 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1982/10149
K: 1982/11655
T: 23.12.1982
DAVA : Taraflar arasındaki manevi tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı sabit görülmeyen davanın reddine ilişkin hükmün davacı tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : Davacı, kendisinin görevden uzaklaştırılmasıyla ilgili idari işlemin, Danıştay kararıyla iptal edildiği halde, davalı tarafından uygulanmadığından 100.000 lira manevi tazminatın tahsilini istemiştir.
Mahkeme, "Danıştay kararının ve uygulama isteğinin davalıya ulaştığının kanıtlanmadığı" gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak; gerek dava tarihine kadar gelişen olayların akışından ve gerekse duruşmada dinlenen posta görevlisinin beyanından, bu sonuca varılmasında isabet görülmemiştir.
Davalı ikinci defa göreve geldiğinde, uygulanması zorunlu bir Danıştay Kararının varlığından bilgi sahibi idi; ayrıca davalı, davacı tarafından kendisine gönderilen mektubun olayla ilgisi olup olmadığını kanıtlayacak kişi durumundadır. Çünkü, mektup davacıdadır; kaybolduğu da ileri sürülmediğine göre, bunun içeriğini açıklama görevi davalıda olmalıdır. O halde, mahkeme gerekçesinde tartışılanın dışında, maddi ve hukuki sorunlar üzerinde durmak suretiyle sonuca varmak gerekmiştir.
Dava, BK.nun 49. maddesinden kaynaklanan bir tazminat isteğini kapsamaktadır. Böyle bir isteğin haklı görülebilmesi için, diğer unsurarın (hukuka aykırı eylem - kusur - illiyet bağı) yanında özel ağırlığı olan bir zararın gerçekleşmiş olması zorunludur. Her şeyden evvel bu nitelikte ve karşılanmamış bir zarar mevcut olmalıdır ki, bunun tazmininden söz edilebilsin. Olayımızda, davalının belediye reisi olarak iştirakı kurulda oluşturulan, davacıyı görevden alan idari işlemin Danıştay kararı ile iptal edildiği ve davalının bu kararı dava tarihine kadar uygulamadığı tartışmasızdır. Kuşkusuz, Danıştay Kararlarının uygulanmamasıyla manevi bir zarar oluşacak ve bu da bir sorumluluğu gerektirecektir (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 22.10.1979 gün ve 7/2 sayılı). Ancak, olayımızda karşılanmayan bir manevi zararın var olup olmadığı tartışılmalıdır.
Davacı tarafından davalıya karşı bu davadan önce, 12.11.1979 tarihinde açılan tazminat davasında; Danıştay kararının uygulanmaması nedeniyle 100.000 lira manevi tazminat istenmiş ve bu dava devam ederken 29.6.1982 tarihli kesinleşen kararla, davacı lehine 40.000 lira manevi tazminatın tahsiline karar verilmiştir.
Bu davada ise, ilk açılan manevi tazminat davası devam ederken ve tekrar seçimle belediye başkanı ile olan davalının, Danıştay Kararını ikinci kez uygulamamasından manevi tazminat talep edilmiştir. Kural olarak manevi tazminat, duyulan ve duyulacak elem ve üzüntünün karşılığıdır. İlk tazminat davasına konu olan, hukuka aykırı eylemin oluşturduğu elem ve üzüntü, bu davaya konu olan olay gerçekleşmemiş olsaydı dahi devam edecekti. Bu nedenle, davacının, davalı belediye reisinin ikinci kez göreve gelmesiyle yenilediği uygulama isteğiyle gerçekleşen ve Danıştay Kararının uygulanmaması yolundaki hukuka aykırı eylem yeni bir zarar ve özellikle ağır bir zarar oluşturacak nitelikte değildir. Buradaki hukuka aykırı eylem; aslında var olan, devam eden ve birinci davaya konu olmuş hukuka aykırı eylemin, davacının talebiyle ortaya çıkmış bir görünümünden ibarettir. Devam den hukuka aykırı eylem, yeni bir manevi zarar oluşturacak bir niteliğe bürünmedikçe, talep edilenin ve karşılananın dışında bir tazmin sorumluluğundan söz edilemez. Nitekim, bu davadan önce açılan ilk tazminat davasında mahkeme, "davalının Danıştay Kararını ısrarla uygulanamadığını" hükmüne gerekçe yaparak davacı yararına 40.000 lira manevi tazminat hükmetmiştir.
O halde, olayda davacının karşılanmamış bir manevi zararının mevcut olmamasına ve bu davaya konu olan olayda şeklen ortaya çıkarılmış bulunan, devam eden hukuka aykırı eylemin yeniden bir zarar oluşturmamasına göre,
mahkemenin davanın reddine dair kararı sonucu bakımından doğrudur. Mahkemenin yukarıda anlatılan usul ve yasaya aykırı gerekçesinin değiştirilmesi tekrar yargılamayı gerektirmediğinden, hükmün gerekçe değiştirilerek onanması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle ve HUMK.nun 438/9. maddesi gereğince gerekçe değiştirilerek (ONANMASINA) ve temyiz eden davacıdan alınması gereken onama harcı 500 lira peşin alınmış olduğundan ayrıca harç alınmasına yer olmadığına 23.12.1982 gününde oybirliğiyle karar verildi.