 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1982/5281
K: 1982/7400
T: 03.12.1982
DAVA : Taraflar arasındaki karşılıklı sözleşmenin feshi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı esas ve karşılık davaların reddine yönelik olarak verilen hükmün davalılar avukatı tarafından duruşmasız ve davacı avukatları tarafından da duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özelikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmasına göre davalılarn ve karşı davacıların bütün, davacı ve karşı davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Uyuşmazlık, yanlar arasındaki sözleşmenin 7. maddesi hükmünün uygulanmasından çıkmıştır. Bu maddede aynen "kiracı mal sahiplerine aylık kiranın 20 aylığı tutarınca teminat vermeyi kabul etmiştir. Kira bedeli arttıkça teminat da aynı nispette, 20 aylık esas alınarak, artırılacaktır. Teminat için taraflar arasında ayrıca makbuz düzenlenecek, ancak tahliye anında borcu olmazsa kiracıya iade edilecektir. Kiracılığın devamı süresince işbu teminat kira bedeline mahsup edilmeyecek ve faiz yürütülmeyecektir" hükmü yer almıştır.
Burada taraflar karşılıklı iradeleri ile, kiracının kira sözleşmesinden doğan borçlarının ifasının teminatı olmak üzere kiralayana para tevdi etmesini kararlaştırmışlardır.
Davacı, dava dilekçesinde kira mukavelesinin teminata ilişkin 7. maddesindeki teminat miktarının 3 aylık kira tutarına hasrına ve ayrıca 3 aylık kira tutarının da muteber bir banka teminat mektubuna tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekilinin temyiz dilekçesinin 3. bendinde açıkladığı gibi, böyle bir istek teminatın sadece indirilmesini değil, tebdili talebini de kapsamaktadır. Davacının banka teminat mektubuna ilişkin bu isteğini, teminat olarak davalılar yedinde kalacak miktara yönelik kabul etmek gerekir.
Borçlar Kanunu'muz bir alacak için teminat gösterme borcunu, başka ifade ile genel olarak teminat edimini düzenlemediği gibi, alacaklıya ya da üçüncü kişiye teminat olmak üzere para veya kıymetli evrak bırakılması şeklindeki teminat türüne ilişkin bir hüküm de getirmemiştir. Buna karşılık teminat edimini ayrı bir bölümde tanzim eden Alman Medeni Kanunu'nun 235. maddesine göre, borçlu teminat olarak tevdi edilen para ve kıymetli evrakı değiştirmeye yetkilidir. Anılan yasanın 235. maddesi aynen şöyledir. "Para veya kıymetli evrakı tevdi ederek teminat göstermiş olan kimse, tevdi edilmiş parayı kıymetli evrakla, tevdi edilmiş kıymetli evrakı başka uygun kıymetli evrak veya para ile değiştirmeye yetkilidir."
Borçlar Kanunu'muz teminat edimini genel olarak tanzim etmediği için, nakdi teminatın değiştirilmesi konusunda da bir hükmü içermiyor. Teminatın değiştirilmesi hususunda dava konusu kira sözleşmesinde de bir boşluk vardır. Taraflar, teminat çeşidinin sonradan değişitrilip değiştirilemeyeceğini tespit etmemişlerdir.
Nevar ki, iddia edildiği gibi, nakdi teminatın banka teminat mektubuna çevrilmesi talebinin alacaklı tarafından kabul edilmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliği taşıyıp taşımadığı, olaydaki hal ve şartlar ve sözleşmedeki 7. madde hükmünün amacı ve anlamı gözönünde tutularak incelenmek gerekir.
MK'nun 2. maddesi gereğince, herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken iyi niyet kurallarına uymakla yükümlüdür. Bir hakkın açık kötüye kullanılmasını kanun himaye etmez. Bu itibarla davacının teminatın çevrilmesi talebi karar bağlanırken, sözleşmenin ve özellikle teminat maddesinin gayesi anlamı ve ekonomik önemi ve taraflar arasındaki akdi lişkinin kamu yararı düşüncesi ile bir çok bakımdan buyurucu kurallara tabi taşınmaz kira sözleşmesinden oluştuğu gözönünde tutulmalıdır. Olayda nakdi tevdiin amacı ve anlamı, teminattır, başka deyişle, borcun ifasını temin etmektir. Davalı kiralayanlara bırakılan bu teminat parasından, onların herhangi bir şekilde yararlanması, hem sözleşmenin amacını aşar, hem de 6570 sayılı Taşınmaz Kiraları Hakkında Kanunun 16. maddesinde konmuş olan kira bedelinden fazla para alma yasağına aykırı bir davranış teşkil eder. Şu halde kiralayan bakımından menfaat elde etme hususunda banka teminat mektubu ile nakdi teminat arasında bir fark yoktur. Teminat fonksiyonu yönünden de, her iki teminat türünün amacın gerçekleşmesine aynı derecede uygun ve yeterli olduğu kabul edilmelidir. 11.6.1969 tarih ve 1969/4-6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da açıklandığı gibi, banka teminat mektubu, banka ile mektup lehtası arasında bir garanti sözleşmesidir ve bununla banka lehtasının isteği üzerine derhal ve itiraz ve hüküm istihsaline mahal kalmaksızın borcu ödemeyi taahhüt etmektedir. Öte yandan kiracının nakdi teminatın banka teminat mektubuna çevrilmesindeki yararı ise açıktır. Davacı bu yolla elde edeceği parayı ticari işletmesinde kullanarak kazanç sağlamak olanağına kavuşacak kredi için banka faizi ödemeye mecbur kalmayacaktır. Bu nedenlerle banka teminat mektubu verilmesine rağmen, sözleşmedeki nakdi teminatın aynen muhafaza edilmesinin davalılara bir yararı olmadığı halde, davacı kiracının bundan zarar göreceği ortaya çıkmaktadır. Böyle bir sonuç, objektif iyiniyet kuralı ile bağdaştırılması mümkün olmayan ve hakkın kötüye kulanmasını oluşturan bir durumdur.
Bu nedenle mahkemenin MK'nun 2. maddesi gereğince dava konusu nakdi teminatın belirleyeceği muteber bir bankanın mevcut nakdi teminata karşılık teşkil eden miktarda ve istek halinde derhal itiraz ve hüküm istihsaline mahal kalmadan ödeme taahhüdünü havi bir teminat mektubuna çevrilmesine ve karşılıklı ve aynı zamanda olmak üzere böyle bir banka teminat mektubu verilmesine ve nakdi teminatın da davacı kiracıya iadesine karar vermesi gerekir.
Açıklanan bu yönler gözetilmeden teminatın tebdili isteğinin de reddi doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir.
SONUÇ : Yukarıda birinci bentde yazılı nedenlerle davalılar ve karşılık davacıların bütün ve davacı ve karşılık davalının diğer temyiz itirazlarının reddine ve kararına ikinci bentde açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), 5.000 lira duruşma avukatlık parasının davalılardan alınarak davacıya Nuri'ye ödenmesine ve istek olursa peşin harcın iadesine 3.12.1982 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Kural olarak bir akdin mevzuu yasanın öngördüğü sınırlar dairesinde serbestçe tayin olunur. Sözleşmenin içeriği olan koşullardan bir kesiminin butlanı (yokluğu) akdi iptal etmeyip yalnız koşul yok sayılır.
Yanlar arasındaki sözleşmenin 7. maddesinde ifadesini bulan tazminat 6570 sayılı Yasa'nın 16. maddesine aykırıdır. Çünkü (hava parası olarak veyahut her ne nam ve suretle olursa olsun kanuna göre taayyun kira bedelinden fazla para alınmasını kanun yasaklamıştır ve aksine davranışı da ceza yaptırımına bağlamıştır.
Kanun koyucu bu hükümle kamu yararını ve kamu düzenini özellikle kiracıyı korumak düşüncesiyle akit serbestisine bir sınırlama getirmiştir. Konut veya işyerine olan aşırı gereksinme karşısında, kiralayanların bu durumdan yararlanarak kiracılardanbu kanuna göre tayin edilecek kira bedeli dışında hangi nam altında olursa olsun açık veya kapalı bir biçimde ekonomik bir yarar sağlamalarını yasaklamıştır. Bu yasağa aykırı davranmaları halinde artık akit serbestisinden ve irade özgürlüğünden sözedilemeyeceği ve bu tür sözleşmelerin BK'nun 19 ve 20. maddeleri gereğince mutlak butlanla batıl olduğu ve hakimin görevi gereği bu durumu re'sen gözönünde tutacağı kuşkusuzdur.
Somut olayda, yanların teminat olarak kararlaştırdıkları paranın davalı kiraleyana ödenmesi öngörülmüştür. Böylece teminat olarak adlandırılan para davalının mal varlığına girmekte ve davalı bundan serbestçe yararlanmaktadır. Sözleşme sona erdiğinde davalının sadece ve sadece teminatı miktar olarak geri verme borcu altına girmektedir. Öyleyse yararlanılan ekonomik değer davalının mal varlığında kalmaktadır. Böylece davalı kira sözleşmesi dolayısıyla kira bedeli dışında ek kira yararda sağlamaktadır. Bu hal teminat müessesesinin amacını aşarak yasanın öngördüğü yasaklama kapsamına girmektedir. Ayrıca yasanın buyurucu ve kısıtlayıcı kuralının aykırı olarak bir sözleşmenin uzun veya kısa bir süre uygulanmış olması, onu hukuken geçerli bir duruma getiremez. Zira burada yanların serbest iradelerine yer verilmemiştir.
Öte yandan davalının sözü edilen eylemlerinden ötürü ceza mahkemelerinde beraat etmiş olmaları da bu davada sonuca etkili değildir. Çünkü BK'nun 53. maddesi uyarınca hukuk hakimi, ceza mahkemesince verilen bu tür beraat kararı ile bağlı değildir. Öyleyse sözleşmenin teminat koşulu geçersiz bulunmaktadır. Anılan görüşlere aykırı olan çoğunluk oyuna karşıyım.