 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1982/1236
K: 1982/1631
T: 15.03.1982
DAVA : Taraflar arasındaki satış vaadi mukavelesinin feshi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de, dava miktar itibarıyle HUMK.nun 438. maddesine göre duruşmaya bağlı olmadığından bu isteğin reddiyle incelemenin evraklar üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1 - Davacı, yanlar arasında noterde taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin düzenleme biçiminde yapıldığını, ne varki uyarmaya karşın satış parasından arta kalan 15.000 liranın ödenmediğini ileri sürerek, bu nedenle anılan satış vaadi sözleşmesinin bozulması için istemde bulunmuştur. Davalı, davcıya karşı Kadıköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde (978/317 E.) mülkiyetin yönetilmesi tescile icbar davacı açtığını, satış parasını tüm ödediğini bildirmiş ve süresinde sunduğu yanıt dilekçesinde her iki davanın birleştirilmesini istemiştir. Mahkemece sav doğrultusunda karar verilmiş, hüküm, davalı yanca temyiz edilmiştir.
2 - Dava, uyarmaya karşın, satım parasından arta kalan 15.000 liranın ödenmemesi nedeniyle taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin bozulması istemine ilişkindir. Davalı, bu davadan önce Kadıköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesin'nde "tescile icbar" davası açtığını belirtip süresinde sunduğu yanıt dilekçessinde her iki davanın birleştirilmesini istemiştir. Şu var ki, Kadıköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin davaların birleştirmesine "muvafakat etmediğinden" sözedip birleştirme kararı verilmediği saptanmıştır. Oysa, her iki dava arasında bağlantı olup, bu nedenle HUMK.nun 2494 sayılı yasa ile değiştirilen ve 18.8.1981'den başlıyarak yürürlüğe giren ve eldeki davaya uygulama olanağı bulanan 45/2. maddesince süresi içinde sunulan yanıt dilekçesiyle yapılan davaların birleştirme isteminin kabulü gerekirdi. Çünkü, az önce anılan yasa hükmü, biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda iki dava arasında bağlantı var sayılacağı apacık öngörür. Üstelik her iki davanın yanları özdeş olup dayanağını da bu satış vaadi sözleşmesi oluşturmaktadır. Davalının daha önce açtığı "tescile icbar davasında" edimini yerine getirip getirmediği, isteminde haklı olup olmadığı bilirlenecektir. Öyleyse her iki dava arasında bağlantı bulunduğunda asla duraksamaya düşülmemektedir. Şu duruma göre, mahkemeninin, davalının süresinde yaptığı birleştirme istemi doğrultusunda bu davanın Kadıköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1978/317 sayılı dava dosyası ile birleştirmesine karar vermek, değişik 45. madde gereğindendir. Anılan yasa hükmü uyarınca bu yolda verilecek birleştirme kararı ise "tescile icbar davasına" bakan mahkemeyi bağlar. Önemle vurgulamak gerekir ki, her iki davanın birleştirilmesinin yasal koşulları varsa, ilk davanın açıldığı mahkemenin birleştirmeye "mevafakat etmediğini" bildirmesinin hiç mi hiç önemi yoktur. Eş deyişle böyle bir bildirim temyiz incelemesine konu olan bu davayı gören mahkemenin birleştirme kararı vermesini asla engelleyemez. Tam tersine koşulların oluşması nedeniyle her iki davanın birleştirmesine karar verilmesinde zorunluluk vardır.
Yerel mahkemenin tüm bu yönleri gözetmemesi, aralarında bağlantı olan davaların birleştirmesine karar vermemesi, işin esasını çözüme bağlaması, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 15.3.1982 gününde oybirliğiyle karar verildi.