Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1982/5497
K: 1982/280
T: 28.01.1982
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 1. Ticaret Mahkemesince verilen 20.5.1981 tarih ve 1919/1125 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalılar avukatları tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 19.1.1982 gününde davacı avukatı M.A. ile davalı avukatı M.T. gelip temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması duruşmadan sonraya bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, vekiledeni bankaca, davalı Mosan A.Ş.'nin Suudi Arabistandaki yüklenimleri için, bu şirket yararına sözleşme uyarınca 2.500.000 Suudi Riyallik teminat mektubu verilip, karşılığında diğer davalı bankadan aynı miktarlı kati teminat mektubu alındığını, mektubun lehdarınca paraya çevrilmesi üzerine, vekiledenince transfer edilip dolar karşılığından ödeme yapıldığını, davalı bankanın 821.115 liralık Arbitraj farkını ödemediğini, ayrıca teminat mektubu için ödenen 86.011,25 lira direnim faizi ve vergisiyle, 116.192 lira devre komisyonu ve verginin de uyarıya karşın ödenmemesi üzerine girişilen takibe davalılarca itiraz edildiğini bildirerek itirazın iptaliyle 1.023.359,2 liranın % 19 faiz ve inkar tazminatıyla birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Birleştirilen davada ise; paraya çevirme sırasında dışarıdan Suudi Riyalinin sağlanıp aynen transferi için mektup lehdarına ödenen gecikme faizinin de ödenmediğini bildirerek, buna ilişkin takibe davalı şirketçe yapılan itirazın da iptaliyle 504.243,18 liranın % 21 faizi ve inkar tazminatıyla birlikte tahsilini de istemiştir.
Davalı A.Ş. vekili savunmalarında, sözleşme ve teminat mektubundaki sorumluluklarının, ödeme tarihindeki cari Suudi Arabistan Riyalinin karşılığı olarak Türk Lirası olduğu ve bunun da davalı bankaca ödendiğini, Arbitraj farkının üstlenilmediğini, buna ilişkin giderlerin de istenemiyeceğini, davacının mektup bedelini kusurlu biçimde geç ödemesi nedeniyle ödediği gecikme faizine katlanması gerektiğini 116.192 liralık komisyon ve vergi borcunu kabul ettiklerini ancak bunun için de 15.4.1980 vadeli 2.500.000 liralık senet verdiklerini bildirerek davaların reddini istemiştir.
Davalı Banka vekili, verilen kati teminat mektubuyla 2.500.000 Suudi Arabistan Riyalinin mektup tarihindeki cari döviz kuru üzerinden Türk lirası tutarı 17.085.000 lira ile SAR'ın TL'ye göre değeri yükselirse, transfer tarihindeki döviz satış kuru nedeniyle oluşacak farkı ödemeyi üstlendiklerini, bu miktarın da gecikmeksizin ödendiğini, Arbitraj farkının üstlenilmediğini, komisyon ve vergiye ilişkin istemin dayanağı bulunmadığını, bunların sözleşme ilişkisi bulunan davalı şirketten istenebileceğini, sorumluluklarının mektup içeriğiyle sınırlı olduğunu ve bunun da garanti sözleşmesi niteliğinde olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacı bankayla davalı şirket arasındaki sözleşmesinin 8. maddesi hükmü uyarınca; bankanın, mektup nedeniyle yapacağı ödemelerle buna ilişkin tüm giderleri davalı şirketten alabileceği, ödeme tarihinde davacı banka ve Merkez Bankasının SAR bulunmadığı anlaşılmasına göre, bu giili olanaksızlık nedeniyle, davacı bankanın, arbitraj farkı ve diğer kalemleri şirketten istemekte haklı olduğu, ayrıcı mektup için ödeme zorunda kalınan gecikme faizinin de istenebileceği, davalı bankaca verilen mektuptaki kefalete yönelik yüklenim nedeniyle bu ilişkinin kefalet sözleşmesi niteliğini kazandığı, müteselsil kefalet nedeniyle, mektupların paraya çevrilmesinden doğacak zararı karşılayacak tutarın ödenmesi borcunun üstlendiğinin kabulü gerektiği, bu yüzden davacının takipte haklı görüldüğü, 13.4.1979 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 7/17539 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla % 19'a çıkarılan faiz oranının sözleşmeye göre de istenebileceği gerekesiyle davaların kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm her iki davalı vekilince de temyiz edilmiştir.
1 - Davalı Mosan A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde:
a) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve davacı bankayla davalı şirket arasındaki teminat mektuplarına ilişkin 3.3.1978 günlü sözleşmenin 4 ve 8. maddeleri hükümleriyle dava konusu tüm istemlerin üstlenilmiş bulunmasına göre davalı şirket vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
b) Davalı şirketçe borca karşılık olarak 17.10.1979 günlü belgeyle davalı bankaya ciro edildiği anlaşılan 250.000 liralık senedin, hamil bankaca tahsil edildiği, davacı vekilince 22.5.1980 günlü oturumda kabul edilmesine karşın, sözkonusu ödemenin dava konusu borçtan düşülmesi gerekirken bunun da tahsile karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bu yönden davalı şirket yararına bozulması gerekmiştir.
2 - Davalı T. Vakıflar Bankası vekilinin temyiz istemine gelince:
a) Davacı banka ile davalı banka arasındaki hukuki ilişkinin dayanağı, "Kati Teminat Mektubu" başlıklı ve 3.3.1978 günlü belgedir. her iki banka arasındaki uyuşmazlığın özünü, sözü edilen belgenin hukuki niteliğinin belirlenmesi konusu oluşturmaktadır. Çünkü, Mahkemenin kabul ettiği gibi, davalı bankanın sözkonusu belgeyle diğer davalının borcuna kefil olduğu kabul edilir ve ilişki kefalet olarak nitelenirse; mektupta yazılı olmasa beli kefil, borçlunun kusur ve temerrüdünün yasal sonuçlarından sorumlu olacaktır. Eş anlatımla, direnim temerrüt faizi ve öngörülmüşse bir yıllık faizi ödemekle yükümlü kılınabilecektir. Oysa, anılan belge Borçlar Yasasının 110. maddesinde sözü edilen 3. şahsın fiilini taahhüt niteliğinde bir garanti anlaşması olarak tanımlanırsa; ortada, doğrudan ve sözleşmenin yanı sıfatıyla asli bir yükümlülük sözkonusu olacağından, sadece belgede açık biçimde yüklenilen edimlerden sorumlu olunacaktır.
Uyuşmazlık konusu 3.3.1978 günlü mektupla, davalı banka:
a) Diğer davalı Mosan A.Ş.nin Suudi Arabistandan almış olduğu ya da alacağı taahhüt işleri için davacı bankaca adı geçen şirket yararına olarak vereceği 2.500.000 Suudi Arabistan Riyali SAR tutarındaki teminat mektuplarının güvencesi olarak, belge düzenleme tarihindeki döviz satış kuru üzerinden hesaplanan 17.085.000 lira ile, belge düzenleme tarihindeki döviz satış kuru üzerinden hesaplanan 17.085.000 lira ile, b) Bu paranın davalı bankadan yazılı uyarıyla istendiği tarihten, ödeme anına kadar geçecek günlere ait yasal faiz ve buna ilişkin gider vergisini;
c) Suudi Arabistan Riyalinin Türk Lirasına göre değerinin yükselmesi halinde, dövizin T.C. Merkez Bankasınca transfer edileceği tarihteki döviz satış kuruna göre oluşacak olan Türk Lirası farkının ödenmesini, üstlenmiş durumdadır.
Anılan belgede, davalı bankanın, yukarıda sayılanlar dışında bir yüklenimi yoktur. Eş anlatımla, sözkonusu mektup; paraya çevirme sırasında arbitraja gidilerek (SAR)'ın ABD. Doları karşılığında dışardan satın alınması sonucu oluşan arbitraj farkını; bu fark için istenen direnim temerrüt faizini; teminat mektubuna ait komisyon ve gider vergisiyle, transferdeki gecikme nedeniyle mektup lahdarına ödenen gecikme faizi gibi edimleri içermemektedir.
Davalı bankaca, uyuşmazlık konusu mektupla, üçüncü bir kişinin diğer davalı Mosan A.Ş.nin borcunu, alacaklıya karşı temin ettiği anlaşılmaktadır. Eş anlatımla sözü edilen belge: davalı bankaca, borçlunun para olarak miktarı gösterilen doğmuş ya da doğacak bir borcunun ödenmesini güvence altına alma bildirimini içermektedir.
Kefilin yüklenimi feri niteliktedir. Asıl borç ödeme ya da başka bir nedenle düşerse, kefalet gibi yan haklar da düşer. Oysa, Borçlar Yasası'nın 113. maddesinde anlamını bulan feri hak niteliği, garanti sözleşmelerinde yoktur. Garanti veren asıl borçla ilgili değildir.
Dava konusu mektupla davalı banka, sözkonusu borcu, "... işbu meblağ tamamen veya kısmen bankamızca talep edildiği takdirde, protesto keşidesine, hüküm istihsaline ve borçlunun bu hususta rızasının alınmasına hacet kalmaksızın mekfulünbih paranın ilk yazılı ihbarınızla derhal ve bila taallül bankanıza nakden ve tamamen..." biçiminde, itirazsız ve hükümsüz ödeme kabulünde bulunmuştur. Davacı bankanın istemi üzerine, hiçbir itiraz ileri sürmeden ve hüküm elde etme gereği kalmadan bu parayı ödemiy üstlenen davalı banka; asıl borcun, hukuken mevcut, geçerli ve dava edilebilir olduğuna dair, kefilin borçlar Yasasının 497. maddesi hükmüne göre ileri sürmekle yükümlü olduğu defileri öne sürmekten vazgeçmek suretiyle, asıl borçtan bağımsız olarak bir yüklenim altına girmiş durumdadır.
Saptanan tüm bu öğeler ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.6.1969 gün ve 1969/4-6 sayılı inancında (3.10.1969 gün ve 13317 sayılı Resmi Gazete) belirtilen yaklaşımlara göre; davalı banka ile davacı banka arasında taahhüt biçiminde oluşmuş bir sözleşme bağlantısı bulunmasına; davacı bankanın alacağı temin edilen yan durumunda olmasına; bağımsız nitelikli bu sözleşmeyle davalı bankanın asıl borçlu olarak yüklenim altına girme iradesinin bulunmasına ve özellikle asli nitelikli bu sözleşmedeki, itirazsız ve hükümsüz ödeme kabulüyle Borçlar Yasasının 497. maddesinde öngörülen defileri ileri sürmekten vazgeçilmiş olması karşısında, dava konusu "kati teminat mektubu" karşılıklı belge, Borçlar Yasasının 110. maddesinde sözü edilen üçüncü şahsın fiilini taahhüt niteliğinde bir garanti sözleşmesidir.
Bu niteliği gözetildiğinde, davalı Banka, teminat mektubuyla yüklendiği yukarıda belirtilen edimler dışında halen; arbitraj farkı, bu fark için istenen direnim faizi ve gider vergisi, paraya çevrilen teminat mektubuna ait komisyon ve gider vergileriyle, birleşen davada istenen gecikme faizinden sorumlu tutulamaz.
Mektupta açık birimde belirtildiği gibi, (SAR)'ın transfer ve davalı bankaca yapılan 6.2.1979 ödeme tarihindeki döviz satış kuru tutarı olan (18.590.750) liranın ödenmiş olmasına ve bu tarihteki döviz satış kuruna yönelik herhangi bir itirazda bulunmadığına göre davalı banka hakkındaki davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
b) Yukarıdaki fıkrada açıklanan nedenlerle ve davalı banka hakkındaki davanın reddi gerekmesine göre, bu davalı hakkındaki takip de haksız sayılacağından, davalı banka açısından itiraz nedeniyle inkar tazminatı sorumluluğu da söz konusu olamaz.
SONUÇ : Yukarıda 1/a bendinde yazılı nedenlerle davalı Mosan A.Ş. vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine ve hükmün 1/b bendinde yazılı nedenle davalı Mosan A.Ş. yararına, 2/a, b bendinde yazılı nedenlerle ise davalı T. Vakıflar Bankası A.O. yararına bozulmasına, davacı banka ile davalı banka vekilleri geldiklerinden 5000 lira duruşma vekillik ücretinin davalı Mosan A.Ş.den alınarak davacı bankaya, 5000 lira duruşma vekillik ücretinin ise davacı bankadan alınarak davalı T. Vakıflar Bankasına verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harçlarının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine 28.1.1982 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Kefalet akti bir diğer sözleşmenin fer'idir; garanti sözleşmesinini se fer'i olmayan bir niteliği vardır. (Tandoğan, H., Garanti Mukavelesi, 1959 sh. 19).
Dava konusu mektupta açıkça "... 17.085.000 Türk Lirasını Mosan Montaj ve Çelik İmalat A.Ş. firması ile beraber müteselsil kefil ve müşterek müteselsil borçlu sıfatıyla kefil ve zamin olduğundan..." demek suretiyle davalı banka taahhüdünün mahiyetinin kefalet olduğunu açık bir şekilde göstermiş bulunmaktadır.
Dava konusu mektup matbu ve genelde kullanılan formül şeklinde her bankada mevcut şekilde bir mektup olmayıp işe özel olarak daktilo ile yazılmıştır. O halde mektupta davalı banka tarafından kullanılan ifadelerin özel bir önemi vardır. Heğr ne kadar BK. 48/1. maddesi gereğince, tarafların sözleşmeyi tavsif için kullandıkları tabirlere bakılmayarak hakiki ve müşterek amacın araştırılması gerekir ve (teminat) yazılı bir sözleşmenin kefalet, (kefalet) yazılı bir sözleşmenin de garanti sözleşmesi olarak benimsenmesi mümkün olursa da, bir sözleşmenin tarafları tacir ve özellikle banka ise, onların kullandıkları kelimeleri, anlamını bile bile kullandıklarının kabulü gerekir (Reisoğlu, Seza, Garanti Mukavelesi, 1963, sh. 68. Not 10) ve hele "müteselsilen" bir taahhüt altına girilmişse veya "kefil" kelimesi kullanılmışsa bir kefaletin mevcut olduğu kabul edilmelidir (Tandoğan, age, sh 30, 33). Federal Mahkeme de aynı görüştedir (Tandoğan, age, sh. 30, 33). Olayımızda da, yukarıda belirtildiği gibi, davalı banka diğer davalı şirket ile beraber "... müteselsil kefil ve müşterek müteselsil borçlu sıfatıyla kefil..." olmuştur. Ayrıca bu ifade, bankanın bu taahhüdünün fer'iliğini de açıkça vurgulamaktadır.
Dava konusu mektuptaki "...protesto keşidesine, hüküm istihsaline ve borçlunun bu hususta rızasının alınmasına hacet kalmaksızın mekfulunbih paranın ilk yazılı ihbarınızda derhal ve gecikmeksizin ödeneceği..." taahhüdü de, kefaletin garanti sözleşmesine dönüşmesi için yeterli değildir. Çünkü kefilin asıl borçluya ait bazı def'ilerden önceden feragat etmesi mümkün olduğu gibi evvela asıl borçlunun takip edilmesi hakkından vazgeçmesi, doğrudan doğruya kendisine müracaatı kabul etmesi ve ilk talepde itirazsız ödemeyi yüklenmesi de olanak dahilindedir (Reisoğlu, age, sh. 75, 98, 109, 110). Kaldı ki davalı bankanın kefalete ilişkin bazı hakları kullanmaktın önceden vazgeçmesi ancak kendi akidi asıl borçlu şirketin rıza ve muvafakati ile olabileceğine göre bu durum dahi dava konusu teminat mektubunun, diğer bir sözleşmesinin fer'i olduğunu göstermektedir.
Diğer yandan, bir para borcu için verilen mektuplar genellikle kefalet olarak kabul edilmektedir. Federal Mahkeme de aynı görüştedir. (Tandoğan, age, sh. 28, 33, Reisoğlu, age, sh. 73, 74). Olayda da bir para borcu için verilmiş bir mektup söz konusudur.
Kefalette, olayda olduğu gibi, ön planda şahıs vardır ve bu şahıs borçludur veya müstakbel borçludur. Kefilin ilgisi borçlunun şahsına yöneliktir. Teşebbüsün istenen sonuca ulaşıp ulaşmaması önemli değildir. Bu nevi banka teminat mektuplarında da, banka için önemli olan teşebmbüs değil, teminat mektubu verilen müşteridir. Teşebbüsün niteliği de bankayı ilgilendirmez; teşebbüs bankaya yabancıdır. Banka aldığı komisyon mukabilinde müşterisine gerekli krediyi temin etme amacındadır sadece (Reisoğlu, age, sh. 99). Bu nedenledir ki bankaların taahhütleri, genelde kefalet olarak kabul edilmeli, ancak özel durumlarda, koşulları varsa, garanti sözleşmesi olarak yorumlanmalıdır (Reisoğlu, age, sh. 101).
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun teminat mektubu ile ilgili 1969/4-6 sayı ve 11.6.1969 günlü kararı, kararda belirtildiği üzere, "... borçlu ile yapılan bir anlaşmaya dayanılarak verilen teminat mektupları içtihadı birleştirme dışında kaldığından üzerinde durulmaya lüzum görülmemiştir. Konu ile ilgili olan daha ziyade ikinci kısma giren yani borçla doğrudan doğruya ilgisi bulunmayan kişiler ile yapılan anlaşmaya dayanılarak bankalar tarafından verilen mektuplardır. Bu şekilde verilen teminat mektuplarında borcu temin edilen kişi akit değildir... lehine mektup verilen kişi ile banka arasında bir sözleşme ilişkisi olmadan verilen mektuplar içindir." oysa, olayımızda davalı banka ile lehine mektup verilen diğer davalı şirket arasında bir sözleşmenin varlığı anlaşılmaktadır. O halde, sözü edilen içtihadı birleştirme kararının olayımızda bağlayıcı bir niteliği yoktur.
Ancak içtihadı birleştirme kararından kefalet yararına sonuçlar çıkarmak mümkündür. İçtihadı Birleştirmeye neden olan olyada geçici ithal yoluyla mal ithal eden kişi lehine bankaca 3. kişilerle yapılan sözleşme üzerine verilen bir teminat mektubu söz konusu olpu bankanın lehdar ithalatçı ile hiçbir hukuki ilişkisi mevcut değildi ve bu ned8enle, içtihatta, bankaların ithalatçıya rücuu kabul edilmemişti; fakat olayımızda mektubun lehdarı diğer davalı şirket ile davalı banka arasında, mektup verilmesi hususunda bir sözleşmenin var olduğu anlaşıldığına göre davalı banka, mektup bedelini ödediği zaman diğer davalıya rücu edebilecektir. İçtihattan çıkan anlam lehdar ile bir sözleşme ilişkisi ve ona rücu olanağı mevcut ise ortada bir kefalet akdinin varlığıdır ki, olayımız da buna uygundur.
Federal Mahkeme 17 Eylül 1975 günlü kararında (Journal des Tribinaux, 1976, T, 537) ne sözleşme metninde, ne kastedilen amaçtan ve nihayet ne de hal ve şartlardan bir sonuca varmak mümkün değilse kefaletin varlığının kabulü gerekeceği, içtihadını tekrarlamıştır. Bundan başka Federal Mahkeme aynı kararında, yine yerleşmiş bir içtihadından bahisle, eğer taahhüt altına girenin yüklendiği işin yerine getirilmesinde doğrudan doğruya ve kişisel bir yararı varsa, bu halin bağımsız bir borcun (fer'i olmayan) varlığının yani garanti sözleşmesinin kabulü için ciddi bir işaret sayılabileceğini zikretmektedir. (Federal Mahkemenin aynı ilkeleri benimseyen 18.10.1985 tarihli kararı için Bak. Doç. Selim Kanati, İsviçre Federal Mahkemesinin Borçlar Hukuku Kararları, II, Özel Borç İlişkileri, 1968, sh. 191). Davalı bankanın taahhüt edilen işin sonucu ile doğrudan doğruya bir menfaati mevcut olmadığı gibi mektup metni de ayrıca gerek açıklığı, gerekse amaç ve yorumu itibariyle, olayımızda ancak davalı bankanın kefaletinin kabulü sonucuna götürebilir.
Bütün bu açıklanan nedenlerle davalı bankanın verdiği mektubun kefalet niteliğinde olduğunun, bu sebeple de borçlu ile beraber borcun esas ve ferilerinden müteselsilen sorumlu bulunduğunun kabulü ile hükmün onanması gerektiği kanaatiyle çoğunluğun bozma kararına karşıyım.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini