 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1982/4865
K: 1982/5412
T: 30.11.1982
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı (İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi)'nce verilen 09.06.1982 tarih ve 253/2011 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı ve mukabil davacı İnciser avukatı ve tereke mümessili tarafından istenmiş olmakla; dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacılr vekili, yanların "..... Makina Endüstrisi ve Alüminyum Sanayii Faik ve Ortakları Kollektif Şirketi'nin" ortakları olduklarını, miras bırakanları Faik'in 23.01.1979 günü ölümünden sonra ana sözleşmenin 9. maddesi uyarınca, şirketin sağ kalan ortaklarca deva ettirilmesi yükümüne karşın, davalı ortağın, aynı konuda rakip ticari işletme sahibi olan eşinin de etkisiyle zorunlu olan ana sözleşme değişikliklerine yanaşmadığını ayrıca şirketin tesis ve fabrikalarının kurulu olduğu taşınmazların miras nedeniyle taksim ve ortaklığını giderilmesi davaları açtığını, vergi dairesine ihbarlarda bulunduğunu, şirketin varlığını tehlikeye atan bu olumsuz davranışlar nedeniyle fesih yerine bu ortağın çıkarılması ile şirketin kendi aralarında devam etmesinin mahkemeden istenebileceğini bildirerek, davalının şirketten çıkarılmasına karar verilmesini istemiştir.
Birleştirilen şirketin feshi istemli davaya karşı savunmasında, şirket faaliyetlerini baltalamaya kalkan davalı İnciser hakkında ortıklıktan çıkarma davası açıldığını bu iki davanın birleşmesi gerektiğini, fesih dayanağı yapılmak istenen olguların gerçek dışı olduğunu, eşinin ortak olduğunu rakip firmanın piyasayı ele geçirmesi amacıyla fesih istendiğini, bilançoların incelenmesiyle şirketin sürekli gelişme içinde olduğunu bildirerek fesih davasının reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ve karşılık davacı inciser vekili, sav ve savunmalarında, şirketin ana sözleşmesi değişikliği isteminin vekiledenine zora kabul ettirilmek istendiğini ve bu nedenle dönüldüğünü, kar paylarının ketmedildiğinin Maliye hesap uzmanları incelemesiyle belirlendiğini, ödeme ve satımlarla yolsuzluklar yapıldığını, işlemleri denetleme haklarının engellendiğini ve bilgi verilmekten kaçınıldığını, şirket mal varlığının yolsuz biçimde elden çıkarılıp kendilerine mal edildiğini, ana sözleşmenin 10. maddesi hükmü uyarınca, ortaklıktan çıkarma kararı veremeyeceklerini, mahkemeden de çıkarma istenemeyeceğini bildirerek çıkarma isteminin reddine ve haklı nedenler gözetilerek TTK.'nun 187. maddesi uyarınca şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini istemiştir.
Tereke mümessili birleşen davadaki isteminde, mahkemece verilen yetkilerinin şirketi temsil yetkisi bulunan ortak Tacettin tarafından engellendiğini bildirerek, davalı Tacettin'in idare ve temsil yetkisi kaldırılarak bu yetkinini atanacak bir yed'i adle verilmesini istemiştir.
Mahkemece, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 26.10.1981 gün ve E. 1980/11-2341, K. 1981/694 sayılı kararıyla doğrulanan, dairemizin 03.04.1979 gün ve 1979/713-2239 sayılı kararında da kabul edildiği gibi; TTK.'nun 197. maddesinin anlam ve özünde, mahkeme kararıyla bir ortağın haklı nedenlerle ortaklıktan çıkarılması hükmünün varolduğunun kabulü zorunluğu bulunduğu, iki kişilik kollektif ortaklıklarda bir ortağa tanınan, diğer ortağın ortaklıktan çıkarılmasını istemek ve dava etmek hakkının, ortak sayılı ikiden çok olan ortaklıklarda da tanınmış sayılmak gerektiği, bu yüzden bir ya da birden çok ortağın şahıslarına ait nedenlerden dolayı ortaklığın feshinin istenebileceği hallerde de, bunlar dışındaki ortakların mahkemeye başvurarak bunların ortaklıktan çıkarılarak ortaklığının devamına karar verilmesini isteyebileceklerinin kabulü gerektiği, şirket ana sözleşmesinin 10. maddesi uyarınca, ortaklar çıkarma kararı veremeyeceklerine göre aktif husumet ehliyetine yönelik itirazlarının yerinde görülmediği,
Tipik bir aile şirketi olan ortaklığın ana sözleşmenin 9. maddesiyle, sağ kalan ortakların şirketi devam ettirme zorunluluğunda bulundukları hüküm altına alınarak, devamlılık ve düzenli gelişmenin amaçlandığı, ancak buna karşın davalı ortak İnciser'in hiç bir haklı neden olmaksızın ve şirketin yokedilmesini amaçlayan bir davranışla miras hakkına dayalı olarak, şirket tesis ve fabrikalarının üzerinde kurulu bulunduğu taşınmazlardaki ortaklığın satış suretiyle giderilmesi kararı aldığının anlaşıldığı, miras bırakanlarının ölümünden sonra şirketin sağlıklı biçimde yürütülmesi için gerekli olan ana sözleşme değişikliğinin davalıca engellendiği, 13.04.1981 günlü başvurusuyla şirketle ilgili vergi kaçakçılığı ihbarında bulunduğu, davalının şirketin ortadan kaldırılmasına yönelik bu davranışlarının iyi niyet kurallarıyla bağdaşmadığı gibi, ana sözleşmeye aykırı ve TTK.'nun 187/1. maddesinde öngörülen şirkete ihanet fiilini oluşturduğu, eşinin aynı konulu bir şirketin kurucu ortağı bulunmasının durumu daha da ağırlaştırdığı, fesih istemiyle de ortaklığın devamını arzulamadığı, davacılar Tacettin ve Ertuğrul'a yüklenen eylemlerin uzman bilirkişi incelemesiyle doğrulanmadığı gibi; gerçekleştiği varsayılsa bile bunların şirketin feshini gerektirir nitelikte olmadığı, ortaklıktan çıkarma ya da idarece iki yetkisinin kaldırılması istemlerine dayanak yapılabileceği gerekçesiyle davalı İnciser'in şirket ortaklığından çıkarılmasına, ortaklık payının yasa ve ana sözleşme hükümleri uyarınca kendisine ödenmesine; karşı davaların reddine karar verilmiştir.
Hüküm davalı ve karşı davacı İnciser vekiliyle tereke temsilcisince temyiz edilmiştir.
1- Süreli kollektif ortaklıklarda, ortaklığın feshini isteyen ortakların, haklı nedenlerle ortaklıktan çıkarılması davalarında uygulanması gereken TTK.'nun 197/1. maddesi hükmü buyurucu (emredici) hüküm niteliğinde değildir. Bu nedenle, şirket ana sözleşmesindeki; sağ kalan ortaklarca şirketin sürdürülmesi zorunluluğu ve hiç bir ortağın, diğer ortaklarca şirketten çıkarılamayacağına ilişkin 9 ve 10. maddeleri hükümlerinin; çıkarma ya da fesih konusunda ortakların kendi aralarında karar alamayacaklarını ancak bunun, mahkemeden dava yoluyla istemde bulunulmasını engelleyemeyeceği biçiminde yorumlanması zorunludur.
Kökleşen yargıtay içtihatlarıyla da kabul edildiği gibi; ortakların kar sağlamak amacıyla biraraya geldikleri kollektif ya da adi komandit nitelikli şahıs ortaklıklarının devamında, ortakların birbirine güvenlerinin sürekliliği önde gelen koşullardandır. Bu nedenledir ki, süre bitiminden önce feshin ihbar edilebilmesi olanağı yanında TTK.'nun 197/1. maddesiyle; sözleşmede hüküm bulunduğu takdirde, ortakların birinin şahsına ait nedenlerden dolayı ortaklığın feshinin istenebileceği hallerde de, diğer ortakların çoğunlukla alacakları kararla feshi isteyen ortağı ortaklıktan çıkarabilecekleri öngörülmüştür. Anılan yasa hükmünde, ana sözleşmede hüküm bulunmamasına karşın, mahkeme hükmüyle ortağın, ortaklıktan çıkarılarak, şirketin diğer ortaklar arasında devamının sağlanabileceği konusuna açık biçimde yer verilmemesi, süreli kollektif ortaklıklarda diğer ortakların bu yolda bir karar alamayacakları gibi, bu ortak ya da ortakların şirketten çıkarılması için mahkemeye de başvurmayacakları biçiminde yorumlanamaz. Eş anlatımla, bir ya da birden çok ortağın şahıslarına ait nedenlerden dolayı ortaklığın feshinin istenebileceği hallerde, bunlar dışındaki ortakların mahkemeye başvurarak bu ortakların şirketten çıkarılarak ortaklığın devamına karar verilmesini isteyebileceklerinin kabulü zorunludur. Tersine kabul birbirine güven esasına dayanarak oluşturulan şahıs ortaklıklarından süreli olanların da, haklı nedenlerden birinin varlığı halinde, diğerlerini sadece fesih isteyebilme sonucuna götürür ki bu da feshe neden olan ortakla diğer ortakların yararlarının denkleştirilmesi kuralını zedelediği gibi; feshe neden olana diğerleri zararına davranabilme olanağı sağlamış olur. Tüm bu nedenlerle; ana sözleşmede hüküm bulunmasa bile, davalı İnciser'in şahsına ait nedenlerle ortaklığın feshinin istenebileceği durumun oluştuğunu iddia eden diğer ortakların, mahkemeden, adı geçen ortağın, ortaklıktan çıkarılarak, şirketin kendi aralarında devamına karar verilmesini dava yoluyla isteyebileceklerinin kabulü gerekir.
Davalı İnciser'in, üzerinde şirkete ait fabrika tesislerinin bulunduğu taşınmazların taksimi ve ortaklığın giderilmesi amacıyla Kartal Sulh Hukuk Mahkemesi'nde davadan önce ve 30.01.1980 tarihinde izale-i şuyu davası açması bile, başlı başına TTK.'nun 187/1. maddesinde sayılan haklı nedenlerdendir. Nitekim anılan mahkemece verilip Yargıtay'dan da geçmek suretiyle kesinleşen hükme göre şirketin fabrikasına ait makinaların sökülebileceği gerekçesiyle taşınmazların satılması suretiyle paydaşlığın giderilmesi kararlaştırılmıştır. Aslında, davalı ve karşı davacı İnciser, şirketin feshini istemekle, ortaklığın devamını arzu etmediğini de belli etmiş durumdadır. Davacılarca dayanak yapılıp doğrulanan diğer nedenlerde haklı çıkarma niteliğindedir.
Fesih istemli karşı dava açısından, davacı İnciser'in savları, tüm bilirkişi raporlarına göre doğrulanmış değildir. Dövme sabit olmadığı gibi, vergi uyuşmazlığı olayının da, miras bırakanlarının yönetim dönemine ait olduğu saptanmış durumdadır. Şirketle ilgisi bulunduğu öne sürelen banka hesabı; hammaddde ve demirbaşlara yönelik savların, çıkarma hükmü nedeniyle yapılacak tasfiyede gözetilmesi olanaklıdır. Bunların o aşamada öne sürülüp incelenmesi de imkan dahilindedir.
Açıklanan tüm bu nedenlerle, davalı İnciser'in ortaklıktan çıkarılmasına ve birleştirilen ortaklığı feshi isteminin reddine yönelik karşı davanın reddine ilişkin hükmün onanması gerekmiştir.
2- Tereke temsilcisi vekilinin temyiz istemine gelince; HUMK.'nun değişik 45/3. maddesine göre, davaların aynı nedenden doğması ya da biri hakkında verilecek hüküm diğerini etkileyecek nitelikte bulunmasıs halinde bağlantı varsayılır. Oysa, tereke temsilcisinin 07.07.1981 günlü dava dilekçesindeki istemi: ana sözleşmeye göre şirketi temsil ve idare yetkisi bulunan ortak Tacettin'in bu yetkisinin kaldırılarak, anılan yetkinin bir yed'i adle verilmesine yöneliktir. TTK.'nun 161. maddesine dayalı bir istemin niteliği itibariyle diğer davalarda bağlantısı yoktur. TTK.'nun 161. maddesine dayalı bu istemin ayrıca araştırılıp sonuçlandırılması gerekirdi. Bu nedenle, anılan davanın diğerlerinden ayrılması (tefriki) zorunlu iken, bu yapılmadığı gibi, ayırma istemi 12.02.1982 günlü ara kararıyla reddedilmesine karşın, sözkonusu dava hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar oluşturulmaması doğru görülmemiştir. Anılan davanın diğerlerinden ayrılarak bağımsız bir incelemeye tabi tutulması ve bağımsız bir karar verilmesi gerekir. Bu nedenle, tereke temsilcisi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyla hükmün sırf bu yönden bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda bir nolu bentte yazılı nedenlerle davalı ve karşı davacı İnciser vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle adı geçen davalının ortaklıktan çıkarılmasına ve şirketin feshine yönelik karşı davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün (ONANMASINA), iki nolu bentde açıklanan nedenle ise şirketi idare ve temsil yetkisi bulunan ortağın bu yetkisinin kaldırılması ve bir yed'i adle tevdii istemi yönünden hükmün tereke temsilcisi yararına (BOZULMASINA), yan vekilleri geldiklerinden (5.000) lira duruşma vekillik ücretinin davalı İnciser'den alınarak davacılara verilmesine, 500 lira temyiz ilam harcının temyiz eden davalı İnciser'den alınmasına, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz eden tereke temsilcisine iadesine 30.11.1982 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.