 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1982/5652
K: 1983/984
T: 01.03.1983
- YAŞLILIK AYLIĞI
- YURT DIŞINDAKİ ÇALIŞMALARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
ÖZET: ((Türkiye Cumhuriyeti ile Federal Al-manya Cumhuriyeti arasında Sosyal Güvenlik Hakkında Sözleşme" de, Almanya'daki primi ödenmiş kazançların, Türkiye'deki kazançlarla birleştirileceği ve primlerin transfer edileceğine ilişkin sözleşme de bir hüküm olmamakla, davacının, Federal Almanya'daki kazançlarının Türkiye'de yaşlılık aylığına esas alınan kazançlarıyla birleştirilmesi, oradaki primlerin Kuruma transfer edilmesi ve bu amaçla Sosyal Güvenlik sözleşmesinden yararlandırılması isteminin reddi yerindedir.
Yurt dışında çalışan Türk Vatandaşlarının yurt dışında çalışma sürelerinin Sosyal Güvenlik yönünden değerlendirilmesini amaçlayan 2147 sayılı Yasanın geçici 1. maddesinde sadece kısmi aylık bağlananların bu yasadan yararlanma koşullarını belirleyip tam aylık alanlara yer verilmemiş olması, onların anılan yasadan yararlanamayacakları anlamına gelmez.
Yasa hükümlerine aykırı bir biçimde düzenlenen yönetmelik hükümlerine değer verilemez.
(569 s. TASGSK m. 26, 27)
(2147 s. ÇTHK. m. geçici m. 1)
Davacı, davalı Kurum işleminin iptali ile 1.2.1976 tarihinden itibaren yeniden yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tesbitine, eksik ödenen aylıkların tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz isteğinin süresinde Olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
1 - Davacı 1972 yılında, 506 sayılı SSK.nun 60. maddesinin A/b bendi gereğince yaşlılık aylığı bağlandığını, aynı yıl Federal Almanya'da sigortalı bir işte çalışmaya başlaması nedeniyle aylığının kesildiğini, üç yıl kadar çalıştıktan sonra 18.10.1975 tarihinde yurda kesin dönüş yaptığını, 25.1.1976 günlü dilekçe ile "Federal Almanya'daki çalışma süreleri, ödenen primler ve kazançlar gözönünde bulundurulmak suretiyle" yeniden yaşlılık aylığı bağlanmasını, farklarıyla birlikte ödenmeyen aylıkların ödetilmesini istemiştir. Davacı, bu isteğini "Türk Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesine dayandırmaktadır. Kurum ise, Almanya'da primi ödenmiş kazançların, yaşlılık aylığı bağlamada hesaba katılacağına ve primlerin Sosyal Sigortalar Kurumu'na transfer edileceğine dair sözleşmede hiçbir hükmün bulunmadığını, bu nedenlerle kazançların ve ödenen primlerin yeniden bağlanacak yaşlılik aylığının hesabında gözönünde bulundurulamayacağını, 21.6.1976 tarihli dilekçenin yeniden aylık bağlanması isteğini taşımadığını, 30.5.1977 tarihli dilekçenin aylık bağlama isteğini içerdiğini savunmuş ve davanın reddini istemiştir. Davacı, davadan sonra, 2147 sayılı Kanun gereğince Borçlanma isteğinde bulunmuştur. Kurum ise, davacının, bu Yasadan da yararlanmayacağını cevaplamış ve isteği kabul etmemiştir. Şu hale göre, davanın yasal dayanağını "Türk Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesi" ile 2147 sayılı Kanun ve 506 sayılı SSK.nun 63. maddesi oluşturmaktadır. Davacının asıl amacı, Almanya'da primi ödenmiş kazançlarının TL. karşılığını hesaplatmak suretiyle 63. maddeye göre yeniden bağlanacak yaşlılık aylığını yükseltmek İsteğine yöneliktir.
Gerçekten 30.4.1964 tarihinde imzalanan ve 8.10.1965 gününde yürürlüğe girip, 2.4.1965 tarih ve 569 sayılı Kanunla onaylanan "Türkiye Cumhuriyeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti arasında Sosyal Güvenlik Hakkında Sözleşme"nin malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarını düzenleyen 26. ve ardından gelen maddeleri akit taraflardan birinin Sosyal Sigorta mercii, diğer akit mevzuatına göre geçen sigortalılık sürelerini, kendi ülkesinde geçen sürelerle aynı zamana rastlamamak koşuluyla gözönünde bulunduracağını, bu sürelerin kendi mevzuatına göre geçmiş süreler gibi kabul edileceğini hüküm altına almıştır. Bununla beraber 27. maddenin (a) bendi, her akit devletin aylıkları kendi mevzuatlarına göre saptayacağını (b) bendi ise. "Sosyal Sigorta merciince hesaplanacak aylığın, Sosyal Sigorta olayından önceki süre içinde, kendi mevzuatına göre sayılması gereken sigortalılık süresinin, (a) bendinde belirtildiği üzere, her akit taraf mevzuatına göre nazara alınması icabeden sigortalılık süreleri toplamına olan nisbeti ile mütenasip kısmını tesbit edeceğini" öngörmektedir. Başka bir anlatımla, her akit devlet, diğerinden bağımsız olarak kendi Yasalarına göre aylıkları saptamakta, sadece sigortalılık sürelerini kabul edip, her iki ülkede geçen süreler toplandığında, koşulları gerçekleşmiş ise, aylık bağlamaktadır. Ancak, bağlanan aylık tam olmayıp kısmidir. Toplam sürenin kendi ülkesinde geçen sigortalılık süresine oranı dahilinde aylık bağlanmaktadır. Almanya'daki primi ödenmiş kazançların, Türkiye'deki kazançlarla birleştirileceği ve primlerin transfer edileceği konusunda sözleşmede herhangi bir hüküm yoktur. Değerlendirmeye tabi tutulmayan Almanya'daki primi ödenmiş süreler için sigortalının Alman mevzuatına göre koşulları varsa oradan, kalan aylığının bağlanmasını isteme hakkı mevcuttur. Örneğin, 12 yıl Türkiye'de, 5 yıl Almanya'da çalışan sigortalının Sosyal Sigortalar Kurumundan isteyebileceği aylık 12/17 oranındadır. Geri kalan 5/17 oranındaki aylığını, Alman Sosyal Sigorta merciinden isteyebilecektir (Bkz: Seza Reisoğlu: Yabancı İşçiler Yönünden Alman İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku, 1973, sh: 119). Bu nedenlerle, mahkemenin, davacının Federal Almanya'daki kazançlarını Türkiye'de yaşlılık aylığına esas alınan kazançlarıyla birleştirilmesi, oradaki primlerinin Kuruma transfer edilmesi ve bu amaçla Sosyal Güvenlik Sözleşmesinden yararlandırılması isteğini reddetmesi anılan sözleşme hükümlerine uygundur.
2 - 7.6.1978 tarihinde yürürlüğe giren 2147 sayılı Yasa, Yurt dışında çalışan Türk Vatandaşlarının, yurt dışında çalışma sürelerini Sosyal Güvenlik bakımından değerlendirilmesini amaçlamaktadır. Yasa, yararlanma koşullarını 3. maddesinde belirlemektedir. Davacının bu yasanın yürürlük tarihinden önce Yurda kesin dönüş yaptığı ve daha evvel Türkiye'de sigortalı hizmetlerinin bulunduğu tartışmasızdır. Gerek anılan maddede, gerekse diğer maddelerde, kendilerine tam yaşlılık aylığı bağlananların bu Yasadan yararlanamayacaklarına dair hiçbir hüküm yoktur. Geçici 1. madde, sadece kısmi aylık bağlananların bu Yasadan yararlanma koşullarını belirlemiştir. Maddede, tam aylık alanlara yer verilmemiş bulunması, onların, anılan Yasadan yararlanamayacakları anlamına gelmediği açık - seçiktir. Tersi bir düşünceye yer vermek, Yasaların eşit olarak uygulanması kuralına aykırı düşer. Diğer yönden, yasa hükümlerine aykırı bir biçimde düzenlenip yürürlüğe konan yönetmelik hükümlerine itibar edilmeyeceği, hukukun ve Yasaların temel kurallarındandır. Bu itibarla, "kendilerine Türk mevzuatına göre tam aylık bağlananların 2147 sayılı Yasadan yararlanamayacaklarını içeren "2147 sayılı Yasanın uygulama esasları hakkında yönetmeliğin" 12. maddesinin anılan Yasaya aykırı olduğu, belirgindir. Bu nedenlerle Mahkemenin, davacının 2147 sayılı Kanuna göre borçlanamayacağı yolundaki kararı isabetli sayılamaz.
3 - Davacının 25.1.1976 tarihli dilekçesi genel anlatım biçimi itibarıyla yeniden yaşlılık aylığı bağlama isteği niteliğinde bulunmasına rağmen mahkemenin o tarihten Kurumun aylık bağladığı 1.6.1977 tarihine kadar işleyen aylık miktarını yasal artışlarla birlikte belirlemesi, peşin nisbi harcını tamamlatması ve birikmiş aylıklara hükmetmesi gerekirken bu konudaki isteğin reddine karar vermesi kezalik usul ve yasaya aykırıdır.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Sonuç : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA) ve temyiz peşin harcının istek halinde ilgiliye iadesine 1.3.1983 gününde oybirliğiyle karar verildi.