 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 1982/7405
K: 1983/2257
T: 22.03.1983
DAVA : Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 22.3.1979 gününde verilen dilekçe ile ferağa icbar suretiyle tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 11.6.1982 günlü hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı şirket vekili tarafından istenilmekle, dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, Adana 5. Noterliği'nce re'sen düzenlenen 17.2.1977 gün ve 4044 sayılı sözleşmeye dayanarak müflis şirketin 2598 ada 85 parsel sayılı taşınmazdaki 494/4220 payın 2252370 pay itibar edilerek 815160 payının müvekkili şirket adına tescilini istemiştir. Davalı vekili ise, satış vaadi sözleşmesinin aslında teminat sözleşmesi olduğunu, davacının bu sözleşmeye dayanarak tescil isteyemeyeceğini ve davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Savunmada ileri sürüldüğü veçhile, gerçekten sözleşmede, 1759 (yeni 2598) ada 85 parselde muflis şirkete ait 494/4220 payın 2252370 pay itibariyle 815160 payının 815160 lira karşılığında davacı şirkete satış vaadine ilişkindir. Sözleşmede, satış bedelinin borca mahsup edildiği belirtilmiştir. Sonradan davacı vekilinin inkarına rağmen dava dilekçesine delil olarak eklenen ve varlığı kabul edilen protokolün 4. maddesinde üç ay içerisinde borç tamamen ödendiğinde taşınmazın aynen iade edileceği öngörülmüş, 6. maddede ise satıcı şirket temsilcileri borcu şahsen ödemeyi tekeffül etmişlerdir. Dosya kapsamı, toplanan deliller, taraflar arasındaki ilişki, borcun doğumu ve miktarı, satış vaadi sözleşmesi ile protokol münderecatı ve aralarındaki bağlantı, satış vaadi sözleşmesinin aslında bir teminat sözleşmesi olduğunu göstermektedir. Davacı, alacağın teminatı için düzenlenen sözleşmeye mülkiyetin kendisine nakli için davalı tarafı ifaya zorlayamaz. Kaldı ki, ortada geçerli bir satış vaadi sözleşmesinin varlığı kabul edilse bile, davacı şirket, iflastan önce Adana 2. İcra Memurluğu'nun 1978/1200 esas sayılı dosyası ile icra takibine tevessül etmekle tercih hakkını alacağa hasretmiş ve dolaylı biçimde satış vaadi sözleşmesini feshetmiştir. Bu bakımdan da, ferağa icbar suretiyle tescil isteminin dinlenme olanağı yoktur.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle sonucu bakımından doğru olan hükmün (ONANMASINA), onama harcının temyiz edene yükletilmesine, 1400 lira duruşma vekalet ücretinin davacı şirketten alınarak davalıya ödenmesine, 22.3.983 gününde oybirliğiyle karar verildi.