Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1982/1397
K: 1982/2256
T: 04.03.1982
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 20.000 liranın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine fazla istemin reddine ilişkin hükmün süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : Davalı (N.A.)'ün, Belediyeye ait yeri ve yolu izinsiz çeltik deposu yapmak suretiyle işgal ettiğini, sözü edilen kaçak binanın yıkımı için karar alıp uygulamaya geçileceği sırada adı geçenin talebi üzerine kendisiyle 29.9.1977 tarihinde yazılı bir anlaşma yapıldığını, bu anlaşmaya göre davalı kaçak ek binayı 1.6.1978 tarihine kadar yıkmayı ve yıkmadığı takdirde geçecek beher gün için 1.000 lira süren davacı Bandırma Belediyesi, dava tarihine kadar geçen 35 gün karşılığı 35.000 liranın davalıdan hükmen tahsilini istemiştir.
Davalı ise söz konusu sözleşmenin müzayaka halinde bulunmasından yararlanılarak imzalatıldığını ve bu nedenle de geçerli olmadığını savunmuştur.
Mahkeme gerçekleştiğini kabul ettiği 30.000 lira cezai şarttan, Borçlar Kanunun 161/son maddesi uyarınca 1/3 indirim yaparak 20.000 liranın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümlenebilmesi için her şeyden önce, sözleşme ile beher gün için ödenmesi kararlaştırılan 1.000 liranın hukuki niteliğinin belirlenmesi ve bu tür bir sözleşmenin yasal açıdan geçerli olup olmadığının tesbit edilmesi gerekir.
Davaya dayanak teşkil eden 29.9.1977 tarihli "anlaşma ve taahhütname"nin 2. paragrafına göre, davalının binanın yıkım tarihine kadar Belediye Gelirleri Kanunu ve Belediye Meclisi tarifleri uyarınca işgaliye resmi ödemeye devamı kararlaştırılmış ve nitekim 2.2.1981 tarihli makbuz karşılığında davalıdan 5.7.1978 - 30.6.1979 tarihleri arası dönem için 50.779 lira işgaliye resmi tahakkuk ve tahsil olunmuştur. Şu hale göre, aynı sözleşmenin 5. paragrafında hüküm altına alınan günlük 1.000 lira ödeme taahhüdü, yasal işgaliye resmi olmayıp davalıyı yıkma yükümlülüğünü yerine getirmeye zorlayıcı nitelik taşıyan ve Borçlar Kanununun 158. maddesinde ifadesini bulan tipik bir cezai şarttır.
Bilindiği gibi, kararlaştırılan bir cezai şartın yerine getirilmesinin istenebilmesi, evvel emirde ona vücut veren ve dayanak teşkil eden sözleşmenin geçerli olması koşuluna bağlıdır. Bir başka söyleyişle ortada yasal himayeye layık bir sözleşme yoksa cezai şarttan da söz edilmesi mümkün değildir.
Davacı belediye, 30.7.1971 tarihinde izinsiz yapılan inşaatın durdurulmasına ve yıkılmasına karar almış ve davalıya söz konusu binayı 7 gün içinde yıkmadığı takdirde 775 sayılı Kanununun 18. maddesine istinaden belediye tarafından yıktırılacağı yolunda tebligat yapmıştır. Bu tebligat üzerine davalının belediye aleyhine açtığı müdahale ve muarazanın önlenmesi ve tescil davasıda reddedilerek hüküm kesinleşmiştir. Gerçekten, davalıya yapılan tebligatta da değinildiği üzerine belediyeye ait yere ve yola izinsiz bina yapma eylemi 775 sayılı Kanunun 18 maddesine giren bir olgudur. Sözü edilen madde hükmün göre, 775 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 30.7.1966 tarihinden sonra belediye sınırları içinde veya dışında belediyelere, Hazineye, Özel idare, katma bütçeli dairelere ait arazi ve arsalarda veya devletin hüküm ve tasarrufu atında bulunan yerler yapılacak daimi veya geçici bütün izinsiz yapılar, inşa sırasında olsun veya iskan edilmiş bulunsun hiç bir karar alınmasına lüzum kalmaksızın beldiye veya Devlet zabıtası tarafından derhal yıktırılır. Demek ki, bu tür binaların yıktırılmasında belediyeler yetkili olmaktan da öte yasal görevlidirler. Bir kamu kuruluşunun yasanın emredici nitelikteki bu hükmünü bir kenara itip meseleyi özel hukuk ilişkisi içinde çözümlemeye kalkışması ve bunu yıllarca sürdürmesi yasa koyucunun amacına ve kamu düzenine ters düşen ve bu sebeplerle de hukuken himaye görmesi mümkün olmayan bir davranış teşkil eder. O halde 29.9.1977 tarihli sözleşmenin dava konusu cezai şarta ilişkin kesiminin (5. paragrafının) Borçlar Kanununun 19. maddesinin ifade ettiği anlamda geçerli bir hüküm olarak kabulü mümkün değildir.
Bütün bu hususlar göz önünde bulundurulmadan davanın kabulü cihetine gidilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan sebeplerle davalı yararına BOZULMASINA, 4.3.1982 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Tüketici hukuku] àììîôîñ 
  • 09.07.2025 23:41
  • [Kredi kartı] ñàäîâûå óäîáğåíèÿ 
  • 09.07.2025 23:40
  • [Ticaret kanunu] êóïèòü ìèíåğàëüíûå óäîáğåíèÿ îïòîì 
  • 09.07.2025 23:39
  • [İcra avukatlık ücreti] õåëàò æåëåçà â ìèíñêå 
  • 09.07.2025 23:38
  • [Tazminat davaları] êàğáàìèä ìàğêè á 
  • 09.07.2025 23:38


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini