 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1982/5908
K: 1982/6572
T: 24.06.1982
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : Dava haksız eylemden doğan tazminat isteğidir. Davacının 72 parsel sayılı taşınmazı ile davalının 77 parsel sayılı taşınmazı bitişik olup, her iki parselin ortak sınırında davacının iddiasına göre 1970 yılında taş temel üzerine biriketten inşa edilmiş ve her iki tarafın çimento sıvası kaplanmış duvarı vardır. Davalı kendi parselinde 1974 yılında hafriyat yaparken toprak seviyesinin çok altına inmiş olması nedeniyle davacının duvarı yana yatmış ve bir ağaca yaslanmışsa da sonradan yıkılmıştır. Duvarın yeniden yapılması giderlerini kapsayan bu tazminat davası 1.10.1981 tarihinde açılmıştır. Dava açılmazdan önce zararın delil tespit yoluyla belirlenmesi konusunda davacının 17.6.1981'de sulh hukuk mahkemesine yaptığı başvuruda, halihazırda duvarın tamamiyle yana yatmış olup, bir ağaca yaslanmış bulunduğu ve her an için yıkılma tehlikesinden sözedildiği görülmektedir. Gerçekten orada bilirkişi tarafından verilen 14.7.1981 günlü raporda, duvarın halen mevcut olduğu, ancak yana meyledip, maili inhidam duruma girdiği belirtilmektedir. Dava dilekçesinde ise duvarın yıkıldığından söz edilmektedir. Buna göre duvarın yıkılması olayı, delil tespitinin istenilmesiyle, davanın açılması günleri arasında gerçekleşmiştir.
Davalı, davaya karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı def'inde bulunmuş ve mahkemece delil tesbiti istediğine dair dilekçede zararın 1974 yılında yapılan hafriyat sonucu doğduğunun kabul edilmiş olması karşısında bir yıllık süre geçmiş olduğundan, davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmiştir.
Oysa yukarıda belirtildiği gibi 1974 yılı haksız eylemin işlendiği tarihtir. Zarar ise 1981 yılında gerçekleşmiştir. Borçlar Kanununun 60. maddesinde sözü edilen bir yıllık zamanaşımının başlangıç günü, haksız eylemin işlendiği gün değil, zararın ve sorumlu olanın öğrenildiği gündür. Olayda zararın öğrenildiği gün ile davanın açıldığı gün arasında bir yıldan fazla bir süre geçmemektedir. O halde zamanaşımı def'inin reddine karar verilip, işin esası incelenmek gerekirken, davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmiş olması yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24.6.1982 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Borçlar Kanununun 41. maddesi anlamında zarar, mal varlığında meydana gelen bir eksilmedir. bu eksilme, mal varlığının zarar verici eyleme maruz kalmadan önce sahip bulunduğu durum ile eylem sonucu düştüğü durum arasındaki farktan ibarettir. Zararın, Dairemizce de benimsenen bu tarifinin anlam ve kapsamına sadık kalınarak mes'eleye bakıldıkta, tazmin konusu zararın 1981 yılında değil, hafriyatın yapıldığı 1974 yılında gerçekleştiği görülmektedir.
Şöyle ki; 1974 yılında yapılan hafriyat sonunda dava konusu duvar yana yatarak bir ağaca dayalı vaziyette kalmıştır. 14.7.1981 tarihli raporunda bilirkişi, duvarın maili inhidam duruma girdiğini, yıkılmak üzere bulunduğunu ve eski hale getirilebilmesi için yeniden inşası gerektiğini bildirmiştir. Bu durumda, tamamen yıkılmamış olsa bile, yana yatıp ancak ağaca dayanmak suretiyle durabilen bir duvarın, malik açısından haksız fiilden önceki asli değerini muhafaza ettiği söylenemez. İşte aradaki bu fark, dava konusu tazmin isteminin dayanağı olan "zarar"ı ifade eder. Nitekim davacı dahi duvarın maili inhidam hale gelmesini bir zarar olarak değerlendirip tamamen yıkılmasından önce tesbit talebinde bulunmuştur. O halde zararın haksız fiilin işlendiği 1974 yılında meydana geldiğinin kabulü gerekeceğinden, çoğunluğun aksi görüşüne katılamıyorum.
Yukarıda açıklanan nedenlerle usul ve yasaya uygun hükmün ONANMASI reyindeyim.