Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1981/716
K: 1984/141
T: 22.02.1984
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Asliye 9. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 4.3.1980 gün ve dönüşeceğine dair yasada herhangi bir hüküm mevcut değildir. Bonoların tabi oldukları zamanaşımı süresi TTK. nun 661. maddesinde belirtilmiş bulunmaktadır. Zamanaşımının hangi hallerde kesileceği de aynı Yasanın 662. maddesinde hükme bağlanmıştır. Buna göre zamanaşımı; dava açılması, takip talebinde bulunulması, davanın ihbar edilmesi veya alacağın iflas masasına bildirilmesi nedenleriyle kesilmiş olur. TTK. nunda hüküm bulunan hallerde B.K.nun uygulanmasına da olanak bulunmamaktadır.
Bu itibarla, dava konusu bonodan dolayı davalı borçlunun daha evvel açtığı senet iptali (menfi tesbit) davası ve bu dava zımmında davacı alacaklının defi davada bulunması gibi haller zamanaşımı kesilmesine neden olamaz. Davacı mücerret bonoya dayanarak istemde bulunmuş olmasına ve bu bononun da TTK.nun 661. maddesi uyarınca zamanaşımına uğradığı tesbit edilmiş bulunmasına göre, davanın reddine karar vermek gerekirken adi senet hükmünde olduğundan bahisle tahsil kararı verilmesi doğru değildir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevirmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden : Davalı vekili Av. (C.K.)
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR: Davacı, 4.5.1979 tarihli dava dilekçesinde, (...13.10.1971 vade tarihli senetle davalıdan 22.500 lira alacaklı olduğunu, 1972 yılında bu senede dayanarak davalı aleyhine açtığı icra takibinin, davalı tarafından açılan senet iptali davasının kesinleştiği tarihe (10.4.1978) kadar yürütülemediğini ve icra hakimliğince, (Üç sene içinde takip yenilenmediğinden) davalının zamanaşımı defi kabul edilerek, takibin iptaline karar verildiğini; böylece, bono adi senet niteliğini kazanmış olduğundan, bu kez ilamsız icra takibine girişmiş ise de, itirazda bulunulduğunu, oysa adi alacak zamanaşımının 10 yıl olduğunu..) ileri sürerek, 22.500 lira alacağın, faiz ve icra inkar tazminatı ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ise savunmasında, (..dava konusu senede dayanılarak yapılan icra takibinin iptali nedeniyle, bu senedin yeni bir dava konusu yapılmıyacağını; ticari senedin adi senede dönüşmiyeceğini ve davacıya herhangi bir nedenle borcu bulunmadığını..) ileri sürmüştür.
Yerel mahkeme, (..dava konusu senedin, davalı tarafından açılan iptal davasının uzun süre devam etmesi yüzünden, tabi borç senedi niteliğinde kabulü gerektiği ve bu durumda, zamanaşımı savunmasının yerinde olmadığı..) gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir. Bu karar, özel Dairenin yukarıda metni aynen alınan ilamıyla bozulmuş ise de, mahkeme eski kararında direnmiştir.
Görülüyor ki, yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; bu davanın, emre muharrer senede dayanılarak mı, yoksa (bononun zamanaşımına uğramış olması nedeniyle) taraflar arasındaki temel ilişkiye "asıl borç ilişkisine" dayanılarak mı açıldığı ve borçlu tarafından açılan menfi tesbit davasının Türk Ticaret Kanunun 662. maddesinde öngörülen zamanaşımının kesme nedenlerinden sayılıp sayılamıyacağı noktalarında toplanmaktadır.
Borçlar Yasasının 133. maddesine nazaran daha özel nitelikte bulunan Türk Ticaret kanunun 662. maddesi, poliçe ve bonolara uygulanan zamanaşımının hangi sebeplerle kesileceğini sınırlı bir şekilde açıklamıştır. Bu sebeplerden biri de dava açılmasıdır.
Gerçi, alacaklının açacağı davanın anılan maddedeki zamanaşımını keseceği konusunda bir görüş ayrılığı mevcut değil ise de, borçlunun açacağı bir davanın zamanaşımını kesip kesmiyeceği konusunda bir görüş birliği mevcut değildir. Anılan maddede mücerret dava açılmasından söz edildiğine ve bu davanın kimin tarafından açılacak bir dava olduğu konusunda açıklık bulunmadığına ve esasen borçlu tarafından açılan davada, alacaklı durumundaki davalı, asıl iddiasını defi yolu ile ileri sürdüğüne göre, borçlu tarafından alacaklı aleyhine açılan bir davanın da bu nedenle zamanaşımını kesmesi mümkündür. Ne varki davacı, bu davada, iddiasını emre muharrer senede değil, çok açık bir şekilde davalı ile aralarındaki temel ilişkiye, yani asıl borç ilişkisine dayandırılmıştır. Yukarıda geniş bir şekilde özetlenen dava dilekçesindeki açıklamalardan, bu yön hiçbir tereddüdü gerektirmiyecek şekilde anlaşılmaktadır.
Yoruma dahi ihtiyaç göstermeyen dava dilekçesindeki bu açıklamalardan, davacının az yukarıda da belirtildği gibi asla kambiyo hukukundan yararlanmak istemediği, aksine davalı ile aralarında mevcut olan (ve on yıllık zamanaşımına tabi bulunduğunu bildirdiği) temel ilişkiye dayanarak alacağını talep ve dava ettiği görülmektedir.
Gerçekten, ticari senetlerde keşideci ile lehter arasında ticari belge ilişkisinden evvel kural olarak bir adi hukuk alacak - borç ilişkisi de vardır. Asıl borç ilişkisinin burulmasından sonra veya bu ilişki kurulurken bir ticari belge düzenlenmiş olması, mevcut bu iki tür ilişkiden birine dayanılarak dava açılmasını engelemez. Her iki ilişki bir arada varlıklarını sürdürdükleri hallerde, alacaklı, telahuk eden haklarından herhangi birini ileri sürmeye yetkilidir. Öte yandan, ticari belgenin TTK.nun 661. maddesinde öngörülen zamanaşımına uğramış olması halinde de, yine adi borç ilişkisine dayanılarak dava açılmasını engelleyen bir yasa kuralı da yoktur. Hal böyle olunca, artık bu davada, ileri sürülüşe göre TTK.nun 661. maddesindeki zamanaşımına değil, davanın dayandığı hukuki sebep, yani aradaki ilişki gözetilerek belirlenecek zamanaşımının uygulanması gerekir. Bu bakımdan, yukarıda gösterilen nedenlerle direnme kararı doğrudur. Ancak, işin esasının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, direnme kararı doğru olduğundan, işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 11. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 22.2.1984 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini