 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1982/25
K: 1982/1575
T: 09.03.1982
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1 - Davacı, davalının kendisine ait taşınmazı 185.000 liraya kütük dışı satıp parasını aldığını, ayrıca vekalet verdiğini, bu vekaletnameye dayanarak tapuda sözü edilen taşınmazı 3. kişiye satıp mülkiyetini aktardığını, ne var ki davalı bir kısım para daha istediğini, kabul etmeyince dava açıp ödetme için istemde bulunduğunu, mahkemece 138.800 liranın ödettirilmesine karar verildiğini ileri sürerek davalıya ödediğini savladığı kütük dışı satış parası 185.000 liranın geri verilmesini istemiştir. Davalı, açılan davanın uydurma olduğunu, kendisinin açtığı alacak davasından kurtulmak için davacının bu davayı açtığını savunmuş ve davanın reddini dilemiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı yanca temyiz edilmiştir.
2 - Dava taşınmazın kütük dışı satışı nedeniyle davalıya ödendiği savlanan 185.000 liranın geri verilmesi istemine ilişkindir. Dosya içeriğine göre, davacının sözünü ettiği taşınmazın tapuda yazımlı olduğu anlaşılmaktadır. Böyle bir taşınmazın mülkiyetinin aktarılması ve geçirimi borcunu kapsıyan sözleşmenin kamusal biçimde yapılması gerekir MK.md. 634; BK. 213. Tersi durumda ise sözleşme geçersizdir. Geçerli olmayan bir sözleşmeye dayanarak verilenlerin geri istenebileceğinde bir duraksama söz konusu değildir.
Her ne kadar davalı bu davanın uydurma olduğunu ileri sürmüş ise de vekillik veren niteliği ile vekil olan davacıdan hesap istemini kapsayan karşıyaka 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 979/500 sayılı dava dosyasına sunulan 4.10.1979 günlü cevaba cevap dilekçesinin 2/b bendinde; davalının davacıya 185.000 lira borcu olduğu ve bu borcun ise ödendiği açıklıkla belirtilmiştir. Böylece davalı yan 185.000 liranın alındığını, şu var ki verilen borç karşılığı olduğunu ikrar etmiştir. Davalının yukarıda sözü edilen dava dosyasındaki ikrarı mahkeme içi ikrar olup "bağlantısız bileşik ikrar" niteliğindedir. Şöyle ki; bağlantısız bileşik ikrarda, ikrar edenin ikrarına eklediği olgu ile ikrar edilen olgu arasında hiç bir bağlantı yoktur, yani ikrara eklenen olgu, ikrar edilen olgu olmadan da vardır. Öğretideki baskın görüş, bağlantısız bileşik ikrarın bölünebileceğine ilişkindir. Bu durumda ikrara eklenen olgu, tamamen diğer yanın savunmasının dayandığı bir olgudur ve buna da o yanın tanıtlaması gerekir. MK. md. 6. Yargıtay'ın kökleşen inançları da bu doğrultudadır. Bkz. Prof. Dr. Baki KURU, Hukuk Usulü Mahkameleri, C: II, Yıl : 1980, Sh. 1420, Not 82 vd. Somut olayda da durum böyledir. Öyleyse davalının, davacıya 185.000 lirayı ödünç olarak verdiğini tanıtlaması gerekir. O nedenle bu yönden tanıt yükü davalıya yükletilmeli, davacıdan alacağı olduğunu geçerli kanıtla tanıklamak üzere davalıya olanak tanınmalı, böylece ortaya çıkacak uygun sonuç çevresinde bir karar verilmelidir.
Yerel mahkemenin tüm bu yönleri gözden kaçırması, hükmün bozulmasını gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA 9.3.1982 gününde oybirliğiyle karar verildi.