 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1982/9259
K: 1982/10276
T: 10.11.1982
DAVA : Taraflar arasındaki haksız eylemden doğma tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı Borçlar Kanununun 56. maddesindeki kurtuluş beyyinesi yönünden davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : dava haksız eylemden doğma tazminat isteğidir. İddiaya göre davalının çoban köpekleri, davacının av köpeğini ısırarak ölümüne sebebiyet vermişlerdir. Husumet davalıya hayvan tutucusu olmaklığı nedeniyle yöneltilmiştir. Davanın hukuki dayanağı, Borçlar Kanununun 56. maddesi hükmüdür. Mahkemece doğru olarak davalının kusursuz sorumluluk altında bulunduğu belirtilmiş, ancak dava tanıklarının sözlerine dayanılarak davalının hal ve maslahatın gerektirdiği dikkat ve itinayı göstermiş olduğu diğer bir deyimle kurtuluş beyyinesinin getirildiği benimsenip davanın reddine karar verilmiştir.
Oysa davalı ilk oturumda sözlü olarak açıkladığı savunmasında kendisine ait sürünün küçük çocuğu tarafından güdüldüğünü ve başında üç adet davar köpeği bulunduğunu kabul etmekle beraber olayı inkar etmiştir. Bu inkar karşısında davacı, haksız eylemin varlığını isbat için tanık dinletmek zorunda kalmıştır. Dinlenilen dava tanıklarının sözlerine göre gerçekten davalıya ait köpekler, davacının köpeğine saldırıp ısırarak ölümüne sebebiyet vermişlerdir. Böylece sorumluluğun olumlu koşulları olan pavanın varlığı ve eylemi, onun verdiği zarardan sorumlu olan kişi, zarar ve nihayet hayvanın eylemi ile zarar arasındaki uygun nedensellik bağı sübuta ermiştir. Artık davacının bundan başka bir yönü isbat etmesi gerekmez. Sorumluluğun olumsuz koşullarını isbat etmekle davalı yükümlüdür. Bu koşullardan mücbir sebep ile zarar görenin veya üçüncü kişinin kusuru davaya konu edilen olayda gerçekleşmemiştir. Mahemece uygun nedensellik bağını kesecek derecede olmayan müterafik kusurun varlığı kabul edilmemiş olduğundan olayda Borçlar Kanunun 44. maddesinin birinci fıkrası hükmü de uygulama yeri bulmamaktadır. O halde üzerinde durulacak yön davalının hal ve maslahatın icap ettiği bütün dikkat ve itinayı gösterip göstermediğidir.
Mahkemece davalının kurtuluş beyyinesi getirdiği kabul edilmişse de bunda isabet görülmemiştir. herşeyden önce davalı olayın inkar etmiştir. Tutucusu olduğu hayvanın eylemini kabul etmeyen davalının kurtuluş beyyinesi getirmesi söz konusu olamaz. Kaldı ki, bu konuda getirilmiş bir beyyine de yoktur. Davalı iki tanık dinletmiştir. Bunlar sadece davalının tutucusu bulunduğu hayvanların bu eylemi işlemediğini isbat için ikame edilmişlerdir. Sonuçta savunma sabit olmadığından mahkeme eylemin işlendiğini benimsemiş ve bu yoldaki karar davalı tarafından temyiz edilmemiştir.
Borçlar kanunun 56. maddesindeki kurtuluş kanıtı ev başkanının sorumluluğuna ilişkin Medeni Kanunun 320. maddesindeki kurtuluş kanıtından farklıdır. Gerçekten Medeni Kanunun 320. maddesinde (mutad veçhile ve ahvalın muktezi bulunduğu) dikkat ve nezaret yeterli görülürken hayvan tutucusunun sorumluluğunda (mutad veçhile ve ahvalin muktazi) önlemleriyle yetinilmemiş, (bütün dikkat ve itinayı yaptığını) denilmek suretiyle daha ağır koşullara bağlanmıştır. Davacının dinletmiş oldukları tanıkların sözleri mahkemece benimsendiği gibi davalının getirmekle yükümlü olduğu kurtuluş beyyinesi olarak kabul edilse bile tanıkların sözleri davalının hal ve maslahatın icap ettiği bütün dikkat ve itinayı yaptığını gösterecek nitelikte değildirler. Tanıklar sadece olayın nasıl gerçekleştiğini bildirmişlerdir. Esanen davalının savunmasına göre kendisi çoban köpeklerinin kontrol ve nezaretini yardımcı bir kişiye bırakmıştır. Bu kişinin 19951 doğumlu olduğu vermiş olduğu ifadesinden anlaşılmaktadır. Davalı bu durumda sadece yardımcı kişiyi iyi seçmekle, ona gerekli talimatı vermekle ya da yardımcı kişinin gerekli dikkatı göterdiğini kanıtlamakla da sorumluluktan kurtulamayacaktır. Aynı zamanda yardımcı kişinin bütün dikkat ve itinayı yaptığını isbatlaması gerekirdi ki her iki tür isbat da davada gerçekleşmemiştir.
O halde bilirkişiye takdir ettirilecek zararın ödetilmesine karar verilmek gerekirken kurtuluş beyyinesi getirildiğinden söz edilerek davanın reddine karar verilmiş olması yasaya aykırıdır ve karar bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA 10.11.1982 gününde oybirliğiyle karar verildi.