 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1982/1978
K: 1982/2664
T: 01.06.1982
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı (İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi)nce verilen 4.12.1981 tarih ve 5/3013 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı ve mukabil davalı avukatı tarafından istenmiş olmakla, dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin baharat mamüllerinde kullanıp maruf hale getirdiği ve 1967 tarihinde (Kent Boringer) olarak tescil ettirdiği markanın daha sonra davalılar tarafından mamüllerinde kullanmaya başlayarak üç ayrı kompozisyon halinde ve (Kent) adı ile 1972, 1973 ve 1976 yıllarında tescil ettirdiklerini bu şekilde markaya tecavüz yolu ile haksız rekabette bulunduklarını ileri sürerek davalıların markalarından (Kent) sözcüğünün çıkartılmasını ve haksız rekabetin önlenmesini talep etmiş bu dava ile birleştirilen diğer davada ise davalıların 47311 ve 55013 sayılı markalarını tescil ettirdiği gibi kullanmadıklarını ileri sürerek Markalar Kanunun 50. maddesi gereğince bu markaların (terkinini) istemiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçelerinde, iddiayı kabul etmemiş, müvekkillerine ait markaların şekilli olarak tescil edildiğini, iltibas olmayacağını esasen davacının vanilya ve mayatozu mamülleri dışında diğer mamülleri imal etmediğini bu nedenle de dava hakkı olmadığını ileri sürerek davaların reddini istemiş, mukabil davasındaysa, davacının üretmediği mamüllerinin marka emtea listesinden çıkarılmasını ve keza tescili markasını da aynen kullanmadığından markanın terkini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, toplanılan delillere ve alınan bilirkişi raporuna dayanılarak davalıların kendi üzerlerine tescilli markaları Markalar Kanunun 18. maddesine uygun bir şekilde aynen kullandıkları davacının ise tescilli markanın aynen kullanmadığı, markalar arasında gerek şekil, gerekse renk farkı bulunduğundan davacının açtığı her iki davanın reddine, mukabil dava yönünden ise davacı markasını aynen kullanmadığından davacı adına tescilli markanın Markalar Kanununun 50. maddesi gereğince terkinine, mukabil davanın sair kısmına ilişkin bölümünün ise reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yukarıda açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, davacı vekili bu dava ile, TTK.nun (haksız rekabet) hükümlerine dayanarak müvekkilince maruf ve meşhur hale getirilen ve aynı zamanda (Kent Boringer) olarak daha önce tescil ettirilen markalı mamüllere davalının aynı markayı kullanmak suretiyle haksız rekabette bulunduğunu ileri sürerek davalının bu haksız rekabetinin davalıya ait marka tescil belgelerinden (Kent) sözcüğünün çıkarılması suretiyle önlenmesini istemiş, buna karşı davalı vekili ise, mukabil davasıyla davacı tarafın markasını tescil ettirdiği gibi aynen kullanmadığı gerekçesiyle davacı; markasının terkinini talep etmiş, davacı ise, bu mukabil davaya karşılık ayrıca açtığı ve bu dava ile birleştirilen davasında bu defa davalının da markasını terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiş bulunmaktadır.
Dosya içindeki belgelere göre, davacı tarafından baharat mamüllerinde kullanılmak üzere (38036) marka numarası ile ve renksiz olarak (Kent Boringer) markasını 7.11.1967 tarihinde tescil ettirildiği, daha sonra ise, davalı tarafından aynı çeşit mamuüllerinde kullanılmak üzere (Kent Baharatları) adı ile önce 1.3.1972 tarihinde (dağ resimli olarak), 19.3.1973 tarihinde aynı isim altında (çocuk resimli olarak), 26.4.1976 tarihinde ise, yine aynı ad altında (resimsiz olarak) tescil ettirildiği görülmektedir. Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, her iki tarafta aynı mamüllerde kullanılmak üzere ve hakim sözcük olarak (Kent) kelimesini marka olarak tecil ettirmiş bulunmaktadırlar. Her en kadar 551 sayılı Markalar Kanununun 5/c maddesine göre, (Kent) sözcüğünün hakim olduğu davacıya ait markanın tescilinden sonra yine aynı sözcüğün hakim olduğu davalı markasının tescili uygun değilse de, her nasılsa Sanai Mülkiyet Dairesi'nce ikinci markanın da tesciline karar verildiğine göre artık ortada taraflara ait yasal olarak ve (Kent) sözcüğünün hakim olduğu iki çeşit marka mevcut bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak da her iki tarafça da tescil ettirilmiş olan bu markalar, Markalar Kanunun himayesi altında bulunmaktadırlar (551 sayılı Kanun m. 17). Herne kadar TTK.nun haksız rekabete ilişkin 57/5. maddesi hükmüne göre, (iltibasa mahal verilecek marka kullanımı) bir haksız rekabet çeşidi olarak kabul edilmişse de, anılan bu madde hükmü ancak taklit yoluyla kullanılan ikinci markanın tescilsiz olması halinde uygulanması mümkündür. Oysa, yukarıda da değinildiği gibi davalı markası dahi tescilli bir markadır ve bu nedenle haksız rekabet yoluyla tescilli bir markanın kullanılmasının önlenmesi ve terkini mümkün bulunmamaktadır.Öte yandan, mahkemece davalının mukabil davasından iddiası kabul edilerek davacı tarafın (aynen) kullanmadığı gerekçesiyle markasının iptaline karar verilmiştira. Gerçekten de Markalar Kanununun 18. maddesi hükmüne göre, markalar tescil edildiği gibi kullanılması gerekir. Aksi halde bu maddeye aykırı davranışın müeyyidesi aynı Yasanın 50/a maddesi hükmü gereğince mahkeme kararı ile tekrindir. Dava dosyasına ibraz edilen ambalajların incelenmesinde her iki tarafın da markalarında tali nitelikte bazı değişiklikler yapılarak kullanıldığı anlaşılıyorsa da dosya içindeki bilirkişi raporlarında da değinildiği üzere, her iki taraf da markalarını ana nitelikleri itibariyle aynen kullanmaktadırlar, tali nitelikteki değişiklikler ise 18. maddeye aykırılık sayılamayacağından 50/a maddesi müeyyidesine tabi tutulması yasanın amacına uymamaktadır. Zira, 551 sayılı Yasanın 47/a-2 maddesi ve bendinin mefhumu muhalifinden dahi cüzi değişikliklerin aynen kullanma unsurunu değiştirmeyeceği hükme bağlanmış bulunmaktadır. Bu durum karşısında mahkemeni 551 sayılı Kanunun 18 ve 50/a maddelerine dayanarak davacı markasının terkine karar vermesi doğru görülmemiştir.
Yukarıdaki açıklamalar özetlenecek olursa, tarih itibariyle farklı olsa da (Kent) sözcüğünün hakim olduğu markanın her iki taraf adına ve tescil edilmiş olmasına, sonra tescil edilen markanın Markalar Kanunun öngördüğü hak düşürücü süreler içinde (551 sayılı Kanun m. 15/2) iptal edilmemiş bulunmasına ve her iki tarafın markalarındaki tali unsurlardaki değişikliklerin bir terkin sebebi sayılması mümkün bulunmamasına (551 sayılı Kanun m. 18, 50) nazaran, her iki tarafın da tescilli olan markaları Markalar Kanununun himayesi altında olup, bu kanunun sağladığı haklardan her iki tarafın da yararlanmasının kabulü hukuken zorunlu bulunmaktadır. (551 sayılı Kanun m. 17). Varılan bu sonuç karşısında, her iki tarafın da davalarının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davacı tarafın markasını aynen kullanmadığı gerekçesiyle markasının terkinine karar verilmesi yerinde görülmediğinden davacı vekilinin bu yöne ilişen temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 5.000 lira duruşma vekillik ücretin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine 1.6.1982 tarihinde oybirliği ile karar verildi.