olunan 11.2.1981 gün ve 1980/393 esas, 1981/42 karar sayılı kararın (sanığın eylemi, özel nitelikte bir kanun olan Ameliyatı İskiye İşletme Kanunu Muvakkatının 32. maddesinde cezai müeyyideye bağlandığı, bu özel kanun muvacehesinde genel nitelikte bir kanun olan TCK.nun hırsızlığa ilişkin hükümlerinin uygulanamayacağı, bu husus Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 8.3.1982 gün ve 1981/7 - 422 esas 1982/84 karar sayılı ilamı ile de kabul edilmiş bulunduğu gözetilmeden, sanığın yazılı olduğu şekilde hırsızlık suçundan tecziyesine karar verilmiş bulunulmasında, isabet görülmemiş olduğundan bahisle CMUK.nun 343. maddesi gereğince bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı'nın 29.6.1982 gün ve 39156 sayılı yazılı emirlerine atfen C. Başsavcılığı makamının 5.7.1982 gün ve 778 sayılı ihbarnamesi ile istenilmiş ve dosya 5.7.1982 tarihinde daireye gönderilmiş olmakla okunarak, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Hükümlünün eylemi Afşar Barajı'nın tarlasından geçen su kanalının betononu kırıp izinsiz aldığı suyla tarlasını sulamaktan ve mahkemenin kabulüne göre de kuruma 500 - 600 liralık bir zarar vermekten ibarettir.
Gerçekten 15.2.1329 tarihli Sulama İşlerini işletme Geçici Yasası (Ameliyat İskaiye İşletme Kanun - Muvakkatı ) toplumsal kargaşalığı önlemek için sulama işlerini bütünü ile düzenlemiş ve bu düzene uymayan bazı eylemleri cezalandırmıştır.
Bu cümleden olarak, anılan Yasanın 20. maddesinde, bu yasaya aykırı olmamak koşuluyla genel mecra sularının kullanılabileceği belirtilmekte, ceza hükümlerini içeren 32 ve onu izleyen maddelerde ise 200. maddeye gönderme yapan bir hükme rastlanılmamaktadır.
Öte yandan, aynı Yasanın 32. maddesinin ilk fıkrasında "su sarfiyatının tezyit ve tenkisi maksadı olmaksızın köprü ve bent ve mecra vesaire üzerinde alatu edevatı tahrik edenler ve mecrada köprü, geçit ve sifon yapanlar", 5. fıkrasında ise "memurini mahsusasının müsaadesini istihsal etmeksizin bir mecraya hariçten su sevkeyleyenler... mücazat olunurlar"; 34. maddesinin 2. fıkrasında ise "imalatı sınaiyeye müteallik kabili nakil alatu edavat ve aksamını ahzusirkat edenler... mücazat olunurlar" denilmektedir.
Yasanın bu hükümlerinden ilkinde, açıkça meradaki suyu "artırma ve eksiltme amacı olmamaktan" söz edilmiş ve aynı Yasanın 1 - 8. maddeleri arasında tanımlanan yapılar üzerinde köprü, geçit ve sifon gibi tesisler yapılması yasaklanmıştır. Yasa burada "sifon yapmanın suyu azaltmak amacını içermediğini belirtmek suretiyle olayımıza konu eylemi açıkça bu fıkranın dışında tutmuştur. Çünkü yasa koyucunun amacı, cümledeki geçit ve köprü gibi tanımlardan da anlaşılacağı üzere ne suretle olursa olsun herhangi bir tesisin yapılamayacağını vurgulamaktadır. Bayındırlık terminolojisinde sifon; şose, demiryolu vb. yapıların altından bir akarsuyu geçirmek için bu akarsuyun yatağına yerleşmiş borulardan meydana gelen ve su akıntılarını geçirmeyi sağlayan yapı, kanal anlamına gelmekte ve bu anlam da yasanın açıklana gelen yorumunu doğrulamaktadır.
Aynı maddenin 5. fıkrasında ise su yatanağında dışardan su sevketme yasaklanmıştır. Bu ise olayımızla ilgili olmayan bir husustur.
Sözü edilen yasanın 43/2. madde ve fıkrasına gelince; yasa koyucu yalnızca yasanın 1 - 8. maddelerinde tanımlanan "imalatı sınaiyeye" ilişkin taşınabilir araçların ve bunların parçalarının hırsızlığını yasaklamış ancak su hırsızlığını yasaklamamıştır.
Kaldı ki, yan (Özel) ceza yasalarındaki bir hükmün, temel ceza yasasında öngörülen bir hükme göre her zaman özel hüküm olduğu ileri sürülemez. Nitekim Türk Ceza Yasasındaki hırsızlık cürmünde önğörülen öğeler ve özellikle "yararlanma özel kastı" onu daha özel kılan ek bir özelliktir.
SONUÇ : 15.2.1929 tarihli Yasa yalnızca sulama işlerini düzenlemiş, su hırsızlığını cezalandıran bir hükme yer vermemiş olduğundan inceleme konusu olayda, bu yasanın uygulama olanağı bulunmamaktadır.
Yukarda açıklanan nedenlerle, yerel mahkeme kararında yasaya aykırılık görülmediğinden, yazılı emirle bozma isteğinin REDDİNE , 24.11.1982 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.