 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1982/1966
K: 1982/2501
T: 25.05.1982
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Ayvalık Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 30.12.1981 tarih ve 352/389 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacılar avukatı tarafından istenilmiş olmakla, dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacılar vekili, müvekkillerinden oto satıcılığı yapan Ahmet Şen ile Tofaş Bayii olan davcılar arasında oto alım-satımı hakkındaki anlaşma gereğince bu müvekkilinin satımında aracılık yaptığı oto bedellerinin teminatı olarak müvekkillerine ait taşınamazların toplam 700.000 liralık teminat ipoteği alarak davalı lehine tesis olunduğunu bilahare müvekili Ahmet'in satışını yaptığı 17 adet oto bedelinin çek ve senetlerle davalıya ödendiği halde davalının ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçildiğini ileri sürerek ipoteğin ödeme yapılan miktar oranında terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, akdi ilişkiyi kabul ettikten sonra davacı Ahmet tarafından bu akdi ilişki nedeniyle müvekkiline ciro edilen 717.273 liralık senet bedellerinin ödenmediğini bu sebeple bu senetlerin tazminatı olarak tesis edilen ipteğin paraya çevvrilmesi yoluyla yapılan takibin haklı olup kesinleştiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanılan delillere ve davalı bayiin ticari defterleri üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu davacı Ahmet'in davalıya senetli borç miktarı 722.119,60 lira olarak saptandığından davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere davacı vekili davalı tarafından ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla müvekkilleri aleyhine icra takibine geçildiğini, oysa ipoteğin tesisine neden olan borcun müvekkillerince ödendiğini ileri sürerek davada (sonuç) olarak teminat ipoteğinin ödenen borç oranında terkinine karar verilmesini taleb ve dava etmiş bulunmaktadır. Bu açıklama şekline göre davanın sadece (ipoteğin fekki) davası olarak nitelendirilnmesi doğru olmayacaktır. Zira, borç ilişkisinden kaynaklanan her iptal ve istirdat davasında olduğu gibi bir borç ilişkisi nedeniyle tesis edilen ipoteğin fekki (kaldırılması) davasında da temel dava olarak (menfi tesbit) talebi kendiliğinden yer almaktadır. Nitekim İİK. nun 72 nci madde hükümleri kıyasen uygulanır) denilmekle bu husus doğrulanmış bulunmaktadır. Her ne kadar MK. nun 798. maddesi hükmü gereğince ipotek kaydının terkini (alacağın sükutu) şartına bağlanmış ve bunun sonucu olarak da kısmi ödemelerde ipoteğin kısmen terkini talep edilemeyeceği neticesi ortaya çıkıyorsa da yukarıda da, değinildiği üzere davacılar aleyhine (ipoteğin paraya çevrilmesi) yoluyla takibe başlanıldığına ve bu takip nedeniyle davacının hukuki yararı bulunmaktadır. O halde, borcun tamamının ödenmediği anlaşılsa ve bu nedenle (ipoteğin fekki) talebinin reddi gerekse bile davacının talep etmekte hukuki yararı bulunan (menfi tesbit) istemi yolunda gerekli inceleme yapılarak ve bu miktar saptanarak ondan sonra gerekli kararın verilmesi zorunlu bulunmaktadır
Nitekim, mahkemece de başlangıçta yukarıda açıklanan ilkeler içinde davacının ödemeleri açısından gerekli incelemeye girişmişse de sonradan davacılar vekilinin dava dilekçesinde delil olarak davalının (ticari defterlerine) dayandıkları görüşüyle ve davalı defterleri üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu davacıların davalıya ipotek miktarı olan 700.000 liranın üzerinde borç bulunduğu gerekçesiyle ve bu borç miktarını 722.119,60 lira olarak tesbit ederek davanın reddine karar verilmiş bulunmaktadır. Oysa dava dilekçesinin (olaylar) bölümünün (5) numaralı bendinde davalı defterleri dışında nakden, banka havalesi ve çek ile yapılan ödeme belgelerine de dayanılmış bulunmaktadır. Bu durumda davacılar vekilinin TTK.nun 83/2 anlamında iddiasını tamamen davalı defterlerine dayandırdığı kabul edilemez. Davacının ödeme iddia ve belgeleri de değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Şu halde, mahkemece yapılacak iş, öncelikle davacılar vekiline ödeme miktarları dava dilekçesinde kesinlikle açıklandığından, bu husus yani davacıların davalıya bu akti ilişki nedeniyle yaptıkları toplam ödemeler ve varsa bakiye borç miktarı kesinlikle açıklattırılarak, davacının borçlu bulunmadığını açıklayacağı miktar kısmından harç noksanlığı varsa bu noksanlık ikmal ettirilmesi (Harçlar Kanunu madb 30) ve ondan sonra davacının davalı defterlerinde gözükmeyen ödeme iddiaları ve belgeleri açısından gerekli inceleme ve araştırmalar yapılarak ve şayet davalı bu ödemeleri bir başka akdi ilişkiye dayandığını ileri sürüyorsa bu savunmasının ispat külfeti de kendisine yükletilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir. Bu hususlar nazara alınmadan noksan incelemeyle tesis edilen hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacılar yararına BOZULMASINA 25.5.1982 gününde oybirliğiyle karar verildi.