 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1981/773
K: 1982/199
T: 03.03.1982
DAVA : Taraflar arasındaki "Alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 1. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 8.5.1980 gün ve 1978/111-189 sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine, yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 28.12.1980 gün ve 1980/9104 -14341 sayılı ilamiyle (Davacı, şirketteki üstün başarısı nedeniyle şirket yönetim kurulunca hatırlandığına göre, 1970 ile 1975 yılları arasında alınan bir kararla her ne suretle olursa olsun işinden ayrılması halinde, kendisine son aldığı ücretin bir yıllık tutarı kadar tazminat ödeneceğinin kararlaştırıldığını ve bunun karar defterine geçtiğini iddia ederek istekte bulunmuştur.
Sözü edilen kararı muhtevi herhangi bir defter ibraz edilmediği için mahkeme bu konuda şahit ifadelerine başvurulmuş; davacı şahitlerinden, 1973 yılında işyerinden ayrılan Ş.Ü. ifadesinde: başkan N.Ö., başkanvekili N.Z. ve kendisinin birlikte, "Şirkete yararlı olan 13 kişiye ilerde müesseseden ayrılacakları sırada ödenmek üzere 30 maaş tutarında ikramiye verilmesini" karar altına aldıklarını, karar tarihinin 31.12.1981 olduğunu, durumu davacıya şifahi olarak bildirdiklerini, yazılı tebligat yapmadıklarını, o tarihteki yasalara göre 15 sene üzerinden ikramiye verildiğini, kendilerinin bu miktarı 30 sene üzerinden verilmesi biçiminde bir hak tanıdıklarını söylemiş: 1976 yılına kadar işyerinde dış ilişkiler müdürü olarak çalışan şahit G.C. de aynı şekilde beyanda bulunmuş : 1973 yılında işyerinden ayrılan N.Z. ise: 12 maaş tutarında ikramiye verilmesini uygun bulduklarını bildirmiş ve bunun yasal hakları dışında bir ikramiye olduğunu sözlerine eklemiş; ifadelerin telifi sırasında Ş.Ü. ve G.C. bunun 12 maaş olarak hatırladıklarını söylemişlerdir.
Gerek bu ifadelerden, gerekse istek biçiminde sözü edilen ikramiyenin iş aktinin sona ermesiyle ilgili bir tazminat olduğu, bu niteliği itibariyle kıdem tazminatı olarak mütalaa edilmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır. Mahkeme, 7,5 kat sınırı nazara alınarak hesap edilen kıdem tazminatına karar verildiğine göre davacının artık ikramiye adı altında başkaca istekte bulunmağa hakkı olamaz. Mahkemenin aksine görüşle, ayrıca ikramiyeye karar vermiş olması isabetsizdir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda: Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Duruşma yapılması için tayin edilen 10.2.1982 Çarşamba günü belli zamanda temyiz eden ve duruşma isteyen davalılar İ.İ ve HamMaddeleri Sanayi A.Ş.ve B.B. İ. Sanayi Holding A.Ş. vekilleri Avukat D.F.A. ile karşı taraf davacı O.H.S. vekili Avukat A.K.geldiler.
Temyiz dilekçesinin süresinde verilip kaydedildiği anlaşıldı.
Hukuk Genel Kurulunca gelen taraflar avukatlarının sözlü açıklamaları dinlendikten sonra vaktin yetersizliğinden dolayı işin incelenerek karar bağlanmasının başka güne bırakılması uygun görüldü.
Dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü :
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki kağıtlara yerel mahkeme kararında gösterilen gerektirici nedenlere ve özellikle başarı ikramiyesinin iş koşulu haline geldiği nitelik ve amacına göre, başarı ikramiyesinin kıdem tazminatından farklı olduğu sonucuna varıldığından, usul ve yasaya uygun olan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ : Temyiz itirazlarının reddiyle, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 3.3.1982 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı vekili mahkememize vermiş bulunduğu 3.1.1978 günlü dilekçesinde, müvekkilinin (İ.B.İ.S.) şirketinin yan kuruluşu bulunan davalı şirketin satış genel müdürlüğünü 1969 yılından beri yürüttüğünü, görev ve yetkilerini genel müdürlükçe onaylanan bir protokol dairesinde kullandığını ve görevi icabı olarak maiyetinde çalışan personelin 1977 yılına ilişkin ücret, prim ve harcırah bölümlerini kapsayan formu her yıl olduğu gibi teşkilata tamim ettiğini, ancak şirket idare heyetince 1977 yılında prim ödenemeyeceğinin sonradan kararlaştırıldığını, bu tamim üzerine Böl e Müdürlüklerinden gelen davete icap edilerek yönetim kurulu kararına karşı bazı isteklerin yapıldığını ve görevi icabı olarak müvekkilince bu isteklerin tesbit edilip Genel Müdürlüğe intikal ettirildiğini ancak Bölge mensuplarının bu isteklerinin Genel Müdürlüğe intikal ettirilmesi üzerine şirketin bunu hoşgörü ile karşılaması gerekirken Genel Müdürlükçe bu nedenle işten çıkarıldığını, beyanla fazlaya ait hakları saklı kalmak kaydı ile 311.000 TL kıdem, 120.000 TL ihbar, 40.000 TL maddi 50.000 TL manevi tazminatın davalı şirkete yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davanın devamı sırasında: davacı vekili işbu dava ile tevhidine karar verilen 7. İş Mahkemesi'nin 1978/91 esasına kayıtlı davada, ayrıca (İ.İ.S.)'sinde geçen üstün başarısı ve çalışkanlığı nedeniyle şirket Yönetim Kurulunca (HER NE SEBEPLE OLURSA OLSUN) müvekkilinin işinden ayrılması halinde kendisine son aldığı ücretin BİR YILLIK TUTARI kadar tazminat ödeneceği hususunun kararlaştırıldığı cihetle ödenmeyen bu tazminattan fazlaya ait hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 5.000 TL'sinin ayrıca tahsiline karar verilmesini istemiştir.
DAVALI VEKİLİ SAVUNMALARINDA: Gerçekten davacının şirketin satış ve propaganda müdürü olarak 1.4.1965 tarihinden 28.11.1977 tarihine kadar çalıştığını ancak Müdürlük görev ve yetkilerini ihmal ettiğinden iş akdinin feslhedildiğini beyanla davanın reddini istemiştir.
DAVACI VEKİLİ: İşbu dava ile tevhit edilen 7. İş Mahkemesinin 1978/91 esasına kayıtlı davada müvekkilinin şirketteki üstün başarıları ve çalışkanlığı nedeniyle her ne suretle olursa olsun işinden ayrılması halinde son aldığı ücretin BİR YILLIK TUTARI kadar tazminat alması gerektiği hususunda şirketin kararı bulunduğunu beyanla bundan yararlanması gerektiğini iddia etmiştir.
YARGILAMA SIRASINDA: Mahkemece şirkete ait defterlerin celp ve tetkiki ile: kararın mahiyetinin tesbiti istenilmiş ise de, mahkemece verilen çeşitle mehillere rağmen, şirket vekilince istenilen defterin ibraz edilmediği anlaşılmış ve bu nedenle defter üzerinde gerekli inceleme yapma olanağı bulunmadığı anlaşılmıştır. Defterin şirketçe ibraz edilmesinden kaçınılması üzerine, buna yönelen iddialarını şahitle ispatlayacağını davacı vekili beyan etmiş ve İş Mahkemelerinde iddia ve savunmaların her türlü delille ispatlama olanağı bulunduğu dikkate alınarak şahitlerin dinlenmesine karar verilmiştir.
Dinlenen davacı şahitlerinin birbirini doğrulayan ve kesinlik ifade eden açık beyanlarında (şirkette hizmeti dolayısıyla büyük yararları olan 13 kişi hakkında 1971 YILI SONUNDA her ne suretle olursa olsun şirketin ayrılmaları halinde (ARZULARI İLE İSTİFA ETMELERİ DAHİL) 12 maaş tutarında ikramiye verilmesinin kararlaştırılıp şirket defterine yazıldığı ve kararın imzalanmasından sonra bunlar arasında bulunan davacıya da durumdan haber verildiği belirtilmiştir.
YAPILAN YARGILAMA SONUCUNDA: Sabit görülen dava uyarınca ikramiye isteğinden davacının alacağı her ne kadar 139.090 TL ise de taleple bağlı kalınarak bu bölümden 5.000 TL, ihbar tazminatından 31.534 TL kıdem tazminatından 171.000 TL'nın tahsiline karar verilmiştir.
HÜKÜM davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yüksek Yargıtay 9. Hukuk Dairesince 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacının tüm temyiz itirazları ile davanın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davacı şirketteki üstün başarısı nedeniyle Şirket Yönetim Kurulunca hatırladığına göre 1970 ila 1975 yılları arasında alınan bir kararla her ne suretle olursa olsun işinden ayrılması halinde kendisine son aldığı ücretin BİR YILLIK TUTARI kadar tazminat ödeneceğinin kararlaştırıldığını ve bunun kara defterine geçtiğini iddia ederek istekte bulunmuştur.
Sözü edilen kararı muhtevi herhangi bir defter ibraz edilmediği için mahkeme bu konuda şahit ifadelerine başvurmuş, davacı şahitlerinden 1973 yılında işyerinden ayrılan (Ş.Ü.) ifadesinde başkan (N.Ö.), Başkan Vekili (N.Z.)'de kendisinin birlikte şirkete yararlı olan 13 kişiye ileride bu müesseseden ayrılacakları sırada ödemek üzere 30 MAAŞ TUTARINDA ikramiye verilmesini karar altına aldıklarını, karar tarihinin 31.12.1971 olduğunu, durumu davacıya şifai olarak bildirdiklerini, yazılı tebligat yapmadıklarını, o tarihteki yasaya göre 15 sene üzerinden ikramiye verildiğini, kendilerinin bu miktarı 30 SENE ÜZERİNDEN verilmesi biçiminde bir hak tanıdıklarını söylemiş, 1976 yılına kadar işyerinde dış İlişkiler Müdürü olarak çalışan şahit (G.C.)'de aynı şekilde beyanda bulunmuş, 1973 yılında işyerinden ayrılan (N.Z.) ise 12 maaş tutarında ikramiye verilmesini uygun bulduklarını bildirmiş ve bunun yasal hakları dışında bir ikramiye olduğunu sözlerine eklemiş, ifadelerin telifi sırasında (Ş.Ü.) ve (G.C.) bunun 12 maaş olarak hatırladıklarını söylemişlerdir.
Gerek bu ifadelerden gerekse istek biçiminde sözü edilen ikramiyenin iş akdinin sona ermesi ile ilgili bir tazminat olduğu, bu niteliği itibariyle kıdem tazminatı olarak mütalaa edilmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır.
MAHKEME 7,5 kat sınırı nazara alınarak hesabedilen kıdem tazminatına karar verdiğine göre davacının artık ikramiye adı altında başkaca istekte bulunmaya hakkı olamaz.
Mahkemenin aksine görüşü, ayrıca ikramiyeye karar verilmiş olması isabetsizdir. Bu nedenle hükmün BOZULMASINA, Sayın Üyelerden (S.Ç.) ve (İ.O.)'nun muhalefetleri ile ve oy çokluğu ile karar verilmiştir.
Sayın (S.Ç.) ve (İ.O.) karşı oy yazılarında
1- Mahkemece hükmedilen başarı ikramiyesinin iş koşulu haline geldiği ve davacının buna ahk kazanmak için gereken koşulları doldurduğu dosyadaki delillerle sabittir. Yasakoyucunun kıdem tazminatını kabul etmekteki amacı ile olayda sözkonusu olan başarı ikramiyesinin anlamı dikkate alındığında görüldüğü üzere her ikisi tamamen farklı amaçlara yönelik bulunmaktadır. Bu itibarla İş Kanununun 1927 Sayılı Kanunla değişik 14. maddesinde nögörülen sınırlama açısından kıdem tazminatı ile birlikte mütelaa olunması ve bunun sonucu olarak 7,5 katı geçtiği düşüncesi ile başarı ikramiyesine ilişkin kararın bozulması yolundaki çoğunluk kararına katılmıyoruz. Kararın bu kısmı usul ve yasaya uygun olduğundan onanmalıdır.
2- Davacı iş akdinin kötüniyetle feshedildiğini iddia ile 3 misli ihbar tazminatı istemiş. Mahkeme kötüniyeti sabit görmemiştir. Davalı savunmasında: Davacının görev yetkilerini kötüye kullanarak propaganda ve satış teşkilatına kişisel menfaatleri uğruna şirket aleyhine toplu eyleme teşvik ettiğini, bu nedenle işine haklı olarak son verildiğini ileri sürmüştür. Mahkeme haklı nedeni sabit görmemiş ihbar tazminatına hükmederek 3 misline ilişkin iddiayı reddetmiş ise de davacının prim ödemesine ilişkin formları görevi gereği zamanında gönderdiği, ancak işverenin aksi yönde karar alması üzerine doğan hoşnutsuzluktan davacıyı sorumlu tutarak işine son verdiği gerçekleşmiştir. Davalı işverenin kendi davranışı sonucu hasıl olan durumdan dolayı sorumlu tutulması tüm deliller birarada değerlendirildiğinde fesih hakkının kötüye kullanılması halini oluşturur. Mahkemece aksi yönde gerekçe ile hükmün tesisi isabetsiz olduğundan karar sadece bu yönden DAVACI YARARINA BOZULMALIDIR.
Mahkemece ESKİ KARARDA DİRENİLMESİ UYGUN GÖRÜLMÜŞTÜR.
ŞÖYLEKİ:
1- Herşeyden önce yasal olan kıdem tazminatına ait bölüm ile görülen hizmetin öneminden ve böyle bir görevin başarı ile ifa edilmesi arzusundan kaynaklanan hizmetin icaplarından doğan başarı ikramiyesinin ayrı nedenlere dayalı bulunduğunu kabul etmek gerekir.
1965-1977 yılları arasında geçen bir hizmetten dolayı davacının yasal hakkı olan kıdem tazminatını alması doğaldır. Bunun için şirketçe herhangi bir karar alınmasına gerek yoktur. Ancak davacıya yasal olan hakları dışında şirketteki hizmeti dolayısıyla büyük yararları olan 13 KİŞİ ARASINDAN 1971 YILI sonunda her ne suretle olursa olsun şirketten ayrılması halinde 12 MAAŞ tutarında ikramiye verilmesi hususunun kararlaştırılıp şirket defterine yazıldığı şahitlerin kesinlik ifade eden beyanları ile anlaşılmıştır.
Ayrı iki hak sahibi olduğu bilincinde olan Mahkememizin 1978/111 Esasında kayıtlı dosyada kıdem ve ayrıca bunun dışında 7. İş Mahkemesinin 1978/91 sayılı dosyasında da başarı ikramiyesini ayrı ayrı talep etmiştir.
2- DAVALI VEKİLİ: savunmalarında böyle bir kararın alınmadığını savunmaktan çok karar defterini bulamadıkları noktasında ısrar ile bu yöne ağırlık vermiş ve aksini mukabil şahitleri iddiayı kanıtlamışlardır.
Şahit (Ş.Ü.), şirketteki hizmetlerin ve büyük yararları görülen 13 KİŞİYE ek bir hak olarak tanıyıp deftere geçirdikleri karara göre "KIDEM TAZMİNATI DEĞİL İKRAMİYE" şeklinde hak tanıdıklarını (N.Z.) "12 MAAŞ TUTARINDA İKRAMİYE OLARAK VERİLMESİNİ UYGUN BULDUK"larını ve bu ikramiyeye "biz aslında yasal hakları olan diğer alacakları dışında (11. SATIR) ek ikramiye olarak uygun bulduk şeklinde iddiayı doğrulayıcı nitelikte beyanda bulunmuşlardır.
3- İddia edilen başarı ikramiyesinin her ne suretle olursa olsun "İSTİFA HALİNDE DAHİ" ödenmesi şirketçe kararlaştırıldığına göre mahiyet itibariyle kıdem tazminatından farklı tutulmak istendiği ortadadır.
Bu nedenle kıdem tazminatından farklı olarak mütalaa edilmiştir.
Açıklanan nedenlerle ESKİ KARARDA DİRENİLMESİ UYGUN GÖRÜLMÜŞTÜR.
HÜKÜM : Yapılan muhakemeye, tarafların iddia ve savunmalarına, yukarıda açıklanan gerektirici nedenlere göre:
ESKİ KARARDA AYNEN DİRENİLMESİNE, sabit görülen dava uyarınca ikramiye isteğinden davacının alacağı her ne kadar 139.090 TL ise de taleple bağlı kalınarak bu bölümden 5.000 TL ihbar tazminatından 31.584 TL kıdem tazminatından 171.000 TL ki CEM'an 207.584 TL dava tarihinden itibaren % 5 kanuni faiz ve davacı vekili için takdir edilen 16.995 TL vekalet ücreti ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, (...) 16.6.1981 gününde verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça tefhim olundu.