 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
E: 1982/609
K: 1982/694
T: 02.02.1982
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mercii kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye 20.1.1982 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 24.12.1981 tarihli ihtiyati haciz kararının uygulanması istenmesi üzerine, 24.12.1981 tarihli ihtiyati haciz tutanağında tafsilatı yazılı olduğu gibi, kararın dayanağını teşkil eden çek'den doğan borca karşılık beheri 33'er bin TL.'lık olarak düzenlenmiş bonoların iadesi ve diğer itiraz hakları saklı kalmak üzere, 340 bin TL. tediye edilmekle, infaz memuru tarafından geçici makbuz kesilmiş, bu paranın alacaklıya ödenmesine ve teminatın iadesine muvafakat edildiği bildirilmiştir. Borçlu adına çıkarılan ödeme emri 31.12.1981 günü tebliğ edilmiştir. Borçlu vekili 6.1.1982 giderlere, avukat ücretine itiraz ettiğini bildirerek takibin iptalini istemiştir.
Alacaklı vekilinin 25.12.1981 tarihinde icra veznesine girmiş paranın tarafına ödenmesi yolundaki 19.1.1982 tarihli isteği, icra memurluğunca aynı gün reddedilmekle, süresi içine bu işleme karşı mercii nezdinde şikayette bulunulmuştur. Mercii evrak üzerine yaptığı inceleme sonunda takip kesinleşmiş ise de, 35 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin 16. maddesinin bu paranın alacaklısına Kararnamede yazılı bir aylık süre içinde ödenmesine engel teşkil ettiği, zira tasfiyede borçlunun mameleki ile tüm borçlarının hedef alındığı gerekçesi ile memurun işlemini yasaya uygun bularak şikayeti reddetmiştir. Alacaklı vekili merciin bu kararını temyiz etmiştir.
Mercii rek kararının kesin olduğunu belirtmiş ise de, 35 Sayılı Kararnamenin 12. maddesi hükmünün, anılan Kanun Hükmündeki Kaarnamenin uygulanmasından dolayı görevli Mahkeme, yani; Ticaret Mahkemesinden verilecek kararlar hakkında uygulanabileceği cihetle, merciice verilen kararın 12. madde kapsamı dışında kaldığı ve İ.İ.K. 363. maddesi hükmü karşısında temyizi kabil bulunduğu sonucuna varılarak esasın incelenmesine geçilmiştir.
Olayda, borçlu borca karşılık 24.12.1981 günü verdiği paranın alacaklıya ödenmesine ve ihtiyati haciz teminatının iadsine muvafakat etmiştir. Takip biçimi bakımından uygulanması gereken İ.İ.K. 169. maddesi hükmüne göre, takibe itiraz satıştan başka icra takip işlerini durdurmaz. Anılan Kanunun 12. maddesinde yazılı olduğu vechile, borçlu icra veznesine giren para nistebinde borcundan kurtulur. O tarihten itibaren bu para alacaklı tarafından her an çekilebilir, ve onun emrine amade hale gelmiştir. Borçlunun alacaklıya ödemek üzere parayı tevdi ettiği 24.12.1981 günü 35 Sayılı Kararnamenin Yürürlüğe girdiği gün, icra veznesine bulunan para borçlunun olmaktan çıkmış, alacaklının tasarruf yetkisine geçmiş durumdadır. Bu itibarla borçlu hakkıda sonradan tasfiye hükümlerinin uygulanabileceği ihtimalini düşünmek sonuca etkili sayılmaz. 35. Sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin 16. maddesi, tasfiyenin açılma kararından önce borçlu bankerin yedinde, bankada veya üçüncü kişilerde mevcut olup da alacaklıları tarafından haczedilmiş yahut ihtiyati haciz koydurulmuş olan para, mevduat ve alacakların tasfiye masasına gireceğini emretmektedir. Şu halde, tasfiye kararından evvelki devrede hangi para mevduat ve alacakların tasfiye masasına gireceğini tayin ederken bunların 16. maddenin kapsamında kalan nev'iden para, mevduat veya alacak olmasına dikkat edilmesi gerekir. Kaldı ki olayda 35 Sayılı Kararnamenin 14. maddesinin uygulanmasına yol açacak bir hal ve iddia mevcut değildir. Borçlunun ödemesini geçersiz kılacak ve bu paranın borçlu yedine dönmesine gerektirecek bir sebep yoktur.
Açıklanan Yasal durum ve olayın oluş biçimine göre, icra memurunun gerekçeden yoksun kararına karşı yöneltilmiş şikayet yerinde ve kabulü gerekirken 35 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararname Kapsamı dışında kalan şikayet konusu hakkında, kararname hükmünün uygulanacağından bahisle red kararı verilmesi isabetsizdir. O halde temyiz olunan Mercii kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Açıklanan durum karşısında, alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan mercii kararının yukarda belirtilen nedenlerden dolayı İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K. 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 2.2.1982 gününde, oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Çoğunluk düşüncesi ile, 14 Ocak 1982 günü yürürlüğe giren Kanun Hükmündeki Kararnamenin 16. maddesinin yorum ve uygulamasında görüş ayrılığına düşülmüştür.
Kanun Hükmündeki Kararnamenin 16. maddesi ile "1-tasfiyenin açılması kararından önce, bankerin yedinde, bankalarda veya üçüncü şahıslarda mevcut olup da üzerinde alacaklıları tarafından haciz (veya ihtiyati haciz) koydurulmuş olan para, mevduat ve alacakları da tasfiye masasına girer ve bir ay içinde alacaklarını tasfiye kuruluna yazdırmış olan bütün alacaklıların alacaklarının ödenmesine tahsis olunur. 2- Haciz koydurmuş olan alacaklıların hacizli para, mevduat veya alacaklar üzerinde herhangi bir imtiyaz veya rüçhan hakları yoktur" hükmü getirilmiştir.
Bu madde ile güdülen amaç, külli tasfiyede olduğu gibi tüm alacaklıların korunması ve borçlunun tüm mal varlığı ile tüm borçlarının tasfiyesidir. Kararnamenin yürürlüğe girmesinden önce bir kısım alacaklılar tarafından borçlu bankerin yedinde, bankalarda veya üçüncü kişilerde mevcut para, mevduat veya alacaklarına haciz ve ihtiyati hacizlear koydurulmuştur. Kararnamenin 16. maddesi hükmü ile bu hacizle veya ihtiyati hacizli para, mevduat veya alacaklarında tasfiye masasına gireceği ve bir ay içinde alacaklarını tasfiye kuruluna yazdırmış olan tüm alacaklıların alacaklarının ödenmesine tahsis olunacağı, haciz veya ihtiyati haciz koydurmuş olan alacaklıların hacizli para, mevduat veya alacaklar üzerinde herhangi bir imtiyaz veya rüçhan hakkı tanınmayacağı ilkesi getirilmiştir.
Kanun Hükmündeki Kararnamenin yürürlük tarihinden önce, bankerin yedinde, bankalarda veya üçüncü kişilerde mevcut alacaklarına haciz veya ihtiyati haciz koydurulmuş olması halinde Kararnamenin 16. maddesinin uygulanamayacağı görüşüne katılmak mümkün değildir. Bu halde 16. maddenin uygulanma yeri kalmaz ve amaçtan uzaklaşılmış olunur. Takip konusu olan ve ödenmesi istenen para tasfiyenin açılmasından önce bankerin yedinde haczedilmiş bir paradır. Bankerin esas alacağı kabul ederek ödemesi ve bu paranın vezneye girmesi sonucu etkilemez. Bankerin yedinde haczedilmiş bir para olduğuna ve henüz alacaklısına ödenmemiş bulunmasına binaen kararnamenin 16. maddesinin açık hükmüne göre tasfiye masasına girmesi alacaklısına ödenmesi gerekir. Bu nedenlerle şikayetin reddine dair merci kararı doğrudur. Temyiz nedenlerinin reddi ile merci kararının onanması gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne karşıyım.