 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1982/3800
K: 1982/3992
T: 19.10.1982
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı (Van Asliye Hukuk Hakimliği)nce verilen 12.3.1982 tarih ve 403/38 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı avukatı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili müvekkilinde ortağı bulunduğu davalı anonim şirketin, (19.4.1981 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında çağrının taahhütlü mektupla yapılmadığını, giriş kartlarının kontrol edilmediğini bu nedenle toplantıya katılma hakkı olmayanların toplantıya katıldıklarını, hazurun cetveli düzenlenmediği gibi, salonda da asılmadığını, bilançonun tebliğ edilmediği gibi esasen gerçeklere aykırı bir biçimde düzenlendiğini ve oy kullanma yasağı bulunanların bilanço tasdiki ve ibra oylamalarında oya iştirak etmiş oldukları ileri sürerek mezkur genel kurul toplantısında alınan kararların iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket yönetim kurulu başkanı cevap dilekçesinde iddiayı kabul etmemiş toplantının usulüne uygun olarak yapıldığı gibi bilançonun da usulüne uygun olarak düzenlendiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanılan delillere, genel kurul tutanağına ve delil tesbiti raporuna dayanılarak ortaklara toplantı günün iadeli taahhütlü mektupla yapılmadığı gibi, ortaklara 15 günlük süreninde tanınmadığı ve toplantıya paydaş olmayan ve usulüne uygun temsilcilik belgesi olmadan katılan ve oy kullanan kimseler bulunduğu kabul edilerek, bu nedenlerle davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararı, davalı şirket vekili temyiz etmiştir.
Anonim şirketlerde genel kurulun toplantıya ne şekilde ve hangi merasime tabi olarak çağrı yapılacağı TTK.nun 368. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Emredici nitelikte olan bu madde hükmüne göre, usulüne uygun bir çağrının kabul edilebilmesi için asgari iki şartin gerçekleşmesi gerekir. Bunlar, toplantıya davetin TTk.nun 37. maddesinde anılan Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'nde ilan edilmesi ayrıca bütün nama yazılı pay sahipleri ve varsa şirkette önceden hamile yazılı pay senetlerini ibraz ederek ikametgahlarını bildiren diğer ortaklara, taahhütlü mektupla bildirme koşullarıdır. Bu iki koşuldan hiçbiri veya biri tam olarak yerine getirilmemişse ortada yasaya ve usulüne uygun bir genel kurul daveti olmadığı gibi, bu şekilde toplanan bir genel kurulun varlığından da söz edilemez. Zira, yönetim kurulnca toplantıya katılması arzu edilmeyen ve genel kurulun seyrini etkiliyebilecek bir kısım ortaklara çağrı yapılmadan toplanan genel kurulda alınan kararlar hukuken himaye görmesi doğru değildir. Meğerki, bu eksikliklere rağmen TTK.nun 370. maddesi gereğince bütün paydaşlar toplantıya iştirak etmiş olsunlar. TTK.nun 370. maddesi şartı yerine gelmedikçe, bu şekilde yasaya aykırı olarak yapılan çağrı üzerine toplanan genel kurulda alınan bütün kararlar hükümsüz ve geçersizdir. Diğer bir deyişle (yoklukla) maluldür. Bunun sonucu olarak da, böyle bir toplantıda alınan kararların bu şekilde yoklukla malul olduğunun tesbitini ise, TTK.nun 381/1. maddesindeki koşullar aranmaksızın, toplantıya katılsın veya katılmasın, katılıp da muhalefet beyanının zapta geçirmeyen her ortak mahkemeden isteyebilir. Bu hususlar bir kısım doktrinde de aynen benimsenmiş bulunmaktadır. (Bkz: E. Moroğlu, Anonim Ortaklıklarda Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, Ankara 1967, s. 55-57; T. Ansay, Anonim Şirketler, Ankara 1975, s. 181; O. İmregün Anonim Şirketler, İstanbul 1968, s. 117; H. Arslanlı, Anonim Şirketler Cilt 2, İstanbul 1960, s. 20).
Yukarıdaki açıklamaların ışığı altında dava konusu olaya dönülecek olursa gerek tesbit dosyası içindeki bilirkişi tesbit raporundan gerek zimmet defterinden ve gerekse iadeli taahhüt posta kartlarından, davalı anonim şirketin (nama yazılı) hisse senedine sahip 247 paydaşı olduğu, bunlardan 53 ortağa yasanın aradığı anlamda iadeli taahhütlü mektupla çağrı yapıldığı, 171 ortağa ise yasada yer almayan bir şekilde zimmet defterine imza ile davetiye tebliği yapıldığı geriye kalan 23 ortağa ise çağrı yapıldığına ilişkin hiçbir belge olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda yukarıda da değinildiği gibi emredici niteklikte bir hüküm olan TTK.nun 368. maddesindeki iki zorunlu koşuldan biri olan nama yazılı pay sahiplerinin tamamının taahhütlü mektupla toplantıya çağrılması koşulu yerine getirilmediğinden ve dava konusu genel kurul toplantısında da bütün paydaşlar iştirak etmemekle TTK.nun 370. maddesi gereğince de geçerlilik kazanamayacağından, yoklukla malul olan bu genel kurul toplantısının mahkemece iptaline karar verilmesinde yasaya aykırılık görülmediğinden davalı şirket vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı şirket vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddile hükmün (ONANMASINA), davacı vekili duruşmaya gelmediğinden lehine duruşma vekillik ücreti tayinine yer olmadığına 19.10.1982 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.