 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1982/851
K: 1982/1225
T: 23.03.1982
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı (Bursa 4. Asliye Hukuk Hakimliği)nce verilen 17.12.1981 tarih ve 744/920 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı avukatı tarafından istenmiş olmakla, dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra; işin gereği, konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı vekili, davalı şirketin, dava dışı müflis ... Konserve Kol.Şti. müşterek borçlusu ve müteselsil kefili olduğunu ve bu sıfatla toplam 9.550.000 liralık 7 adet kredi taahhütnamesi imzaladığını, ancak asıl borçulun bu taahhütnamelere göre borçlu olduğu miktarı ödemediğinden davalı kefil aleyhine icra takibine girişildiğini, davalının bu takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek bu miktarın faiz ve icra inkar tazminatıyla birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde, müvekkili şirketin ana statüsünde şirket mevzuu olarak konserve ve sabun sanayii yer almadığı gibi başka şirketlere de kefil olma hususlarının yer almadığını, bu konuda şirket temsilcilerinin şirket mevzuu dışında yaptıkları işlemlerin geçersiz olduğunu savunduktan sonra esasen borcun da iddia edilen miktar kadar olmadığını açıklıyarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanılan delillere ve alınan bilirkişi raporlarına dayanılarak TTK.nun 137. maddesi gereğince şirketin işletme mevzuu ile sınırlı olarak hak iktisap edip, borç altına girebileceğine, şirket temsilcilerinin TTK. m. 321'deki yetkilerinin de bununla sınırlı olduğunu, davalı şirketin mevzuu içinde sabun ve konserve bulunmadığından bu konularda verilen kefaletin yetki dışı verildiği için geçersiz olduğu görüşüyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere taraflar arasındaki uyuşmazlık, ana sözleşmesinde (şirket mevzuu) içinde (kefalet) konusu yer almayan davalı .... İplik Sanayii A.Ş.nin, dava dışı .... Konserve Kol. Şti.nin davacı bankadan kredi alabilmek için imzaladığı (Kredi taahhütname)'lerine kefil olup olmayacağı diğer bir deyişle, şirket yetkilerince kefil sıfatıyla imzalanmış bulunan bu sözleşmeden dolayı o şirketin sorumlu tutulup tutulamayacağı sorunundan kaynaklanmaktadır.
TTK.nun 137. maddesi hükmü gereğince, ticaret ortaklıkları tüzel kişiliğe haiz olduklarından kendi ana sözleşmelerinde yazılı (işletme konusu) çerçevesi içinde kalmak şartı ile bütün hakları edinebildikleri gibi, bütün borçları da yükümlenebilirler. Bir şirketin işletme konusu iştigal konusu) demek, o şirketin devamlı olarak yapacağı ticari işlemler demektir. Bunlar da o şirketin ana sözleşmesinde belirtilen (şirket maksat ve mevzuu) ile ilgili işlemlerdir. Bununla birlikte, bir ticari işletmenin kendi anasözleşmesinde belirtilen işletme mevzuuna doğrudan doğruya girmemekle beraber, o işletmenin ticari faaliyetlerini kolaylaştıran ticari iş ve ticari sözleşmelerin de o işletmenin mevzuu içinde bulunduğunun kabulü zorunludur. Ticari amaç güden işletmelerin kredi temini konusunda bankalara karşı müştereken sorumluluk yüklenmek suretiyle birbirlerine destek olmaları ve ticari faaliyetlerini bu suretle sürdürebilmeleri halini ticari hayatın normal ve mutad işlemleri arasında kabul etmek gerektiğinden, bu davada söz konsu olan (kefalet akdinin) de davacı şirket yönünden kendi işletme mevzuu çerçevesi içinde kalan (bir muamele) den ibaret olduğu gözönünde tutulması zorunlu bulunmaktadır. Aksi düşüncenin kabulü ticari hayatın normal seyrine ve süratli akışına engel teşkil edebilecektir. Açıklanan bu hususlar dairemizin kökleşmiş içtihatı halinde bulunmaktadır (11. HD.nin 7.2.1978 tarih, 1978/7 esas, 1978/354 karar ve 4.3.1979 tarih ve 1979/392 esas, 1979/981 karar sayılı ilamları).
O halde yukarıdaki açıklamaların ışığı altında dava konusu kefalet akdinin de davalı anonim şirket mevzuu içinde kalan (mutad bir muamele) olduğu ve bu nedenle de TTK.nun 137. ile 321. maddeleri gereğince geçerli bir işlem olduğu kabul edilerek, alacak miktarına da davalı tarafından itiraz edildiğine nazaran, bu yöne ilişen itiraz konusunda gerekli inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken aksine düşünceyle davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmediğinden hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 23.3.1982 tarihinde oybirliği ile karar verildi.