 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1982/456
K: 1982/2525
T: 11.03.1982
DAVA : Taraflar arasındaki trafik kazasından doğma maddi ve manevi tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davacı (H.V.)'nın 300.000 liralık maddi ve manevi tazminat davası ile (S.T.)'in 75.000 liralık mukabil maddi tazminat davasının reddine ilişkin hükmün davacı avukatı tarafından duruşma istekli, davalı avukatı tarafından da duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : Dava, trafik kazasından doğma tazminat isteğidir. Davalının yönetimindeki kendisine ait kamyon, 7.12.1978 günü davacıya çarpmış ve bu olay sonucu davalının kamyonu devrilip hasar görmüş ve davacı da cismani zarara uğramıştır. Davacı 25.12.1980 de açmış olduğu asıl davada maddi ve manevi tazminat istemiş, davalı da cevap dilekçesinde zamanaşımı def'inde bulunmakla beraber kamyonunda oluşan zararın ödetilmesi için karşılık dava açmıştır. Davacı da karşılık davaya verdiği cevapta zamanaşımı def'inde bulunmuştur. Mahkemece olay gününden itibaren iki yıldan ve ceza hakiminin mahkumiyet kararının kesinleşmesinden itibaren 1 yıldan fazla bir süre geçtikten sonra açılmış olmaları nedeni ile dava ve karşılık davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmiştir.
1) 6085 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 232 sayılı kanunla değişik 50. maddesinin son fıkrası hükmüne göre, tazminat davası zarar görenin zarara ve faaline ıttılaı tarihinden iki senelik müruru zamana tabidir. Ancak Borçlar Kanununun 60. maddesinin ikinci fıkrası hükmüne göre tazminat davası ceza yasaları gereğince süresi daha uzun zamanaşımına bağlı cezayı gerektiren bir eylemden doğmuş olursa kişisel davaya da o zamanaşımı uygulanır. Davaya konu olan olayda davalının işlemiş olduğu eylem Türk Ceza Kanununun 459/2 maddesi hükmünce cezayı gerektirmektedir. Nitekim hakkında açılan kamu davası sonunda mahkumiyetine karar verilmiştir. Bu eylemin gerektirdiği cezanın miktarı yönünden bağlı bulunduğu zamanaşımının süresi ise aynı kanunun 102. maddesinin 2. bendi gereğince 5 yıldır. O halde asıl davada davalı için uygulanacak zamanaşımının diğerinden daha uzun olan bu 5 yıllık olanıdır. Bu nedenle davalının zamanaşımı definin reddine karar verilip işin esasının incelenmesi gerekirken, zamanaşımı nedeniyle asıl davanın, reddine karar verilmiş olması bozmayı gerektirir.
2) Karşılık davaya konu olan olayda davacının eyleminin cezayı gerektirmemesi nedeniyle Borçlar Kanununun 60. maddesinin 2. fıkrasındaki kural bu davada uygulanamaz. Her ne kadar olay günü ile açılış günü arasında iki yıldan fazla bir süre geçmiş olması karşısında karşılık dava yönünden 6085 Sayılı Kanunun değişik 50. maddesinin son fıkrasında düzenlenmiş bulunan zamanaşımı gerçekleşmiş ise de, Borçlar Kanununun 118. maddesinin üçüncü fıkrası hükmüne göre, zamanaşımına uğramış bir alacak takas dermeyan edilebileceği zamanda zamanaşımı ile düşmemiş ise, onun da takası dermeyan olunabilir. Uyuşmazlık konusu olan işte de taraflar karşılıklı bir miktar meblağı birbirlerine borçludurlar. Her iki borç aynı niteliktedir ve olayın gerçekleştiği günde muaccel olmuşlardır. Davalı kendi alacağı için olayın gerçekleştiği günde takas dermeyan edebilirdi. Bu alacağının sonradan zamanaşımına uğramış olması davacı kendi alacağını sonradan dava yoluyla olsa bile talep ettiğinde takas dermeyan etmesi sözü edilen yasa hükmünce mümkündür. Öte yandan karşılık bir alacak için takas yolu tercih edilmeyip de karşılık dava açılmış olması aynı hukuki esasın uygulanmasına engel değildir. Bu nedenle karşılık davanın da incelenerek subuta erdiği takdirde karşılık davanın asıl davada gerçekleşecek zarar tutarını aşmamak kaydıyla kabulü gerekirken bu davanın zamanaşımı yönünden tümden reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın 1. bentte gösterilen nedenle davacı, 2. bentte gösterilen nedenle davalı yararına BOZULMASINA, 11.3.1982 gününde oybirliğiyle karar verildi.