 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1982/1862
K: 1982/2068
T: 08.04.1982
DAVA : Davacı, iş kazasında ölen sigortalı işçinin hak sahiplerine yapılan harcamalar üzerine uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir. Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
KARAR : Davada çözümlenmesi gereken hukuksal sorun; işkazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinden olan ana ve babasına, yasada öngörülen koşulların gerçekleşmesi taktirinde bağlanan ve ödenmesine devam olunan gelirin, anne ve babasının geçimlerinin kendilerince sağlanma olanağının doğduğundan bahisle kesilmesini istemeleri durumunda kesilip kesilemeyeceği hususudur. Başka bir ifade ile; bu davada olduğu gibi, haksahibi ana ve babanın, gelirlerinin kesilmesini istemeleri halinde o tarihte kadar yapılan ödemeler dışında, zararlandırıcı sigorta olayına neden olan işveren veya üçüncü kişiden bağlanan gelirin bakiye peşin sermaye değerinin istenilip istenilemiyeceği konusudur.
Davanın yasal dayanağını, ana ve babaya gelir bağlanması bakımından 506 sayılı SSK. nun 24., rucu hakkı bakımından da aynı Kanunun 26. maddesi oluşturmaktadır. Anılan 24. madde, ana ve babaya gelir bağlanmasını, sigortalının "ölümü tarihinde" oluşması gereken koşulların varlığı taktirinde kabul eylemektedir, ve bu koşullardan birini de yasadaki deyimiyle (ana ve babanın geçimlerinin sigortalı tarafından sağlanması) teşkil etmektedir. Kuşkusuzdur ki; bu koşul dahi, yukarıda değinildiği gibi, "sigortalının ölümü tarihindeki" duruma göre takdir edilmelidir.
Diğer yönden sosyal güvenliğe ilişkin kuralları "Kamu düzenine" ilişkin oldukları, yasalarda açık hüküm bulunmadıkça bu haklardan vazgeçilemeyeceği, ve bu hakların ibra konusu edilemeyeceği gerçeği de tartışmasızdır. Giderek gerek anılan yasada, gerekse sair yasalar hükümlerinde bu gerçeğe ters düşen bir hükmün varlığı da saptanmamıştır. Bu hukuksal ilke ışığında, ana ve babaya gelir bağlanmasından sonra gelir bağlanmasını gerektiren "geçimin sigortalı tarafından sağlanması" koşulunun kalktığından bahisle kesilmesi talebinin kabul edilemeyeceği de yine hukuksal bir gerçek olmak gerekir. Aksi halde; böyle bir talebi, yeniden geçim darlığına düşüldüğünden bahisle yeni gelir bağlama taleplerinin izlemesi düşünülebilirki, bu durumların bahsi edilen 24. madde hükümleri ile bağdaştırılması olanağı yoktur. Bu nedenlerle mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenle BOZULMASINA ve temyiz peşin harcının istek halinde ilgiliye iadesine ve Üye Teoman Ozanoğlu'nun muhalefetine karşı Başkan Mustafa Çenberci Üye Hüseyin Mutlu, Servet Çolakoğlu, Lütfü Erdemir'in oylarıyla ve oyçokluğuyla 8.4.1982 gününde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI :
Sigortalının ölümü halinde, sigortalının ana babasına gelir bağlanmasının eş ve çocuklarına bağlanan gelirin toplamının sigortalının yıllık kazancının %70'inden az olması ve sigortalının ana babasınını geçimlerini sağlamakta bulunması olup, bunlardan birisinin gerçekleşmemesi halinde ana babaya gelir bağlanamayacaktır. Olayda, bu koşulların varlığından ötürü, ana babaya gelir bağlanmıştır. Nevar ki, safahatta, ana baba, geçimlerini kendi kaynaklarıyla sağlayacak hale gelmişler ve hatta bu nedenle bağlanmış gelirin kesilmesini dahi Kurum'dan istemişlerdir. Bu durumda, ana-babaya bağlanan gelirin kesilip kesilmeyeceği ve rücu tazminatının hesabında bu yönün gözönünde tutulup tutulmayacağı uyuşmazlığın özünü teşkil etmektedir.
Ana-baba ile, öteki hak sahiplerine gelir bağlanması farklı koşullara tabi tutulmuştur. Bunlardan en önemlisi de, ana babanın geçiminin sigortalı tarafından sağlanması hususudur. Şayet ana babanın geçimleri, sigotalı tarafından sağlanmıyorsa, başka bir deyimle ana babanın kendi kaynakları geçimlerine elverişli ve yeterli ise, bu gibilere, 24. madde çevresinde aylık bağlanması olanaksızdır. (Bakınız: M.Çenberci, SSK. Şerhi, Sh. 279). Burada, aylık bağlandıktan sonra kendi kaynakları elverişli hale gelen ana babaya bağlanan gelirin kesilip kesilmeyeceği konusu ağırlık kazanmaktadır.
Sosyal Sigortalar Kanununda öngörülen gelir ve yardımlar, hep, hak sahibi kişilerin yardıma ve gelire muhtaçlığı ilkesine dayanır. Bu gibiler, gelir ve yardımlardan faydalandırılmaktadır ki, sosyal güvenliği kavuşturulsunlar, yardıma muhtaç olmaktan kurtulsunlar.
Örneğin, 506 sayılı Kanun m. 23/VI'da, sigortanın dul karısı evlenince gelirinin kesilmesi ve boşanınca tekrar gelir bağlanmasının sebebi, evlenmekle kadının ihtiyaçlarının yeni kocası tarafından karşılanacağı, gelire muhtaç durumdan çıktığı, boşanınca tekrar muhtaç hale gelmiş olacağı düşüncesidir. Aynı madde uyarınca, kız çocuğuna evleninceye veya dul kalınca çalışmaması koşuluyla aylık bağlanması, onun yardıma muhtaç statüsü nedeniyledir. Erkek çocuklara bağlanan gelirin, azami 25 yaşında kesilmesinin sebebi de artık o yaşta, çalışma, kazanma ve kendi kaynaklarıyla geçimini sağlayabilecekleri faraziyesidir. 506 sayılı Kanunun 25. madde ile, işgöremezlik derecesindeki değişmelere göre sigortalıya bağlanan gelirin ayarlanmasıda, aynı düşünceye dayanır.
Olayda, ana-baba kendi kaynaklarıyla geçimlerini sağlayabilir hale geldiklerini bildirdiklerine ve hatta aylığına kesilmesini de istediklerine göre, ana babaya bağlanan gelirin Sigorta Kurumunca iptali gerekir. Çünkü, 506 sayılı Kanun, sosyal güvenlik sağlamak amacını güder. Avantaj sağlamak, sigorta olayları vesilesi ile kişileri zenginleştirmek amacına yabancıdır.
Kurumun, ana-babanın bildirisine rağmen, aylığı kesmemesi ve P.M.F. tablosuna göre rücu tazminatına dahil etmesi, kanuna aykırıdır. Mahkeme kararı usul ve kanuna uygundur. Bozulmasına karşıyım.