 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1982/4158
K: 1982/5151
T: 22.04.1982
DAVA : Taraflar arasında görülen davada; davacı, 580 ada, 1 parsel sayılı
taşınmazın, ölünceye kadar bakıp gözetme koşulu ile davalıya temlik etmek
istediği halde, davalının kendisini hata ve hileye düşürüp, tapuda satış gibi
işlem yaptırdığından bahisle davalı üzerindeki kaydın iptalini ve adına tescilini istemiştir. Davalı, zamanaşımı savunmasında bulunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Bu kararın süresi içinde davacı tarafından duruşmalı olarak temyiz edildiği görülmekle; duruşma isteği değer yönünden reddedildi, dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava, hata ve hile hukuksal nedenine dayanan tapu iptali ile tescil isteğine ilişkindir. Hata ve hile nedenine dayanan davaların her türlü delille ispatının mümkün bulunduğu, devamlılık kazanmış yargısal kararlar gereğidir. Olayda sağlıklı ve hukuksal bir çözüme ulaşılabilmesi için tartışmasız olan bir kısım maddi olguların vurgulanmasında yarar vardır.
Davacı, 1322 doğumlu iki gözü görmeyen yalnız ve kimsesiz bir kadındır. Dava konusu ev, davacının halen içerisinde oturup yaşamını sürdürdüğü tek maddi varlığı ve güvencesi olup tapuda 1000 lira bedel üzerinden satış suretiyle 4.7.1966 tarihinde davalıya temlik edilmiştir. temyize konu dava ise 19.6.1981 tarihinde açılmıştır. Akit tablosuna göre satış tarihi ile dava tarihi arasında on yıldan fazla bir süre geçmiştir. mahkemece, davacının iddiası doğrultusunda gösterdiği deliller toplanılmadan ve özellikle tanıkları dinlenilmeden salt, akit ve dava tarihleri arasında BK.nun 125. maddesind öngörülen 10 yıllık zamanaşımının gerçekleştiği görüş ve düşüncesiyle dava reddedilmiştir.
Bu durumda olayda öncelikle çözümlenmesi gereken sorun, BK.nun 31. maddesindeki bir yıllık hak düşürücü sürenin, on yıllık zamanaşımı ile sınırlandırmanın mümkün olup olmadığı, diğer anlatımla BK.nun 31. maddesi hükmünün uygulanması gereken hallerde BK.nun 125 ve 60. maddelerinde yararlanılıp yararlanılamıyacağıdır. Hemen belirtmek gerekirki 31. maddede yenilik doğuran bir hak söz konusudur. Bu itibarla hileli işlem sonunda, mülkiyetin karşı tarafa geçmesi düşünülemez. Özellikle hileli işlemi yapan kişinin kötü niyetli olması nedeniyle 125. maddede öngörülen zaman aşımından yararlanması mümkün olamıyacağı gibi BK.nun 60. maddesinden de yararlanamıyacağının kabulü gerekir.
Nitekim bu konuda doktrinde de görüş birliği mevcuttur (Nihat Renda ve Galip Onursan Borçlar Hukuku Kitabı 2 cilt sahife 954).
Hal böyle olunca, mahkemece öncelikle davacının hata ve hileye ittila tarihi belirlenerek davanın BK.nun 31. maddede öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığının araştırılması, bu süre içerisinde açıldığının saptanması halinde tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde gösterecekleri delillerinin toplanması ve bundan sonra delillerin tümü birlikte değerlendirilmek suretiyle hasıl olacak sonuca görebir karar verilmesi gerekir. Bu yönde hiç bir inceleme ve soruşturma yapılmaksızın yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca açıklanan nedenlerden ötürü (BOZULMASINA) ve peşin harcın iadesine 22.4.1982 tarihinde oybirliği ile karar verildi.