 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1982/2802
K: 1982/3975
T: 23.09.1982
DAVA : İş Kazasında malul kalan sigortalı işçi için yapılan harcamalar üzerine uğranılan kurum zararının rücuan ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen 404.162.64 liranın davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar avukatlarınca istenilmesi ve davalı avukatınca da murafaa talep edilmesi üzerine; dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi :
Gerçi zararlandırıcı Sosyal Sigorta olayına uğrayan sigortalının açmış olduğu tazminat davasında alınan kusur bilirkişisi raporu, ardalık (=haleflik) esasının doğal bir sonucu olarak, kurum'un açacağı rücu davasında dahi kesin yargı çevresinde bağlayıcı güç ve niteliktedir. Bu yönden hükmün maddi veya manevi tazminata, ya da her iki tazminata ilişkin olsa bile, durum gene aynıdır. Şu var ki anılan raporun bu etkiyi göstermesi, öbür koşullarla birlikte raporun o hükme dayanak kılınmasına bağlıdır. Bu dayanak olmanın açık, giderek, üstü örtülü (=zımni) bulunması, koşul değildir. Önceki karardan, açık ya da üstü örtülü bir biçimde kusur bilirkişisi raporunun hükme dayanak kılındığı anlaşılamaz; olsa bile -şayet, hükmün genelinden, hükmünde varılan bu sonuca kusur bilirkişisi raporu ile gidildiği belli oluyorsa, kusur bilirkişisi raporunun hükme dayanak kılınmış bulunduğu gene kabul edilmelidir. Bir başka anlatımla, bu yönden önceki davada alınmış kusur bilirkişisi raporunun bağlayıcı güç ve nitelik kazanması için, açık veya üstü örtülü "gerçek hükme dayanak kılma" durumlarından birisinin gerçekleşmiş bulunması koşul değildir; bunun için "varsayılı (farazi) hükme dayanak kılma" durumunun varlığı da yeterlidir. Bu olayda "hükme dayanak kılma" durumunun varlığı da yeterlidir. Bu olayda hükmedilen manevi tazminatın belirlenmesinde kusurun gözönünde tutulmuş bulunduğunun varsayılması gerektiği, yani, anılan varsayılı "hükme dayanak kılma" koşulunun gerçekleşmiş bulunduğu belirgindir. Şu duruma göre, mahkemenin anılan kusur bilirkişisi raporunu bu davada kesin yargı çevresinde hükme dayanak kılmasında bir isabetsizlik yoktur. Bundan başka, bir an için bu raporun bağlayıcılığı kabul olunmasa bile, kusur konusunda güçlü bir delil olarak bu davada gözönünde tutulmasını engelleyen yasal ve hukuksal bir kural bulunmamaktadır. Sözü edilen raporun ise, diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde, SSK.nun 26. maddesine uygun düzenlenmesinden başka doyurucu ve hükme dayanak olma niteliğini taşıyıcı bulunduğu da incelenmesinden anlaşılmaktadır. Bu ve hüküm yerinde gösterilen sair gerekçelere göre temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA, 23.9.1982 gününde oybirliğiyle karar verildi.