 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1982/5238
K: 1982/5481
T: 07.12.1982
DAVA : Davacı, bağlanan yaşlılık aylığının, Askeri Fabrikalar Tekaüt ve Muavenet Sandığı Kanunu'na göre yeniden bağlanması ve artırımların 2167 sayılı Kanun'un geçici 5. maddesinin (B) bendine göre yapılmasına karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla, dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : Dava, 506 sayılı Yasa'ya göre bağlanan yaşlılık aylığının, 3575 sayılı Askeri Fabrikalar Tekaüt ve Muavenet Sandığı Kanunu'na göre yeniden bağlanması ve 2167 sayılı Kanun'un geçici 5. maddesinin (B) bendi uyarınca artırılması istemine ilişkindir.
Davacının 3575 sayılı Sandık Kanunu'na tabi olarak Gölcük Tersane Komutanlığı işyerinde çalıştığı, anılan sandığın, 991 sayılı Yasa ile Sosyal Sigortalar Kurumu'na devredilmesi üzerine, 1.8.1968 tarihinden başlayarak sosyal sigortalar kapsamına alındığı, emekliye ayrıldığı tarihte Sandık Kanunu'na göre emekli olabilme hakkını kazanmış olduğu halde, bunu istemeyerek 506 sayılı Kanun uyarınca yaşlılık aylığı bağlanmasını istediği ve bu istek çevresinde kendisine aylık bağlandığı konularında taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık 506 sayılı Yasa'ya göre yaşlılık aylığı almakta olan davacıya, 2167 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girmesinden sonra, bu kanunun geçici 5/B maddesi dairesinde, bu kez, mülga 3575 sayılı Askeri Tekaüt ve Muavenet Sandığı Kanunu çevresinde, yeniden aylık bağlanıp bağlanamayacağı ve artırmaya tabi tutulup tutulamayacağı konusundadır.
Gerçekten, 991 sayılı Kanun'un m.2 ve 3 uyarınca sandık üyelerinin Sandık Kanunları'na göre geçen hizmetleri, sosyal sigortalara tabi olarak geçmiş sayılır ve bunlara Sosyal Sigortalar Kanunu uygulanır.
991 sayılı Kanun'un 3 ve 6. madddelerinin birlikte incelenmesinden de anlaşılacağı üzere aslolan, bu gibilere yaşlılık aylığı yönünden 506 sayılı Yasa'nın uygulanmasıdır. Sandık Kanunu, yasanın cevaz verdiği, belirli durumlarda, sınırlı ve ayrık nitelikte olarak uygulanabilir. Nitekim, 991 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesi, koşullarını da belirleyerek, 3575 sayılı Kanun'a göre aylık bağlanmasının daha yararlı olduğu hallerde, mağduriyetlerini önlemek amacıyla, sandık üyelerine bir seçimlik hak tanımış ve yazılı olarak isterlerse, Sandık Kanunları'ndaki esaslar dairesinde kurumca emekli aylığı bağlanacağını öngörmüştür.
Davacı, bu seçimlik hakkını, 506 sayılı Yasa'ya göre, yaşlılık aylığı bağlanması yönünde kullanmış ve sözü edilen yasa uyarınca bağlanan yaşlılık aylığı uzun süre ödenmiştir. Davacı, 506 sayılı Kanun'un m. 116'da yazılı süre içerisinde, herhangi bir itirazda da bulunmamıştır. Sözü edilen maddedeki hak düşürücü süre, fazlasıyla geçmiştir. Böylece, 506 sayılı Kanun'a göre yapılan aylık bağlama işlemi kesinleşmiştir. Davacı da bu durumu 2167 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği 1.7.1978 tarihine kadar kabul etmiştir.
Ne var ki, 2167 sayılı Kanun'un geçici m. 5, seçimlik hakkını, Sandık Kanunları'na göre emekli aylığı bağlanması yönünde kullananlara, daha fazla avantaj getirince, bu kez Sandık Kanunları'na göre aylık bağlanması ve artırılmasını istemektedir.
Gerçekten, 2167 sayılı Kanun'un geçici 8. maddesi, kurumdan aylık alanları 2 gruba ayırmıştır. Maddenin (A) bendinde 506 sayılı Yasa'ya, (B) bendinde ise, Sandık Kanunları'na göre, kurumdan aylık alanların aylıklarının yeniden hesaplanması ve artırılması konusu düzenlenmektedir.
Davacı, seçimlik hakkını 506 sayılı Yasa'ya göre aylık bağlanması yönünden kullanıp, bu dairede aylık bağlandığına ve işlem kesinleştiğine göre, durumu 2167 sayılı Kanun'un geçici m. 5/A bendine uyar ve aylığının bu fıkra çevresinde yeniden hesap ve artırılması gerekir. Sözü edilen maddenin (B) bendi ise, Sandık Kanunları gereğince kurumdan aylık alanlara uygulanabilir. Davacı, Sandık Kanunları'na göre emekli aylığı bağlanmasını isteyebilme seçeneğini, 506 sayılı Kanun'a göre aylık bağlanmasını tercih ederek yitirmiştir. Çünkü, 991 sayılı Kanun'un geçici m. 1'deki seçimlik hak, ilk kez yaşlılık aylığı bağlanırken, bir defaya mahsus olmak üzere kullanılabilir. Sonradan çıkacak yasalar, açıkça ve yeniden bir tercih hakkı tanımadıkça, bir ayrıcalık hükmü getirmedikçe, aslolan 506 sayılı Yasa'nın uygulanması olduğu ve özellikle 2167 sayılı Kanun'un geçici m. 5'de böyle bir hüküm bulunmadığına göre, yeniden bir seçimlik hakkın kullanılması ve vaktiyle yapılan seçimden dönülmesi, olanağından söz edilemez.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın ve davanın reddi gerektiği düşünülmeksizin, yazılı şekilde kabulüne karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA) ve temyiz peşin harcının istek halinde ilgiliye iadesine Üye Cahit Kadılar'ın muhalefetine karşı, Başkan Mustafa Çenberci, Üye Servet Çolakoğlu, Teoman Ozanoğlu ve Orhan Yalçınkaya'nın oylarıyla ve oyçokluğuyla 7.12.1982 gününde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
506 sayılı SSK'nun 116. maddesinde yazılı yıllık süre, usuli bir süre olup hak düşürücü süre niteliğinde değildir. Ayrıca ilk defa bağlanacak aylık ve yapılacak toptan ödeme ile ilgilidir. Bu nedenle, 1972 senesinde 506 sayılı Kanun hükümlerine göre bağlanan yaşlılık aylığına itiraz edilmemiş olması, davacının 991 sayılı Kanun'dan doğan haklarını ortadan kaldırmayacağı açıktır. Zira, kesinleşen hesap şekline ve miktarına ilişkindir. Hakkın özü ile ilgili değildir.
Davanın yasal dayanağı 2167 sayılı Kanun'un geçici 5. maddesinin (B) bendidir. Bu tür davaların belirli bir süre içinde açılacağına dair yasalarda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. 506 sayılı Kanun'un 116. maddesinde yazılı sürenin maddenin anlam ve kapsamı genişletilerek bu olaya uygulanmasının yasal dayanağı bulunmamaktadır. Kaldı ki, 2167 sayılı Kanun'un geçici 5. maddesine göre yapılan işlemle ilgili kararın davacıya tebliğ edildiği ve tebliğ tarihinden itibaren 1 sene içinde dava açılmadığı iddia ve giderek kanıtlanmış da değildir. Bu nedenlerle, davalı vekilinin hak düşürücü süre itirazının mahkemece kabul edilmemesi usul ve yasaya uygundur.
Davacının işten ayrılıp yaşlılık aylığı bağlanması için kuruma verdiği dilekçede 506 sayılı Kanun'a göre işlem yapılmasını istemiş olması, 991 sayılı Kanun'dan, özellikle geçici 1. maddeden kaynaklanan haklarından feragat niteliğinde değildir.
2167 sayılı Kanun'un geçici 5/B maddesi "991 sayılı Kanun ile ek ve değişikliklerine göre kurumdan aylık almakta olanların bu aylıkları 1189 sayılı Kanun'un geçici 2. maddesi esasları uygulanmak suretiyle yeniden hesaplanır" hükmünü gerektirmiştir. Kanun koyucu bentde, sadece 991 sayılı Kanun'un yürürlük tarihinden önce sandıklardan aylık bağlanmış olanlar ile geçici 1. maddenin 1. fıkrasına göre kurumdan aylık alanları amaçlamış değildir. Böyle bir sonucun amaçlanması halinde (b) bendinin "991 sayılı Kanun'un geçici 2. maddesi gereğince kurumdan aylık alanlar" şeklinde yazılması, bu konuda açıklık getirilmesi mümkün iken, (B) bendinin yukarıda yazılı olduğu şekilde kaleme alınması, 991 sayılı Kanun'un geçici 2. maddesinden daha geniş bir anlam verilmek istendiğinin, maddenin daha kapsamlı olduğunun kanıtıdır. 1189 sayılı Kanun'un geçici 1 ve 2. maddeleri aylıkların yeniden hesaplanması ile ilgili olup, anılan maddelerde açık seçik sandıktan emekli olanlarla geçici 1. maddeden yararlanarak aylık alanların durumları düzenlendiği halde 2167 sayılı Kanun'un geçici 5/B maddesinde "991 sayılı Kanun ile ek ve değişikliklerine göre aylık alanlar" cümlesiyle kimlerin amaçlandığının saptanması, bu cümlenin yasa koyucunun amacına göre yorumlanması gerekir.
2167 sayılı Kanun'un geçici 5/A maddesine göre, göstergenin saptanması halinde 1.7.1978 tarihi itibarıyla davacının eline 3 ayda 11.820.- lira (B) bendine göre intibak yapılması halinde 3 ayda 15.369.- lira geçecektir. Aynı şartları haiz 2 kişiden 1 tanesinin 506 sayılı Kanun'a diğerinin 991 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesine göre yaşlılık aylığı bağlanması sonucu, eşitlik ilkesine aykırı şekilde az önce belirtilen miktarlarda farklı aylık almalarının kanun koyucu tarafından amaçlandığı ve giderek benimsendiği söylenemez. Davacının isteği üzerine 506 sayılı Kanun uyarınca yaşlılık aylığı bağlanmış olmakla beraber, yaşlılık aylığının dayanağı 991 sayılı Kanun'dur. Zira 991 sayılı Kanun'la sandıklar, Sosyal Sigortalar Kurumu'na devredilmiş, 2. madde ile Sandık Kanunları'na göre geçen hizmetler sosyal sigortalara tabi olarak geçmiş sayılmış, geçici 1. maddede yazılı koşullar davacı açısından gerçekleşmiş, Sandık Kanunları'ndaki esaslar dairesinde emekli aylığı bağlanması hakkı doğmuştur. Geçici 1. maddede açıklandığı şekilde, davacının yazılı istekte bulunmaması nedeniyle geçici 1. maddeye göre değil, 506 sayılı Kanun'a uygun yaşlılık aylığı bağlanmış olması, gerçekte yaşlılık aylığının 991 sayılı Kanun'a göre bağlandığı, dayanağının 991 sayılı Kanun olduğu yasal gerçeğini değiştirmez. Bu yasal gerçekten ve eşitlik ilkesinden hareket eden kanun koyucunun bu nedenle yazılı olduğu şekilde 2167 sayılı Kanun'un 5/B maddesini kaleme aldığı, sadece eskiden aylık bağlanan sandık mensupları ile 991 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesine göre aylık alanları amaçlamadığı, geniş kapsamlı olarak 991 sayılı Kanun ile ek ve tadillerine göre aylık alanları, dolayısıyla davacı, durumunda bulunanları da amaçladığının kabulü gerekir.
Açıklanan nedenlerle karar, usul ve yasaya uygun bulunduğundan onanması oyundayım.