Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E:1982/4988
K:1982/5387
T:14.12.1982
  • YENİ PAY ALMA HAKKI
ÖZET : Ortaklık genel kurulunca esas sermaye artırımı ile somut ve tek yanlı olarak kullanılabilecek hale gelmiş bulunan yeni pay alma [rüçhan] hakkının ihlali halinde, bu hakkı ihlal edilen ortağın genel hükümlere göre dava hakkı vardır. Ortaklık yönetim kurulunun bu hakkı ihİdi eden eylem ve kararlarının ortaklık genel kurulunca bir karara bağlanarak onaylanmış olması, TTK.nun 392/2. maddesi uyarınca batıl olan bu işlemlere geçerlik kazandıramayacağı gibi yeni pay alımını ihlal eden eylem ve kararlara karşı açılması gereken davanın da ortaklık genel kurulunda alınmış bulunan diğer kararlar gibi TTK.nun 381/1. maddesine göre sınırlandırılması ve bu maddede belirtilen dava koşullarına bağlı tutulması olanaksızdır.
(6762 s. TTK m. 381/1, 392, 394)
Taraflar arasındaki davadan dolayı (Konya 2. Asliye Hukuk Hakimliği) nce verilen 31.5.1982 tarih ve 142/286 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı avukatı tarafından istenmiş olmakla; dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü
Davacı vekili, davalı anonim şirketin paydaşlarından olan müvekkilinin şirket sermayesinin (10) milyon liradan (20) milyon liraya artırılmasının 13.4.1980 günlü şirket olağanüstü genel kurul toplantısında kararlaştırılması üzerine müvekkilinin rüçhan hakkını kullanarak (1015) payın bedelini nakden ve senetle ödemesi suretiyle (İştirak Sözleşmesinin) gerçekleştiği halde davalı şirketin bu defa. 12.11.1980 tarihli genel kurul toplantısında müvekkilinin rüçhah hakkını kullandığı mezkür (1015) payın da içinde bulunduğu (5707) payın diğer davalılara satılmasına karar verildiğini ve bu suretle bu paylar bakımından davalı şirket ile diğer davalıların muaraza çıkardıklarını, esasen 12.11.1980 günlü genel kurul toplantısının iptali için de ayrıca dava açılmış olduğunu ileri sürerek davalıların haksız muaraza ve müdahalelerinin önlenmesiyle (1015) adet payın müvekkiline aidiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekilleri cevap dilekçesinde, davacılarca TTK.nun 381/1. maddesindeki koşullara uyulmadan dava açılamayacağını, esasen TTK.nun 394 maddesi gereğince yapılan 15.4.1980 tarihli ilandan itibaren 15 günlük süre içinde dava konusu (5707) pay için müracaat edilmemesi üzerine davacıların rüçhan haklarını kaybettiklerini, sonradan Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ile yapılan ilanın geçersiz olduğunu, aksi olsa bile davacının TTK.nun 283 maddesine uygun bir şekilde iştirak taahhütnamesi vermemiş olduğundan bu taahhüdün geçersiz olduğunu, ayrıca sermaye artırımı işlemleri tescil edilmeden iştirak taahhütnamesi verilmesinin de mümkün olmadığını, şirketin tanıdığı süre içinde kullanılmayan rüçhan hakları bakımından arta kalan hisse senetlerinin müvekkillerince alınmasında yasaya aykırılık bulunmadığını, esasen müvekkillerinden Mehmet ile Yılmaz'ın bu hakka sahip oldukları kesinleşmiş mahkeme ilamları ile sabit olduğunu, davacının iddiasına dayanak yaptığı eski yönetim kurulu işlemlerinin geçersiz ve yasaya aykırı olduğunu ve müvekkillerine devir hakkı tanıyan şirketin 12.11.1980 tarihli genel kurul kararı iptal edilmeden işlemlerin geçersiz sayılmasının mümkün olmayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanılan delillere göre, davacının TTK.nun 381 / 1. maddesi gereğince 12.11.1980 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararlar yönünden muhalif kalıp bu muhalefetini tutanağa da geçirtmediğinden dava hakkı bulunmadığı gibi, davadan önce dava hakkı bulunmadığı gibi, davadan önce dava konusu hisse senetlerinin davalılara satılıp bu konuda gerekli işlemlerin de tamamlanmış olduğundan dava konusu da ortada kalmadığını ayrıca, mahalli gazete ile yapılan ilandan itibaren tanınan süre içinde davacının başvurmaması ile eski yönetim kurulunca yapılan hisse senedi satışlarının geçersiz hale geldiğini bunun aksine davalılara yapılan hisse senedi satışlarının ise yasaya uygun bulunduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere taraflar arasındaki Uyuşmazlık anonim şirket ortağı olan davacının sermaye artırımı nedeniyle TTK.nun 394. maddesinden kaynaklanan yeni pay alma hakkını diğer bir deyişle rüçhan hakkını kullanmasının şirket ve diğer davalılarca önlendiği iddiasından kaynaklanmaktadır.
Türk Ticaret Kanununun sistemine göre, bir anonim şirketin sermaye artırımına gidebilmesi için gerekli ön şart olan esas sermayenin tamamının ödenmiş olması ve Ticaret Bakanlığı'ndan ön izin alınmasından sonra, şirket ana sözleşmesinde bu konuda değişikliğin yapılması gerekmektedir. Bunun için de, şirket yönetim kurulu tarafından gerekli değişiklik tasarısı hazırlandıktan sonra genel kurulca bu yönde bir karar alınması ve bu karardan sonra da şirket yönetim kurulunca sermayenin (ani) veya (tedrici) artırma usullerine göre, TTK.nun 392. maddesinde öngörülen işlemlerin yerine getirilmesi icabetmektedir. Şayet şirketçe tedrici sermaye artırımına yeni hisse senetleri çıkarılmak suretiyle gidilmişse ve gerek şirket ana sözleşmesinde gerekse sermayenin artırılmasına ilişkin şirket genel kurul toplantısında da yeni pay hakkı sınırlandırılmamışsa, yönetim kurulunca bu hakkın kullanılması için TTK.nun 394. maddesi hükmü gereğince pay sahiplerine yeni pay alma haklarını kullanabilmeleri için asgari 15 günlük süre tanınması ve bu hususun ilan edilmesi gerekmektedir. TTK.nun 394. maddesine göre, bu ilanın muhakkak Türkiye Ticaret Siciil Gazetesi'nde yapılması şart koşulmamışsa da, şayet ana sözleşmede böyle bir hüküm varsa, bu koşulunda yerine getirilmesi zorunludur. Ayrıca ana sözleşme ile öngörülmemiş olsa bile mezkür maddede ilanın birden fazla gazetede ynpilması öngörüldüğüne göre, bu gazetelerden birinin de Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi olabileceği yönetim kurulunca da karar altına alınabilir. İşte, bu ilanlardan sonra ve şayet iki ayrı gazetedeki ilan tarihleri arasında bir fark mevcutsa o zaman son ilanın yapıldığı tarih esas alınarak 15 günlük süre içinde şirket pay sahipleri tarafından yeni pay alma (rüçhan) hakkını kullanmaları gerekmektedir. Nevar ki, ortakların yeni pay alma hakları da sınırsız değildir. TTK.nun 394. maddesi hükmüne göre, her ortak yeni hisse senetlerinden, şirket sermayesindeki payı ile orantılı olarak bu hakkını kullanabilir. Rüçhan hakkının, kullanılması ise beyan ve iştirak taahhütnamesi imzalanması yolu ile ve tek taraflı irade beyanı ile, gerçekleşir. TTK.nun 394. maddesine uygun olmak koşulu ile kullanılan bu hak şirketin kabulüne bağlı değildir. Diğer bir ifadeyle, genel kurulun sermaye artırımı kararı ile rüçhan hakkı soyutluktan çıkan ve ortaklığa karşı ileri sürülebilen somut bir hak haline dönüşür. Şayet bu şekilde somutlaşan bir rüçhan hakkının kullanılması şirket yönetim kurulunca yasal nedenler dışında şu veya bu sebeble önlenmeye ve bu şekilde ihlal edilmeye kalkışılırsa hiç kuşkusuz yeni pay alma hakkı sahibi olan ortağın da bu ihlale karşı rüçhan hakkının korunmasını dava yolu ile isteme hakkı vardır. Zira, yukarıda da değinildiği gibi rüçhan hakkının kullanılması esas sermaye artırımı prosedürü içinde bir bölüm olup, bunu ihlal eden şirket işlem ve kararları TTK.nun 392/2. maddesi hükmü gereğince batıl birer işlem ve karar niteliğine dönüşürler. Bunun sonucu olarak da her ortak rüçhan hakkının ihlali halinde bu hakkını genel hükümlere göre dava yolu ile kullanabilir ve bu yolla ihlaline mani olabilir.
Rüçhan haklarının kullanılması ve şayet arta kalan hisse senetleri varsa, yine yasada öngörülen koşullara göre, diğer isteklilerden iştirak taahhütnamesi alındıktan ve ilgili bakanlık onaylamasını müteakip genel kurulca ikinci bir toplantı yapılarak gerekli kararın alınması ve ticaret mahkemesince de bu işlemlerin onaylanmasından sonra keyfiyetin tescil ve ilan edilmesiyle esas sermaye artırımı işlemleri tamamlanmış olur. Yeni hisse senedi çıkarmak suretiyle sermaye artırımına giden anonim şirket ise, ancak bundan sonra; hisse senetleri çıkararak iştirak taahhütnamesi vermiş olanlara tevdi edebilir. Daha önce çıkarılmış hisse senetleri ise TTK.nun 395. maddesi uyarınca hükümsüzdür (Bütün bu hususlar için bakınız E. Moroğlu, Anonim Ortaklıklarda Esas Sermaye Artırımı İstanbul 1972 Sf. 37- 132; H. Arsanlı, Anonim Şirketler İstanbul 1960, Sf. 111 - 114, H. Domaniç Anonim Şirketler, İstanbul 1978, Sf. 848 - 1086; T. Ansay, Anonim Şirketler Hukuku, Ankara 1975 Sf. 200-205; O. Imregün, İstanbul 1968 Sf. 236 - 237, 325 - 332. Poroy Tekinalp - Çamoğlu, Ortaklıklar Hukuku İstanbul, 1976 Sf. 9-40; R Tekil, Şirketler Hukuku, 2. Cilt Anonim Şirketler İstanbul 1978 Sf. 429 -454).
Bu genel açıklamaların ışığı altında dava konusu olaya dönülecek olursa, şirket genel kurulunca esas sermaye artırımı ile somut ve tek yanlı olarak kullanılabilecek hale gelmiş bulunan yeni pay alma [rüçhan] hakkının ihlali halinde, bu hakkı ihlal edilen ortağın genel hükümlere göre dava hakkı mevcut bulunmaktadır. Şirket yönetim kurulunun bu hakkı ihlal eden eylem ve kararların şirket genel kurulun bir karara bağlanarak onaylanmış olması TTK.nun 392/2. maddesi gereğince batıl olan bu işlemlere geçerlilik kazandıramayacağı gibi, yeni pay alımını ihlal eden eylem ve kararlara karşı açılması gereken dava da, şirket genel kurulunda alınmış bulunan diğer kararlar gibi TTK. nın 381/1. maddesine göre sınırlandırılması ve bu maddede belirtilen dava açma koşullarına tabi tutulması mümkün değildir. Bu nedenle mahkemenin davanın red için bu maddeye de dayanılması yerinde görülmemiştir.
Esas sermayenin artırılmasına ilişkin şirketin 13.4.1980 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısını müteakip şirket yönetim kurulunca 14.4.1980 tarihli kararla rüçhan hakkının kullanılması için hem mahalli hem de Türkiye Ticaret Sicili Gazeteleriyle ilan yapılmasına karar verilmiş olup, bu karar gereğince de hem mahalli Meram Gazetesi, hem de Türkiye Sicili Gazetesi'nde ilanlar yapılmış bulunmaktadır. Nevar ki, ilanlar aynı gün yapılmamış olduğundan 15 günlük sürenin hesabında son ilan tarihi nazara alınması gerekmektedir. Son ilanın yapıldığı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi de 24.4.1980 tarihinde yayınlandığına ve davacının da yeni pay alma hakkını iştirak taahhutnamesi düzenleyerek ve gerekli odemeleri yap mak suretiyle bu süre içinde kullandığı dosyadaki belgelerden anlaşıldığına nazaran, bu hakkını süresinde kullandığının kabulü gerekir. 2. gazete ile yapılan ilanın kötü niyetle geciktirildiğine ilişkin iddia ise, bu ilanın sadece davacıya değil, henüz yeni pay alma hakkını kullanmayan diğer ortaklara da bu haktan yararlanma olanağı sağlayacağına göre, dayanaksız kalmaktadır. Ayrıca, mahalli gazete dışında Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'yle ilan yapılması hem şirket ana sözleşmesinin 22. maddesinde öngörülmüş hem de genel kurul toplantısından bir gün sonra alınan yönetim kurulu kararıyla da ilanın bu şekilde yapılması karar altına alındığına nazaran, şirketçe iki gazete ile ilanın yapılması işlem ve kararı yasaya uygun bulunmaktadır. Bu bakımdan davalılarca mahkemeye emsal olarak ibraz edilen 15.4.1980 tarih ve 1980/2088 - 2004 sayılı dairemize ait ilim bu davada mahkemeyi bağlaması mümkün değildir. Zira, anılan karardan ana sözleşmede böyle bir hüküm bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bunlar dışında, mahkemece davanın reddine neden olarak yapılan satış işlemlerinin tamamlandığı ve dava konusu kalmadığı gösterilmiştir ki dosyaya ibraz edilen belgelerden hisse senetlerinin daha önceden çıkarılarak davalılara teslim edildiği anlaşılamadığı gibi, esasen esas sermaye artırımı işlemleri TTK. 392. maddeye göre tekemmül ettirilip yine aynı Yasanın 395. maddesine göre tescil ve ilan yapıldığı hakkında dosyada bir belge de bulunmadığından mahkemenin bu yöne ilişen kabulü de dayanaksız kalmaktadır.
O halde, yukarıdaki açıklamalar gözönünde tutularak ve davacının şirketteki pay miktarları saptandıktan sonra TTK.nun 394. maddesi hükmü uyarınca davacının yeni paylardan (şirket sermayesindeki payı ile mütenasip miktarını) alabileceği hükmü de nazara alınarak, davacının ne miktarda yeni pay alabileceği araştırılıp, saptandıktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle ve yasal dayanaktan yoksun olarak davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmediğinden hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir.
Sonuç : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacı yararına (BOZULMASINA) ve (5000) lira duruşma vekillik ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine 14.12.1982 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini