 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1982/1274
K: 1982/1845
T: 22.04.1982
DAVA : Taraflar arasındaki ilişkinin niteliği, belli zamanda ifası üstlenilen ve ücret karşılığı yapılan bir havaledir. Havale yollayıcısı davalı şirket, havale konusu navlun ücretine ilişkin dövizin transferi için merkez Bankasından gerekli döviz iznini sağlıyarak, döviz bordrosuyla birlikte, havale yollananın açık adresini de içeren havale talimatını davalı bankaya 7.9.1978'de vermiştir. Sözü edilen talimatta, transferin (çok ivedi) biçiminde telgraf ya da telex yoluyla sağlanması da özellikle belirtilmiştir. Buna rağmen ödemenin 3.10.1978 tarihinde gerçekleştirildiği ve bu yüzden geminin sürestaryaya girmesi nedeniyle dava konusu süresterya ücretinin ödendiği anlaşılmaktadır. Ayrıca, havale yollayıcısı davacı şirketin, kendisine düşen tüm vecibeleri yerine getirdiği de tartışmasızdır.
Davalı bankanın, dava konusu uluslararası nitelikli havalede, muhabir bankaya başvuru zorunluluğu bulunduğu açıktır. Ayrıca, dosya münderecatına göre de, muhabir bankayı seçmede ve ona talimat vermede gerekli özeni göstermesi açısından kusurlu bulunmadığını kabul gerekir.
Bu durunda, muhabir bankanın ağır kusuruyla geç ödenen havale nedeniyle oluşan zararın sorumlusunu belirtmek için, muhabir bankanın sıfatının belirlenmesinde zorunluk vardır. Davalı banka ile muhabir arasındaki ilişkinin vekalet niteliğinde bulunması, taraflar arasındaki belli zamanda ifası üstlenilen ve yasalarda öngörülen yetkiye dayalı olarak, ayrıca ücret karşılığı yapılan havale ilişkisinde Borçlar Kanunun 391/2nci maddesi uygulanamaz. Eş anlatımla, anılan yasa hükmü dayanarak yapılarak muhabir bankanın kusuru nedeniyle oluşan zarardan davalı bankanın sorumlu olmıyacağı öne sürülemez.
Taraflar arasındaki (niteliği belirtilen) havale ilişkisinde, muhabir yabancı bankayı davacı bankanın yardımcı şahsı kabul etmek gerekir. Bilimsel öğretide de baskın biçimde kabul edildiği gibi; yardımcı kimse ile onu kullanan arasında sürekli bir ilişki ya da sözleşme bağının bulunması zorunlu değildir. Öyle ki yardımcının iş görmesi karşılıklı ya da karşılıksız olabileceği gibi, borçlunun üstlendiği edimleri yapmasına ses çıkarmamış bulunduğu kişiler dahi yardımcı sayılmaktadır. Yardımcı kişiyle borçlu arasındaki ilişkinin devamlı olması da zorunlu değildir. Borçlar Kanunun 100 üncü maddesinin 1. fıkrasındaki ifade biçimi hatalı yoruma yolaçar niteliktedir. Anılan hükümde yeralan "...kendisi ile beraber yaşayan şahıslara veya mahiyetinde çalışanlara..."yolundaki ifadede sadece birer yardımcı kişi örneği olarak anılmalarına karşın, yardımcı kavramına yalnız bu kişiler giriyormuş gibi yanlış bir kanı oluşmasına neden olmaktadır. Oysa sözü edilen hükümdeki yardımcıdan amaç, borçlunun açık ya da örtülü oluruyla, ifaya yada hakkı kullanma eylemlemlerine katılan herhangi bir kişidir. Yargıtay'ca benimsenen (örneğin, YHGK. 4.11.1964 gün ve E. 1962/D.T./K. 657 sayılı kararı). bu yaklaşımın doğal sonucu olarak, yabancı muhabir bankanın, davalının yardımcısı sayılmasına hiçbir engel yoktur. Taraflar arasındaki ilişkiden çıkan sonuç da budur.
Bu durumda, ağır kusurlu davranışı tartışmasız olan yabancı muhabir bankanın, davalı banka yardımcı kişisi olarak kabulü zorunludur. Borçlar Kanununun 100 üncü maddesi uyarınca da sorumluluk için ve yardımcı kişinin ne de borçlunun kusuru gerekmez ve Borçlar Kanununun 55 inci maddesinde öngörüldüğü gibi, adam çalıştıranınkine benzer bir kurtuluş beyyinesi de getiremez. O halde, döviz transferi konusunda yasalarca öngörülen yetkiye dayanarak, ücret karşılığı ifayı üstlenen davalı bankanın, yardımcı kişisi durumundaki yabancı muhabir bankanın kusurundan sorumlu olması gerekir.
(Bu karar için davalı banka karar düzeltme isteminde bulunmuş ve Dairenin 23.11.1982 gün ve 4472/4900 sayılı kararıyla bu karar düzeltme istemi red edilmiştir).