Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1981/690
K: 1984/4
T: 18.01.1984
DAVA : Taraflar arasındaki "tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, (Doğanhisar Asliye Hukuk Mahkemesi)'nce davanın kabulüne dair verilen 28.2.1980 gün ve 82-75 sayılı kararın incelenmesi davaya katılan (muteriz) tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 30.9.1980 gün ve 6460-8518 sayılı ilamıyla; (...Muteriz Adile'nin temyiz itirazları hükmün (1) sıra numarasında yazılı Eskibayram namı diğeri Araplar Mevkii'nde kain taşınmaza ilişkin olup, bu taşınmaz için daha önce Adile tarafından davacı konusu taşınmazın mülkiyetinin muteriz Adile'ye ait olduğu hükme bağlanmıştır. 1971/173 esas, 1977/102 karar sayılı bu hüküm HUMK'nun 237. maddesinde öngörülen unsurları muhtevi bulunup bu davada kesin hüküm sayıldığından davanın reddine karar verilmesi gerekir. Bu yön düşünülmeden davanın kabulüne karar verilmiş olması isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden : Davaya katılan (muteriz) Adile.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı, (....4.9.1971 tarihli senetle üçüncü kişiden satın aldığı tapusuz iki parça taşınmazın, MK'nun 639/1. maddesi hükmünce adına tapuya tesciline....) karar verilmesini istemiştir.
Muteriz Adile verdiği itiraz dilekçesinde; (.... davacının dava konusu taşınmazlar üzerine hiçbir hakkı bulunmadığını; daha önce davacı aleyhine açmış olduğu 1971/173 esas sayılı dava sonunda verilen müdahalenin men'ine ilişkin kararın kesinleştiğini...) ileri sürerek, davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkeme, (.... dava konusu taşınmazlardan, Eski Bayram Yeri (Haraplar mezaratlı) mevkiinde kain taşınmazın, üçüncü kişi Halil tarafından 4.9.1971 tarihli senetle davacıya satılıp teslim edildiği ve davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı ile mülk edinme koşullarının gerçekleştiği....) gerekçesiyle davacı adına tapuya tesciline; diğer taşınmaza ilişkin isteğin ise reddine karar vermiştir. Bu karar, muteriz Adile tarafından temyiz edilmiş ve özel dairenin yukarıya metni aynen alınan ilamıyla bozulmuştur. Ancak, mahkeme eski kararında direnmiştir.
Görülüyor ki, mahkeme ile özel daire arasındaki uyuşmazlık, (daha önce muteriz Adile tarafından, davacı Süleyman aleyhine açılmış olan elatmanın önlenmesi davası sonunda verilen ve kesinleşmiş bulunan "davanın kabulüne ilişkin" 20.10.1977 gün ve 173-202 sayılı hükmün, görülmekte olan bu dava için kesin hüküm teşkil edip etmeyeceği) noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği ve Usulün 237/2. maddesi hükmünde de açıkça vurgulandığı veçhile kesin hükmün varlığından söz edilebilmesi için, daha önce verilen ve kesinleşmiş olan hükme ilişkin dava ile sonradan açılan davada, iki tarafın, dava konusunun ve sebebinin aynı olması gerekir. Bir başka anlatımla, aynı taraflar arasında aynı konu hakkında ve aynı sebebe dayanılarak daha önce bir dava açılmış ve verilen hüküm kesinleşmiş ise, o konuda kesin hüküm var demektir ve artık, aynı uyuşmazlık yeniden dava konusu yapılamaz; yapıldığı takdirde, mahkemenin, kesin hükmün varlığını re'sen gözeterek davanın reddine karar vermesi gerekir. Çünkü, kesin hüküm dava şartlarından olup, kamu düzeni ile ilgilidir. Hiç kuşku yoktur ki, taraflar da davanın her sahfasında kesin hükmün varlığını bir itiraz olarak ileri sürebilirler.
Öte yandan, hernasılsa aynı konuda ikinci bir kesin hüküm meydana gelmiş ise, evvelce kesinleşmiş olan hükme aykırı bulunan bu ikinci hüküm, HUMK'nun 445/10. madesi hükmüne dayanılarak, yargılamanın iadesi (iade-i muhakeme) yoluyla ortadan kaldırılabilir. Ne var ki, önceki kesin hükme aykırı olarak sonradan oluşturulan ve kesinleşmiş bulunan hüküm, yargılamanın iadesi yoluyla iptal edilerek ortadan kaldırılmadıkça, kesin hüküm niteliğini korur ve aynı konuda yeniden açılacak bir dava için kesin hüküm teşkil eder. Bu durumda, son kesin hükme değer verilmek suretiyle uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekecektir.
Böylece, konu ile ilgili temel ilkelere kısaca değindikten sonra, bu ilkelerinin ışığı altında somut olay incelendikte:
Tarafların iddia ve savunmaları ile dosyadaki belgelerden; daha önce, muteriz Adile tarafından, davacı Süleyman aleyhine aynı taşınmaz hakkında, elatmanın önlenmesi isteğine ilişkin iki ayrı davanın açılıp, karara bağlandığı anlaşılmaktadır. Bu davalardan, 1972/10 esas sayılı dava sonunda mahkeme, 25.4.1974 gün ve 10-70 sayılı ilamıyla; (.... davacının dayandığı 1.6.1967 tarihli ölünceye kadar bakma sözleşmesinin şekil yönünden geçersiz olduğunu; davalı Süleyman'ın, dava konusu taşınmazı Halil isimli şahıstan 4.9.1971 tarihli senetle satın almış olduğunu ve halen zilyedi bulunduğunu...) kabul ederek "davanın reddine" karar vermiştir.Bu karar, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 20.1.1975 gün ve 4479 esas, 99 karar sayılı ilamıyla onanmış ve onama ilamı 30.5.1975 tarihinde taraflara tebliğ edilmiş ise de, karar düzeltme yoluna gidilmeyerek kesinleşmiştir.
Yine, muteriz Adile tarafından davacı Süleyman aleyhine, aynı taşınmazla ilgili olarak açılmış bulunan "elatmanın önlenmesi" davası sonunda ise, mahkemece; (...nizalı taşınmazın mülkiyetinin üçüncü kişi Sultan tarafından, 1.6.1967 tarihli senetle, oğlu Mustafa'ya bakıp gözetmesi şartı ile davacı Adile'ye devredilmiş ve bakma borcunun da yerine getirilmiş olduğu; her ne kadar davalı, bu yeri 4.9.1971 tarihli senetle Halil'den satın aldığını bildirmiş ise de bu savunmanın ispatlanamadığı....) gerekçesiyle "davalının elatmasının önlenmesine" karar verilmiş; 20.10.1977 gün ve 173-102 sayılı bu karar, 16.12.1977 tarihinde taraflara tebliğ edildiği halde, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
Bütün bu açıklamalardan, az yukarıda sözü edilen iki davanın, tarafları ile konularının ve dava sebebinin aynı olduğu açıkca anlaşılmaktadır. Esasen bu konuda herhangi bir uyuşmazlık yoktur.
Böylece, tarafları, sebebi ve konusu aynı olan iki dava sonunda birbirine aykırı ve kesinleşmiş iki ilam ortaya çıkmıştır. O halde, az yukarıda da değinildiği üzere, önceki hükme aykırı olarak oluşturulmuş bulunan 20.10.1977 gün ve 173-102 sayılı son hüküm, Usulün 445/10. maddesi hükmünce yargılamanın iadesi yoluyla ortadan kaldırılmadıkça, halen görülmekte olan bu dava için kesin hüküm teşkil eder.
Gerçekten, anılan 1971/173 esas sayılı dava sonunda; (nizalı taşınmazın mülkiyetinin davacı Adile'ye ait olduğu tesbit edilmiş ve davalı Süleyman'ın 4.9.1971 tarihli senetle Halil'den satın aldığı yolundaki savunması kabul edilmeyerek, müdahalesinin menine) karar verilmiş ve bu karar kesinleşmiş bulunmaktadır. Bu kesin hüküm karşısında, artık davacı Süleyman, aynı taşınmazın, 4.9.1971 tarihli senetle Halil tarafından kendisine satıldığı olgusuna dayanarak, taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının kesdisine ait olduğunun tesbitini amaç tutan iş bu tescil davasını açamaz. HUMK'nun 237. maddesindeki kesin hüküm kuralı buna engel teşkil eder.
O halde, açıklanan bu maddi ve hukuki olgular karşısında, 20.10.1977 gün ve 173-102 sayılı önceki hükmün, görülmekte olan bu dava için kesin hüküm teşkil edeceği ve tarafları bağlayacağı gözetilerek, davanın reddine karar verilmelidir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma ilamına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davaya katılanın (muteriz) temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 18.1.1984 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini