 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 1982/2485
K: 1982/3186
T: 18.05.1982
DAVA : Davacı Muhsin vekili tarafından, davalılar aleyhine 13.4.1981 gününde verilen dilekçe ile ferağa icbar suretiyle tescil, davalılar vekili tarafından verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesinin feshi istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; ferağa icbar suretiyle tescil isteğinin kabulüne ve karşılık davanın reddine dair verilen 29.12.1981 günlü hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi davalılar ve karşılık davacılar Yakup ve arkadaşları vekili tarafından istenilmekle dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Mersin 2. Noterliği'nce re'sen düzenlenen 31.1.1979 gün 4144 sayılı satış vaadi sözleşmesi ile davalıların mirasbırakanı Cemile, Iğdır Köyü Ören Mevkiinde kain ve tapunun 14/a paftası 192 parsel numarasında kayıtlı taşınmazdaki 10.000/167650 payını Muhsin'e 100.000 lira karşılığında satış vaadinde bulunmuş, akabinde aynı tarih 4145 numaralı vefa sözleşmesi ile Muhsin değişik tarihlerde 50.000 ve en son 31.7.1979 günü 50.000 lira ödendiğinde Cemile'ye mezkür payı geri alma hakkı tanımıştır. Davacı vekili, mezkur satış vaadi sözleşmesine dayanarak ferağa icbar suretiyle tescil isteğinde bulunmuş isede, davalılar vekili, anılan sözleşmenin aslında borç olarak alınan paranın teminat olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
BK.nun 18. maddesi uyarınca, sözleşmelerin yorumlanmasında kullanılan tabirlere ve isimlere bakılmayarak tarafların gerçek ve müşterek amaçlarını aramak gerekir. Anılan yasa hükmünce, mevsuf muvazaanın varlığı halinde kural olarak tarafların ciddi olarak istedikleri fakat başka bir işlem arkasına gizledikleri sözleşme geçerli olup, tarafların gerçek iradelerine uymayan bir durum varmış gibi göstermek amacıyla yaptıkları işlem yani muvazaalı sözleşme hükümsüzdür. Taraflar arasında hiçbir hüküm ve sonuç meydana getirmez.
BK.nun 18. maddesinde öngörülen kural açısından olay incelendiğinde; aynı noterde aynı gün ve birbirini ve takiben tanzim olunan iki sözleşme ile tarafların gizli olarak 6 ay vadeli karz sözleşmesi düzenlediklerini ve gerçek amaçlarını satış vaadi sözleşmesi adı altında gizlediklerini kabul etmek gerekir. Zira; satış vaadi sözleşmesi, herhangi bir taşınmazın veya o taşınmazın belli payının mülkiyetini iktisap edebilmek amacı ile düzenlenen bir ön akittir. Gerçekten taraflar arasında satış vaadi sözleşmesi düzenlenmiş olsa idi, Muhsin satış bedelinin 6 ay içerisinde ödenmesi koşulu ile satınalmak istediği payı satış vaadinde bulunan Cemile'ye geri vermeyi kabul etmemesi gerekirdi.
Bu itibarla, taraflar arasında satış vaadi adı altında gizli olarak karz sözleşmesinin düzenlendiği, BK.nun 18. maddesi uyarınca bu gizli sözleşmenin geçerli olduğu, karz sözleşmesine dayanılarak ferağa icbar suretiyle tescil istenemeyeceği ve bu nedenle davanın dinlenme olanağı bulunmadığı nazara alınmadan aksine bazı görüş ve düşünce ile yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar ve karşılık davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), bozma sebebi nazara alınarak diğer hususların şimdilik incelenmesine mahal olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edenlere iadesine, 3000 lira duruşma vekalet ücretinin Muhsin'den alınarak Yakup ve arkadaşlarına ödenmesine, 18.5.1982 gününde oybirliği ile karar verildi.