 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E:1982/3596
K:1982/3884
T:14.10.1982
* BİLANÇONUN ONANMASI YOLUYLA İBRA
ÖZET : 1 - Anonim ortaklık genel kurulunca bilançonun onanması kararında tersi belirtmedikçe, bu onama şirket yönetim ve denetim kurullarının ibralarım da içerir. Yeter ki bilançoda bazı konuların yada bilanço, herhangi bir nedenle şirketin gerçek durumunun paydaşlarca görülmesini engeller biçimde, yanlış bir takım yanları taşımamış olsun. Şirket zararının dayanağı olarak gösterilen konuların genel kurulda ayrı ayrı ve gerekli açıklıkla ele alınması zorunludur.
2 - Toplantıya katılanların genel kuruldaki tartışmalar sonucu, konuyu tüm açıklık ve ayrıntılarıyla öğrendiğinin belirlenmesi halinde, zimmetten kurtarıp temize çıkarma ve aklama niteliğinde olan gerçek bir ibranın varlığı söz konusu olur.
(6762 s. TTK m. 380)
Taraflar arasındaki davadan dolayı (Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi)nce verilen 27.11.1981 tarih ve 48/449 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı şirket ve davalı Harun, Mehmet ve Cavit avukatlarınca istenmiş olmakla; bu kerre dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği konuşulup düşünüldü
Davacı şirket murakıplar kurulu vekili, davalıların, davacıların murakıbı oldukları Sanayii TAŞ. nın yönetim kurulu üyeliği, genel müdürü, genel müdür yardımcısı ve ticaret müdürü görevlerinde bulunduklarını, gübre üreten şirketin Samsun ve Elazığ' daki fabrikalarının en çok % 5 nem ve % 29 tenor niteliği taşıyan Kuzey Afrika ve Ürdün Fosfatları'na göre düzenlendiğin, Tunus'un "GAFSAK, Firmasıyla 1969 yılında imzalanan sözleşme yürürlükte iken, adı geçen firmanın 1,48 dolarlık fiyat farkı isteminin, sözleşme hükümlerine bağlı kalma pahasına, dünya fosfat üretimini gözetmeyen hatalı yaklaşımları sonucu hammadde sağlıyamamaları sonucu üretimin durması nedeniyle 28.461.850 lira zarara yol açtıklarını ayrıca satınalma yönetmeliğine aykırı biçimde Suriye'den niteliksiz ve yüksek fiyatlı fosfat alımı yüzünden 8.245.869,19 lira zarar oluştuğunu bunlar dışında akreditifin geç çözülmesi nedeniyle 471.782 lira; teslim alınmaması olanaklı bulunan nemli fosfata protokolle tenör farkı olarak 3.929.174,28 lira ödenmesi; hakem ücreti ödemesi olan 142.800 lira ile niteliksiz fosfatın nakli için ödenen 3.785.462 lira olmak üzere toplam 45.136.937,47 liralık zarara yol açıldığını, ticaret müdürü davalı Cavit'in neden olduğu bu zarara şirket yöneticisi olan diğer davalıların katılmak ya da yolsuzluğu denetçilere bildirmemek suretiyle sorumlu olduklarını bildirerek, 45.136.937,47 liralık zararın tüm davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Doğan vekili, görev itirazıyla birlikte 3. 6. 1974' de göreve başlayan ve bağıtlanan sözleşmeleri uygulamak durumunda olan vekil edenine husumet yöneltilemeyeceğini, konunun tartışıldığı genel kurullarda İbra edilen önceki görevlileri denetçilere bildirmesinin de düşünülemeyeceğini, aslında orta da zarar da bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
Kani dışındaki diğer davalılar vekilleri ayrı ayrı sundukları savunmalarında özetle: Davaya dayanak yapılan konuların açıkça tartışıldığı genel kurullarda yönetim kurulunun ibra edilmesi nedeniyle sorumluluktan söz edilemeyeceği TTK.nun 309. maddesinde öngörülen zamanaşımı süresinin de dolduğunu, Hükümet sorunu olarak da ele alınan Tunus Fosfatı sağlama tüm girişimlerinin olumlu sonuç vermediğini Dünya Fosfat piyasası durumu ve yeniden açılan ihaleye hiçbir firmanın başvurmaması nedeniyle, karayolu taşıma olanağı ve hudutta teslim olanakları da gözetilerek Suriye'den hammadde sağlandığını, diğer zarar kalemlerinin de dayanaksız olduğunu, satıcıdan nem için bedelden indirim ve tenor fazlalığı için fark ödemesinin şirket yararına Olduğunu bildirerek davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, bilirkişiler raporu ve genel kurul tutanakları dayanak yapılarak, zarara neden gösterilen fosfat alımına ilişkin konuların 1974 ve onu izleyen genel kurul toplantılarında tartışılıp buna karşın yöneticilerin ibra edildikleri konunun genel kuruldan gizlenmesinin söz konusu 'olmadığı, tüm çabalara karşın Tunus ve Kuzey Afrika Ülkeleri'nden hammadde sağlayamayan şirket yöneticilerinin zorunlu 'olarak Suriye Fosfatı satın almalarının işletmecilik açısından yerinde görüldüğü, fabrikalarda üretimin durmasına ilişkin zararın tabi olduğu 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu ancak bu zararın sorumlusu ticaret müdürü davalı Cavit ile şirket arasında hizmet ilişkisi bulunduğundan buna yönelik davanın ayrılması gerektiği, yönetim kurulu üyeleri hakkında zamanaşımı süresinin görev bitim tarihlerine göre dolmadığı gerekçesiyle, davadan önce olduğu anlaşılan Kani hakkındaki davanın 'açılmamış sayılmasına, davalı Cavit hakkındaki davada hizmet ilişkisi nedeniyle iş mahkemeleri görevli olduğundan görev yönünden reddine, diğer davalılar hakkındaki davanın ise kanıtlanamaması nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı şirket murakıplarıyla davalı Cavit, Mehmet ve Harun vekillerince temyiz edilmiştir.
1 - Davacı şirket murakıpları vekilinin temyiz dilekçesi, davalı Cavit vekiline 2.3.1982, davalılar Mehmet ve Harun vekiline ise, 3.3.1982 tarihinde tebliğ edilmesine karşın adı geçen davalı vekillerince, temyiz dilekçesine yanıt ve ayrı vekalet ücreti takdiri gerektiği yönünden karşı temyiz istemini içeren :harçsız dilekçeler HUMK.nun 2494 sayılı Yasayla değişik 433/2. maddesinde öngörülen yasal 10 günlük süreden sonra ve 22.3.1982 - 24.3.1982 tarihlerinde sunulmuş bulunduğundan, adı geçen davalıların temyiz dilekçelerinin bu nedenle reddi gerekmiştir.
2 - Davacı şirket murakıplar kurulu vekilinin temyiz istemine gelince:
a) TTK.nun 380. maddesi uyarınca; anonim ortaklık genel kurulunca bilançonun onanması kararında tersi belirtilmedikçe, 'bu onama şirket yönetim ve denetim kurullarının ibralarını da içerir. Yeter ki, bilançoda bazı konuların gizlendiği ya da bilanço, herhangi bir nedenle şirketin gerçek durumunun paydaşlarca görülmesini engeller biçimde, yanlış bir takım yönleri taşımamış olsun. Şirket zararının dayanağı olarak gösterilen konuların genel kurulda ayrı ayrı ve gerekli açıklıkla ele alınması zorunludur. Toplantıya katılanların genel kuruldaki tartışmalar sonucu, konuya tüm açıklık ve ayrıntılarıyla Öğrendiğinin belirlenmesi halinde, zimmetten kurtarıp temize çıkarma ve aklama niteliğinde olan gerçek bir ibranın varlığı söz konusu olur. Gerek anılan yasa hükmü gerekse nesnel (afaki-objektif) iyiniyet kuralları, ibrayı, ancak gerçek durumun olduğu gibi genel kurulun bilgisine sunulmuş olması halinde olanaklı kılmaktadır.
Davalılar Saim, Mehmet ve Kani ile birlikte genel müdür ve genel müdür yardımcısı sıfatları bulunan davalı Cavit dışındaki tüm davalıların, dava konusu edilen zararların oluştuğu faaliyet dönemlerinde şirket yönetim kurulu üyeliği sıfatları bulunduğu anlaşıldığından, ibraya yönelik kabul davalı Cavit dışında tüm davalılara yönelik olacaktır.
Davacı şirketle, Tunus' da bulunan "GAFSA" firması arasındaki fosfat alımına ilişkin uyuşmazlık, sözleşme süresinin bitimi nedeniyle süre uzatımının kullanıldığı ve satıcı yanın fiyat farkı isteminin reddi üzerine başlatılan girişimleri içeren 1972 - 1973 faaliyet döneminde oluşmuş bulunmaktadır. Eş anlatımla, davalıların dünya fosfat piyasasındaki hızlı fiyat artışı ve aşırı isteme yönelik gelişmeleri gözardı ederek, sözleşmeye aykırı da olsa istenen düşük düzeydeki fiyat farkı istemini, basiretli 'bir işletmeciliğe aykırı biçimde reddetmeleri sonucu oluştuğu sağlanan ve üretim durmasına davalı 28.561.850 liralık zararın, doğumu, 1973 faaliyet dönemine ilişkindir. Bu döneme ilişkin murakıp raporuyla (sayfa 5 - 6)) yönetim kurulu raporunda (sayfa 23- 24) anılan konu ayrıntılı biçimde yer almıştır. Anılan raporların okunduğu 29.3.1974 günlü genel kurul toplantısı bilanço incelemesi için 29.4.1974 gününe ertelenmiş ve bu toplantıda sorun tartışılıp (sayfa, 14,15,16,44,45,46,49) ve TTK.nun 380. maddesi uyarınca ibrayı içermemek koşuluyla bilanço onanıp özel murakıp incelemesi öngörülmüştür. Özel murakıp raporunun tartışıldığı 1.8.1974 günlü genel kurul toplantısında ise; şirket yönetim ve denetim kurulları açık biçimde ibra edilmişlerdir. Bu durumda, artık sözü edilen şirket zararının paydaşlardan gizlendiği ya da gerçeğin saptırıldığı öne sürülemez.
Söz konusu zarara yol açan işlem ve şirket yönetiminin yaklaşımının tüm açıklık ve ayrıntılarıyla irdelendiği bir ortamda, şirket genel kurulunca verilen ibra kararı, gerçek anlamda borçtan kurtarma ve aklama niteliğini taşımaktadır. Ortaklığın, bu ibra kararıyla, yöneticilerin zimmetine geçmiş olası alacaklarından, onlar yararına peşinen vazgeçmiş olduğunun kabulü zorunludur. Genel kurulun bu nitelikteki ibrası sonucu, artık yönetim kurulunun ü faaliyet dönemine ilişkin tüm işlemleri hakkında, zarara neden de olsalar, ortaklıkta yönetim ve denetim kurulu üyelerine karşı rücu hakkını kullanmayacağının kabul edildiği varsayılmalıdır. Eş anlatımla, böyle bir ibra kararından sonra, yönetim kurulu üyeleri yada denetçilere karşı sorumluluk davası açma olanağı tümüyle ortadan kalkmış olmaktadır.
Esasen, satıcı yabancı firmanın sözleşmeye açık biçimde aykırı nitelik taşıyan fiat farkı isteminin kabulü; davalı şirket yöneticilerinin sorumluluğuna yol açan bir davranış olurdu. Satıcı firmanın sözleşmeye aykırı davranışlarına karşı, durumun iki ülke hükümetleri düzeyinde ele alınıp paket anlaşmaya bağlandığı da gözetilirse, davalı şirket yöneticilerinin kusurlu olduklarını kabul olanağı da yoktur. Nitekim hükümetlerin girişimleri sonucu, yeni koşullarla bağıtlanan, 25.5.1973 günlü anlaşmanın da, bir kaç ay sonra satıcı yabancı firmaca yerine getirilmediği görülmektedir. Ayrıca, davacı ortaklığın ülke ekonomisi ile bağlantılı olan ve ana sözleşmenin 4/a-b maddesinde belirtilen amacı ve dosya içindeki klasörde 1-883 sıralaması yapılan belgelerle kanıtlanan yoğun uğraşılarda gözetildiğinde, davalı şirket yöneticilerinin, üretim durmasına ilişkin olarak kusurlu sayılmaları ve bu nedenle sorumlu kılınmaları da olanaksızdır. Bu nedenle söz konusu zarara ilişkin istemin reddi doğru görüldüğünden buna yönelik davacı temyiz itirazları kabule değer görülmemiştir.
b) Suriye Fosfatı alımının yol açtığı zarara ilişkin olarak 31.5. 1975 ve ondan önceki genel kurul toplantılarında, yukarıdaki bentde belirtilen nitelikte bir tartışma ve bunun sonucu oluşan bir ihya kararı bulunmadığından, bu zarar istemi hakkında yönetici davalıların TTK.nun 380. maddesinde öngörülen ibra olanağından yararlanmaları söz konusu değildir.
Nevar ki, niteliksiz Suriye Fosfatınızı, dünya fosfat piyasasında oluşan fiyatların çok üstünde bir fiyatla satın alınarak 8.245.869,19 liralık zarara yol açıldığı yolundaki say kanıtlanabilmiş değildir. Söz konusu say, genelde Dışişleri Bakanlığı'nın 27.3.1974 günlü yazısına dayandırılmıştır. Oysa bu yazı Suriye Fosfatı alımı bağlantısının kurulduğu dönemdeki dünya fosfat piyasasındaki gerçek ve somut fiat düzeyini yansıtmaktan uzaktır. Dışişleri görevlisinin Ürdün'deki fosfat fabrikası yetkilisiyle yaptığı söyleşinin özetini aktaran bu belgenin, sorumluluk için dayanak yapılması olanağı yoktur.
Dosyaya sunulan belgelerin incelenmesinde; Tunus'ta bulunan "GAFSA" Firması'nın fiyat farkı istemi ve bunu izleyen sözleşmeden dönmeye yönelik yaklaşımları üzerine (örneğin, 17.10.1972 çözüm için toplantı istemi, 26.2.1973 yazışmaları) şirket yöneticisi davalılarca, yeni ihale olanaklarının ivedi biçimde denendiği görülmektedir. Nitekim ticaret müdürü olan davalı Cavit'in başvurusu üzerine 19.1.1973 günlü yönetim kurulu kararıyla, genel müdürlüğe yeni ihale yetkisi verilip, fosfatın kara yoluyla taşıma olanaklarının araştırılması istenmiştir. Bunun üzerine ihale açılmış ve dünya fosfat piyasasındaki 13 satıcı firmaya şartnameler gönderilmiştir. Durum ayrıca 4.5.1973 günlü Resmi Gazete'de de ilan edilmiştir. Ancak buna karşın hiçbir firma satım önerisinde bulunmamış, tersine ihaleye katılamayacaklarını bildirmişlerdir. Süre uzatımı da sonuç vermeyince, tek seçenek durumundaki Suriye Fosfatlarının satın alınması konusunda girişimlerde bulunulmuştur. Dosyaya sunulan belgelere göre, Suriye Fosfatı satın alınması işleminde, dünya fosfat piyasası koşullarının gözetildiği ve üretimin davamızı sağlama zorunluğu da amaç edinerek; gerekli teknik araştırmalarda yaptırılarak bağlantı kurulduğu anlaşılmaktadır. Bu satım ilişkisinden önce, Dışişleri ve Ticaret Bakanlıklarının önerileri de gözetilerek 7.2.1973 ve 14.2.1973 Suriye'de Fosfat üretimi, niteliği ve taşıma konularında araştırma yaptırılıp bunun sonucu olarak düzenlenen, 19.3.1977 günlü ayrıntılı rapordaki olumlu sonuç üzerine bağlantı kurulması karşısında; şirket yöneticilerinin basiretsiz davranışından sözedilemez. Ayrıca Suriye Fosfatlarına ilişkin sözleşmelerin öncekiler gibi "FOB" nitelikli değil, Türkiye hududunda ya da İskenderun limanında teslim koşullarını içermesi fiat açısından davacı şirket yararınadır. Bunun dışında Elazığ Fabrikası müdürlüğünün 10.5.1977 ve Samsun Fabrikası Müdürlüğünün 13.6.1977 günlü yazılarıyla, Suriye Fosfatının fabrikada hiçbir zarara yol açmadığı da belirlenmiş bulunduğuna göre; söz konusu hammadde hamına ilişkin bu tasarrufun yerinde Olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle, yüksek fiyatla, niteliksiz Suriye Fosfatı alındığı savıyla istenen tazminatın reddi de sonucu itibariyle ve açıklanan gerekçe, uyarınca doğru bulunduğundan, davacı vekilinin bu konudaki temyiz itirazı da yerinde görülmemiştir.
c) Yukarıda (b) bendinde açıklanan gerekçeler nedeniyle, niteliksiz fosfatın nakli yüzünden ödenen 3.785.462 liralık zararın giderini isteminin reddine yönelik temyiz istemi de yerinde değildir.
3 - Davaya dayanak yapılan ve zarara yol açtığı sağlanan işlemlerin, davacı şirket ticaret müdürü olan davalı Cavit tarafından hazırlanıp, şirket yönetim kurulu üyesi diğer davalılarca, yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı biçimde oluşturulduğu öne sürülmektedir. Gerçekten zarar dayanağı aynı işlem ve kararlardır. Nitekim dava dilekçesi içeriği de bu doğrultudadır. Eş anlatımla, davalıların ortak işlemleri sonucu tazminat yükümlülükleri öne sürüldüğüne davanın, her biri hakkında aynı nedenden doğması söz konusu olduğundan HUMK.nun 43. maddesi hükmü uyarınca, tüm davalılar aleyhine birlikte dava açılabileceğinin kabulü gerekir. HUMK.nun 2494 sayılı Yasayla değişik 45/3,4. madde ve fıkraları hükümlerine göre; davaların aynı nedenden doğması yada biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması halinde bağlantı var sayılır. Temyiz mercii ayrı olan davaların da bu madde hükmüne göre birleştirilmesine karar verilebilir.
Yukarıda açıklandığı gibi, davalı Cavit ile diğer davalılar hakkındaki davalarda bağlantı bulunduğu kuşkusuzdur. Ayrıca İktisadi Devlet Teşekkülü niteliği de bulunan davalı şirketin ticaret müdürü olan adı geçen davalının, devlet personel yasasına bağlı bir görevli olması nedenile uyuşmazlığın çözümünde iş mahkemesinin görevli olduğunu kabul olanağı da yoktur. Dava arkadaşlığı ve aradaki aynı nedene davalı sıkı bağlantı gözetildiğinde, davaların bir arada görülmesinde ve salimen yürütülüp sonuçlanmasında zorunluk vardır. Bu yüzden davalı Cavit hakkındaki davanın görev yönünden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozma nedeni sayılmıştır.
4 - Akreditifin geç çözülmesi nedeniyle uğranıldığı öne sürülen 471.782 liralık zararla geri çevrilmesi gereken aşırı nemli fosfata 25.9.1974 günlü protokolle yüksek ten ör farkı ödemesi nedeniyle Uğranıldığı sağlanan 3.929.174,28 liralık zarar ve ayrıca anılan protokolde ödeme öngörülmesine karşın, satıcı firmanın hakeme başvurmasına yol açan kusurlu davranışa davalı 142.800 liralık hakem ücreti ödemesinden kaynaklandığı öne sürülen zarar istemleri konusu bilirkişilerce irdelenmediği gibi, mahkemece de bunların red nedenleri ve dayanılan gerekçeler gösterilmiş değildir. Oysa bu üç zarar kaleminin de incelenip, kanıtlar değerlendirilmek suretiyle gerekçeleri de belirtilerek sonucuna göre bir karar verilmesi zorunludur.
Mahkemece, 25.9.1974 günlü protokolle, satım sözleşmesindeki tenör oranını aşan nitelikteki hammaddeye yüksek tenör ödemesi ve akreditifin geç çözülmesi konularında, gerekirse akreditif dosyaları da getirtilerek kimya dalında ve özellikle gübre üretiminde uzmanlaşmış bir kişiyle; bu sanayi dalında yöneticilik yapmış 'bir kişi ve hukukçu-bankacıdan oluşan bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile bu istemlerin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Ayrıca, 25.9.1974 günlü tenör farkı ödemesi 'kabulüne ilişkin protokole karşın, Suriye Fosfatını satan firmanın 27.12.1973 ve 18.1.1974 günlü satım sözleşmeleri uyarınca ve anılan protokol dayanak yapılarak uluslararası ticaret odasının hakemliği altında tahkime gitmesi ve sonuçta haklı görülmesinde, davalılara yüklenebilecek bir kusur ya da sorumluluklarını gerektiren bir durum bulunup bulunmadığının da tartışılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken bunun gözetilmemiş olması da bozma nedeni sayılmıştır.
Sonuç: Yukarıda bir nolu bentde açıklanan nedenlerle davalılar Cavit, Mehmet ve Harun'un temyiz dilekçelerinin' (REDDİNE), iki nolu bentde (2/a,b ve c) yazılı nedenlerle davacı şirket murakıpları vekilinin diğer temyiz itirazlarının (REDDİNE üç ve dört nolu bentlerde yazılı nedenlerle hükmün davacı Sanayi TAŞ. yararına (BOZULMASINA) ve davacı vekili duruşmaya gelmediğinden davacı şirket yararına duruşma vekillik ücreti takdirine yer olmadığına ve ödedikleri temyiz peşin harçlarının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine 14.10.1982 tarihinde oybirliği ile karar verildi.